Akşam bu saatlerde pek müşteri olmuyor. Kemal’le çay içip sohbet ediyoruz.Hafif aksak,gözleri çok ileri derecede hipermetrop bir kadın,gözlüğünü sıkıştırıp sıkıştıramayacağımızı soruyor. Biraz da kekeme gibi, konuşması zor anlaşılıyor. Kalın kemik bir çerçeve, camların ağırlığından bayağı bir bollaşmış. Aslında sohbetimizde bayağı güzel gidiyordu, böyle kesilince de insan bir tuhaf oluyor. İndim atölye ye, iyice […]
27 Ağustos 2013 - 18:39 'de eklendi.
Akşam bu saatlerde pek müşteri olmuyor.
Kemal’le çay içip sohbet ediyoruz.Hafif aksak,gözleri çok ileri derecede hipermetrop bir kadın,gözlüğünü sıkıştırıp sıkıştıramayacağımızı soruyor. Biraz da kekeme gibi, konuşması zor anlaşılıyor. Kalın kemik bir çerçeve, camların ağırlığından bayağı bir bollaşmış. Aslında sohbetimizde bayağı güzel gidiyordu, böyle kesilince de insan bir tuhaf oluyor. İndim atölye ye, iyice bir sıkıştırdım ve gözlüğü teslim ettim. Borcunu sordu. ’’önemli değil hanımefendi ‘’ dedim. Amacım bir an önce gitse de kaldığımız sohbete devam etsek. Ama gidecek gibi değil. Israrla borcunu soruyor. Bir şeyler vermenin, altta kalmamanın peşinde. Başkaları için çok ta önemli olmayan, çoğunlukla teşekkür bile edilmeden görülen bu hizmet onun için belli ki çok önemli. Ben de para almamak konusunda ısrarlıyken, teklif ondan geldi. ‘’ İyi o zaman ,ben de size fal bakayım ‘’.
‘’Ya bacım gerek yok,ben fal mal baktırmam ‘’derken ,Kemal atıldı. ‘’ne falı bakıyon ?’’
Kahve falıymış. Aslında uzun süredir pek bakmıyormuş, kocası yasaklamış ya, bugün içinden gelmiş. Eğer 2 kahve söylersek, falımıza bakarmış. Kahveler gelinceye kadar da laflıyoruz. Konuşması güç anlaşılıyor. Bir şeyi 2-3 defa tekrarlattırıyoruz. Bizim dükkanın arkasında ki konfeksiyon atölyesinde overlokçuymuş. Kemal heyecanlı, bir de erkekler de fal merakı yoktur derler.
”.Kulağıma eğiliyor.’’oğlum kısmet ayağımıza geldi. Kadın kör, topal, kekeme. ne ararsan var. Bunların baktığı fal da harbiden doğru çıkar ‘’ diyor. Bense tedirginim. Şimdi patron bir gelse nasıl açıklayacağım olayı.
Kahveler içildi, soğumaya bırakıldı. Hava samimileştikçe kadının teklemeleri de azaldı. Şimdi daha rahat anlaşılıyor konuşmaları. ’’sana 3 tarih veriyorum ‘’ diyor kemal’ e, fincana bakaraktan. ’’2 tanesinde çok sevinecek, diğerinde biraz üzüleceksin. ’’ Fincanı öyle gözüne yaklaştırmış ki, sanki içinde kaybolacak. ‘’Allah korusun ! ‘’ diye söylenerek, belirtilen tarihleri kağıda yazıyor kemal. Kadın, biraz da geciştirerek fincanı kapatıyor.
Sıra ben de. Fincanı uzun uzun inceliyor. O gözlerle bir şey gördüğünden de emin değilim. Öyle geleneksel ‘’ at- murattır, 3 vakte kadar kısmet var, yakın zamanda yol görünüyor, ‘’ falan gibi şeyler söylemiyor. Tam tersine.. Direkmen konuya giriyor. Bakar bakmaz ilk söylediği şeyden sonra, fincanı elinden alıp, falı yarıda kesiyorum.
‘’Gemi var. yolculuk düşlerin var ama geminin yelkeni yok, dümeni yok yani sana yolda yok…..’’
Daha neler söyleyecekti bilmiyorum. Bilmekte istemedim. Geleceğimi başkasından duymak hoşuma gitmedi. Sanki hayatım yollarda geçiyormuş gibi, ” yolculuk yoksa özgürlükte yok ” dedim.
İyi Haftalar
Metin Turanlı
Resmi Gazete 'de yayımlanan düzenlemeye göre tıbbi cihaz ona...
Türkiye’de giderek artan sarı nokta hastalığı havuzuna her s...
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek tarafından kart ödemel...
İnsanları görme, körlük ve görme bozukluğu konularında bilgi...
Gözlük kullanıcılarının reçeteli gözlük ve güneş gözlüklerin...
Türkiye’de Optik Sektörü AB ülkelerine göre çok daha farklı ...
Gözlük ve lenslerin tarihini ve nasıl çalıştıklarını biliyor...
Ağustos ayına ait optik katılım payı fatura bedelleri çalışt...
New South Wales Üniversitesi (UNSW) mühendisleri, görme yeti...
30. Yıl gününde bir araya gelmemize vesile olan, şirketimizi...