Ağzı böyle yarım kalınca, dudaklarının kenarında tükürükler birikmiş. Dersi büyük bir dikkatle dinliyor ya, zamanla o tükürükler balon gibi şişiyor. Tam da benim karşımda olduğu için gözümü ondan ayıramıyorum. Öğretmene her baktığımda karşımda patlamaya hazır tükürük balonları. Çalışkan bir çocuk. Hele matematiğe manyak kafası çalışıyor. Ama işte, o salyaları yok mu ? Bir […]
29 Temmuz 2013 - 14:31 'de eklendi.
Ağzı böyle yarım kalınca, dudaklarının kenarında tükürükler birikmiş. Dersi büyük bir dikkatle dinliyor ya, zamanla o tükürükler balon gibi şişiyor. Tam da benim karşımda olduğu için gözümü ondan ayıramıyorum.
Öğretmene her baktığımda karşımda patlamaya hazır tükürük balonları. Çalışkan bir çocuk. Hele matematiğe manyak kafası çalışıyor. Ama işte, o salyaları yok mu ?
Bir şeye dikkatini verip kendinden geçti mi, salyalar akmaya başlıyor. Ama her seferinde de dudak arasında ki balonun patlamasını görmek kısmet olmadı. Ya benim dikkatim başka şeye yöneldi, ya da o tükürüklerini içine çekti. Orta okul arkadaşım Tayfun’un her adı geçtiğinde aklıma önce salyaları, sonra da çalışkanlığı gelir. Facebook’ tan bulmuş beni, seneler sonra. ‘’ Beni tıklar mısın ‘’ dedi. ‘’ ayıpsın ! ‘’ dedim. Optik mühendisiymiş .
Bir nevi meslektaş, anlayacağınız. Antalya da yaşıyormuş.. Geçenler de bir baktım Tayfun la,tarih hocamız Şefii bey dükkana girdiler. Tayfun geleceğini haber vermişti ama, Şefii bey gerçek bir sürpriz oldu. Gözüm hemen Tayfun’un dudaklarına yöneldi, sonradan topladım kendimi. Hocam’ a yöneldim. Bir insan hiç mi değişmez? Hep aynı Şefii bey. Gözlük ihtiyacı varmış hocamızın, Tayfun da bana getirmiş. Hocamın beni hatırladığına da emin değilim ama, yine de her zaman ki gibi nazik ve otoriter . Ve eğitimci ya, aklımda okuldan neler kaldığını merak ediyor.
Gözlüğü beğendirdim. Para almamaya niyetliyim, kesinlikle izin vermiyor. Kredi kartı kullanacakmış. Şifresini girmesini istedim. ‘’Kaldırma beni yerimden, sen gir. Şifrem Tanzimat fermanının tarihi ‘’ dedi. İyi de ben nerden hatırlayayım şimdi Tanzimat Fermanının tarihini? Okulda da böyleydi, en olmadık yerlerden sorardı Şefii bey. Ben ‘’eee ! şey ! ‘’ dedikçe, keyfini çıkarıyor. Bilmiyorum ya da hatırlamıyorum deyip işin içinden çıkmakta var ama, diyemiyorum işte. Allah‘ tan kendisi “1839’ u unutmadın di mi ? ” diyerek insafa geliyor. Tayfunsa , ha bire yarayı kaşıyıp duruyor. ‘’ Hocam , Mehmet eskiden de böyleydi. Sözlüsü zayıftı ama, nasıl oluyorsa yazılısı hep on olurdu ‘’ diye gammazlık yapıyor.
Bu arada zorda kalışımdan hoşnut başkaları da var. Çalışma arkadaşlarım Serpil ve Onur. Kıs kıs gülüyorlar. Benzeri durumlarda da aynı tavrı sergiliyorlar. Hele Serpil.. Hatırını kıramadığım ya da zayıf olduğum kimselere karşı beni çaresiz görmek hoşuna gidiyor. Çalışmaya başladığından beri onunla savaş halindeyiz. Aksi gibi çalışması da çok iyi. Komşular dahil herkesle de çok iyi anlaşan biri.Bir gülmesi var, yer-gök inliyor. İşe başlayalı çok olmadı ama, daha şimdiden bir sürü özel müşteri edindi. Çalışkanlığı, işe hakimiyeti,temizliği, güvenirliği, müşterilere karşı tavrı… Her şey çok iyi. Allah’ ı var hiçbir kusur bulamam. Ama bir şey var, benimle çok uğraşıyor.
