
Evet, her şeyin bir zamanı vardır. Son zamanlarda tanık olduğum bir olgu oldukça can sıkıcı bir gerçeği gün ışığına çıkardı.
Bu gün burada bu satırlarla konfederasyona bağlı tüm dernek başkanları ve yöneticilerine, İstanbul’daki yol arkadaşlarıma ve bir şekilde tanışıp ortak hareket ettiğim dostlarıma sesleniyorum:
Eğer ben Turgut Çakar olarak,
Yurt içinde ve yurt dışında bir şekilde birlikte hareket ettiğim insan ve kurumlara yalan söylemişsem.
Derneğimin maddi ve manevi kaynaklarını meslektaşlarım ve mesleğimin gelişimi yerine kişisel egolarım için kullanmaya başlamışsam.
Kanunlara, yönetmeliklere ve sözleşmelere aykırı davranmış kişi ve kurumları sadece çıkar ilişkileri için; makam sahibi yapmak, işledikleri suçtan kurtulmalarını sağlamak yönünde meslektaşlarımdan aldığım yetki ve makamı kullanma yolunu seçmişsem.
Görevde olduğum süre içinde zarardan başka bir şey başaramamışsam.
Sektörün sağladığı kaynakları layığı ile kullanamamışsam.
Birliği ve beraberliği sağlamak yerine benmerkezci davranarak sabote etmişsem.
Mesleği ve meslektaşı korumak ve ileri götürmek adına bana emanet edilen makamda her platformumda bu unsurları kötülemekten öteye gitmemişsem.
Hakkımda yapılan eleştirilere öz eleştiri vermek yerine tahammülsüzce saldırgan tavır takınıp eleştiri yapanları imha yolunu seçmişsem.
Birkaç sponsorun öfkesinden korkup binlerce meslektaşımı ve kurum yetkililerini ateşe atmaktan imtina etmeyecek duruma gelmişsem.
Kişisel egolarıma hizmet edecek programlara sponsörlük ediyorlar diye, meslektaşlarıma zarar veren müesseseler hakkında eyleme geçmekten korkar duruma gelmişsem.
Bilin ki ben doğru adam değilim...
Bilin ki eğer benim hakkımda birileri elinde belgelerle gelip bu gerçekleri size anlattığında sizler cevap veremiyor ve sadece Turgut iyi adamdır demekten öteye bir şeyler diyemiyorsanız, gerçekleri bildiğiniz halde buna ses çıkarmayışınız, Turgut'un sağladığı makamları kaybetmekten korktuğunuzu, birlikte yiyip içtiklerinizden dolayı borçluluk hissettiğinizi veya çocuklarınız ve yeğenlerinize sağlayacağı imkanlardan dolayı onu kaybetme korkusu içinde olduğunuzu düşündürecektir.
Sizlere bu sözleri söyleyen insanlar dostunuz ya da düşmanınız olabilir, hiç farketmez. Sonuçta, sizler hakkında da haklı olarak kötü düşünülecektir ki ben dostlarımın bu duruma düşmesini asla istemem.
Bu nedenledir ki dostlarım Allah o günleri ne bana ne de dostlarıma yaşatmasın diyerek sizden rica ediyorum. Eğer ben de bir gün böyle bir batağa düşersem, sakın bana sahip çıkmayın.
Karşıma çıkıp "Artık yeter!" deyin. Deyin ki en başından beri adam gibi adam olarak başladığım bu işten adam gibi adam olarak anlımın akıyla çıkma şansını beni uyarmayan dostlarım yüzünden kaybetmiş olmayayım.
Turgut Çakar
İstanbul Gözlükçüler Ve Optisyenler Derneği
Başkan Yardımcısı.
Muhterem meslektaşım,
Yazdıklarınızı son noktasına kadar tasvip etmemek mümkün değil. Mevcut yönetimin bizlere yaşattıklarını yazmaya kalksanız herhalde sayfalar dolar kalemler yetmezdi.
Zatı muhteremı muhatap alıp ona cevap vermeyede gerek yok meslek ve meslektaşlarımın 24 haziranda gerekeni yapacağından şüphem yok.
Bizleri bugün itibarı ile getirdiği durumun ehemmiyeti içinde olmayan yok herhalde meslektaşlarımızın ve kurumlar önünde nasıl takla attıklarını bizlere nasıl taklalar attırdıklarını bi düşünelim şöyle ki ;
-Arkaya birbuçuk burgulu çift takla
-Öne iki burgulu tek takla
-Yana birbuçuk burgulu çift takla
…şeklinde detayları belirtmek lazım.Zira verilen tavizler, “HÖRMETTE” kusur etmemeler tam bu ayarda.
Bu bir tarz meselesi.Yani olay “psişik” bir tavır. O yüzden de bireysel ve de mizaç meselesi .Bunun içeriğinde “meslektaşlık ruhu” değil, “tuz ruhu” bile olamaz. Adama derler ki ;Ey Gözlükçü ,sen bu kadar i yıllık mesleği böyle “el pençe divan durmak için” mi yaptın. Hizmet vermek başka şey,kul-köle olmak başka şeydir.
Bizim Denizli civarında, küçük çocuklara eğlence olsun diye, “hadi yavrım bi dikdombaz gılıve” denir. Sevimli küçük şeytan, başlar yerde takla atmaya. Hiç değilse o “çocuk” tur. Büyükleri de gülerek eğlenince, bundan hoşlanır. Zira, marifet göstermiştir. Yaşını başını alıp,gözlükçü olup da “dikdombaz gılıverenlere” hem kendini küçük düşürmek denir, hem de camiasını. Ne var ki, ne yazsanız, ne anlatsanız, ne söyleseniz. o “dikdombazcılar” bunu marifet sayıp devam edeceklerdir. Yaptıklarını marifet, etraftan gelen gülüşmeleri de takdir sanarak…
Dikdombaza devam…Fayda var !
24 Haziran da dikdombaza dur diyelim!
Ramazan ÖZMUTLU