Sabahları yürüyüşe çıktığımda, Perili köşk’ ün orada küçük bir kamp çadırında arada gördüğüm olurdu onu. Aksi,çoğu kez selama bile karşılık vermeyen biri. Boyunu olduğundan daha kısa gösteren nefti yeşili nerdeyse bileklerine kadar inen uzun şortu, üzerine çok bol gelen kahverengi tişörtü ve hasır şapkası na yakıştıramadığınız ölçüde her daim sinekkaydı bir yüz. O sabah […]
14 Ekim 2013 - 12:50 'de eklendi.
Sabahları yürüyüşe çıktığımda, Perili köşk’ ün orada küçük bir kamp çadırında arada gördüğüm olurdu onu.
Aksi,çoğu kez selama bile karşılık vermeyen biri. Boyunu olduğundan daha kısa gösteren nefti yeşili nerdeyse bileklerine kadar inen uzun şortu, üzerine çok bol gelen kahverengi tişörtü ve hasır şapkası na yakıştıramadığınız ölçüde her daim sinekkaydı bir yüz.
O sabah ne hikmetse miyop’ un kahvaltısını verirken başıma dikilip, ’’Bu sokak hayvanlarını kuru gıdaya alıştırmayın’’dedi. Sonrasında da Miyop’ u kucağına alıp bir güzel okşamaya koyuldu. Konuşkan biri olmadığı belli ya, her nasılsa kelimeler ağzından dökülüverdi.
‘’Yani, ben olsam. Aktur’ un ordan yazın yolu keserim. Yanlarında kedi-köpekle gelen herkesi ve hayvanları kayıt altına alırım. Tatil dönüşü tekrar o hayvanları kontrol edeceksin ki; buraya bırakmamış olsunlar. Her ekim başı buralar yazlıkçılar tarafından terk edilen hayvanlarla dolup-taşıyor. Yazık ama…’’
Bizim Miyop’ ta böylesi bir terk edilen kedi olduğu için hak verdim adama. Sonrasında bir taraftan çaylarımızı içerken o hem kucağında miyop’ u okşuyor; hem de diğer projelerinden bahsetmekte: ‘’Ben mesela Belediye başkanı olsam, her eve 1 ağaç kampanyası başlatırım. 2 taneye gerek yok. 1 tane olsa o bile yeter. Bu ağaçları tapuya kaydederim. Ev satılırken ağaçları kontrol ederim. Kesilmişse satışını verdirmem. 10 daireli bir binada daimi şekilde korunacak 10 ağaç! fena mı? Beton dan korunmanın en iyi yolu.’’
Bilgisi ve kendine olan güveni ile insanda saygı uyandıran esrarengiz bir tip. Gülhan market’ ten edindiğim istihbaratla, 90’ lı yıllarda geçirdiği bir trafik kazası sonrası yolu buraya düşmüş. Kendi halinde, kimseye eyvallahı olmayan biriymiş. Sahil boyunca saatlerce tek başına yürür, kendi kendine konuşur, kimseyle fazla yüz-göz olmazmış. Anlaşılan ben bugün şanslı günümü yaşıyorum. Çünkü bugün gevezeliği üstünde. Arada gözlükle de ilgileniyor. ’’işler nasıl ? ‘’ falan diyor. ‘’Fena değil. ’’diyorum. Sonrada fikrini almak istercesine ‘’Ama bizim sektörde de sorunlar yaşanıyor, uluslararası şirketlerde piyasaya girdi. Onlara yönelik düzenlemeler getiriliyor’’ gibi şeyler söylüyorum..Gülüyor. ’Olur böyle şeyler’’ Diyor.’’Bu bütün sektörlerde yaşanan bir süreç. Gözlük takan kimsenin otobüste cam kenarı istemeye hakkı yok’’
Anlamıyorum. O ise devam ediyor.
‘’Sizin meslek olarak sorunumuz Haksız rekabet, reklamlar, falan değil. Sizin sorununuz tüm sektörlerde olduğu gibi kendinizle ilgili. Sorununuzun çözümü diye bir şey yok. Varsa da bu tüketicilerle olan ilişkilerinizde gizli.21 yüzyıldayız. Dünya küçüldü, sınırlar kalktı kalkacak. Dünyanın bir ucunda ki bir gösteriye, öte ucundan destek ya da kınama geliyor. Her şey birbiriyle daha bir ilişkili. Kimse kimseye sırtını dönemez, sana ne diyemez artık. Herkesin herkese hesap sorma hakkı var. Böyle bir dünya da da para gibi ürünlerde fikirlerde serbest dolaşım hakkına sahip artık. Elin Hollandalısı gelip burada da malını satıyor. Sen de bundan rahatsızsın öyle mi? Sen de git İngiltere de aç dükkanını, tutan mı var?.’’
‘’elbette yok ta,ben oraya dükkan açmaya gittiğimde oranın kanunlarına göre uygulamaya tabi olacağım. Onlarsa buraya kendi kuralları ile geliyorlar. Biz rekabetten değil, rekabetin yabancı sermayeye göre kurulmasından rahatsızız’’ diyorum.
Arada, adres sormak için dükkana giren Amerikalı turistler,onun konu değiştirmesine sebep oluyor.
‘’ Bu Amerika var ya! Bugün, yarın çöker. Obama, aynı Gorbaçov gibi Amerikayı bitirecek. Zaten Amerikan emperyalizmi diye bir şey de kalmadı artık. Dünyayı şirketler idare ediyor. Dünya siyaseti Gıda ve İlaç şirketleri üzerinden yürüyor. Silah şirketlerinin bile eski karlılığı kalmadı. Geçenlerde başbakana da aynısını söyledim. Cumhurbaşkanına da keza. Ülkeler artık devlet mantığıyla yürümez.
Şirket gibi düşüneceksin devletleri. Ona göre tedbirini alacaksın. Bak mesela: büyük ordu beslemeyeceksin. Beslersen de büyük kısmının elinden tüfeği-tabancayı al. Ellerine kazma, kürek ver. Başlarına da bir arkeolog. Dağı, taşı kazsınlar. Anadolu, binlerce yıllık medeniyetlerin kucağı. Kaz Edirne’ den, Ardahan’ a.
Çıkacak bulgularla al sana doğal açık hava müzesi.
Kalkınma böyle olur. Genelkurmayla görüşsem bu projeyi kesin kabul ettiririm. ‘’
Cumhurbaşkanı???
Başbakan???
Genelkurmay başkanı??*
Şaşıramıyorsunuz bile. Konuşmasında ki bu tutarsızlık İnsanın içini acıtıyor.
‘’Bir çay daha içer misin?’’diyorum. Cevabı:
‘’Esnaf adam aynı kişiye 2. çayı ısmarlamamalı. Zaman değerli. Kalkayım artık’’oluyor.
Metin Turanlı
Resmi Gazete 'de yayımlanan düzenlemeye göre tıbbi cihaz ona...
Türkiye’de giderek artan sarı nokta hastalığı havuzuna her s...
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek tarafından kart ödemel...
İnsanları görme, körlük ve görme bozukluğu konularında bilgi...
Gözlük kullanıcılarının reçeteli gözlük ve güneş gözlüklerin...
Türkiye’de Optik Sektörü AB ülkelerine göre çok daha farklı ...
Gözlük ve lenslerin tarihini ve nasıl çalıştıklarını biliyor...
Ağustos ayına ait optik katılım payı fatura bedelleri çalışt...
New South Wales Üniversitesi (UNSW) mühendisleri, görme yeti...
30. Yıl gününde bir araya gelmemize vesile olan, şirketimizi...