Aklı sıra benimle uğraşırken otoriteye baş kaldırmış oluyor. Bazen onlardan kurtulmayı düşünürken, olmadık problemlerle onlara daha bir bağlı hissediyorum kendimi. Oldum olası sinirli bir yapım var zaten. Aynı anda 2 kişiyle ilgilenebilecek durumda değilim .Bazı tezgahtarlar vardır. Özellikle cumartesi gibi iş günleri bu hünerlerini gösterebilecek türde.
Birine servis açarken yeni gelen bir müşterinin reçetesini önüne alır.Bir başka güneş gözlüğü bakan aileyi ‘’siz seçin ben yardımcı olurum ‘’ diyerek bağlar. Aynı anda gitmekte olan bir müşteriye ‘’ yeni gelen bazı modeller vardı, birkaç dakika bekleyebilirseniz hemen getiriveriyim ‘’diye laf yetiştiren. Ben hiç böyle biri olamadım.
Gerçi artık bu yoğunlukta işler de kalmadı. Ama işte arada tek- tük te olsa, personel eksikliğinden bazen sıkıştığımız oluyor. Çocukların öğle tatilinde olduğu bir saatte benzeri yoğunluğu yaşıyorum. Bir genç çifte güneş gözlüğü bakarken , bir diğerinin gözlüğüne vida takıyorum. O esna da bir bey geldi.Yanında oğlu mu? torunu mu ne var? Bir şeyler söylüyor anlamıyorum.
Panik olduğum durumlarda mümkün değil bir şey anlamam. Hemen kontrolümü kaybediyorum. ‘’ağzında ki maskeyi çıkar da öyle konuş ‘’diyorum. Böyle kazmalık olur mu diyeceksiniz di mi ? Oluyor işte. Hasta olduğu belli birine bunları söylüyorum. O arada Serpil gelmiş hemen devreye giriyor. Ne istediğini öğreniveriyor.
Güneş gözlüğü için istediği kordonu çıkarıp çekmeceden uzatıyor gülerek. Arada sohbet etmeye bile başlamışlar. ‘’ Kemoterapi mi alıyorsunuz ? ‘’ diye soruyor. Adam da aynı şekilde, maske arkasından gülerek ‘’ kemoterapi, radyoterapi almadığım şey kalmadı. Şimdi de senden elektrik alıyorum. ne dersin çıkalım mı ? ‘’ diye soruyor. Serpil kahkahalar atıyor. ‘’ Şeref duyarım ‘’ diyor. Bense arkasına saklanacağım bir sütun falan arıyorum .
Orada bulduğum eski bir aynalı gözlüğü takıveriyorum gözüme, utançla. Keşke daha büyük gözlükler yapsalar diye düşünüyorum, içinde kaybolacağım şekilde….
Metin Turanlı
ÜNİVERSAL GÖZLÜK SAAT OPTİK ÜRÜNLERİ SANAYİ VE TİCARET AŞ’YE...
Optik ve gözlük sektörünün uluslararası ölçekteki en önemli ...
Antakya Yayladağı’nda öğrencilere Beta Optik tarafından ücre...
Türkiye’ nin optik dijital dergisi, Tüm cihazlarda erişilebi...
"Mal ve Hizmetlere Uygulanacak Katma Değer Vergisi Oranların...
Kurum ile Bankaların protokolleri sona erdiği için artık ban...
Thélios azınlık hissesi planlarken, kalan hisseler kreatif d...
Sağlık Bakan Yardımcısı Doç. Dr. Şuayip Birinci, yapılan bir...
Nemrut taş heykellerinden birine sanal ortamda giydirdiğimiz...
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal A...