“Birliktelik Gözlükçüler sahtekâr, dedikoducu, tembeldir; haksız kazanç elde ediyorlar; kendilerini geliştireceklerine devlete dilencilik ediyorlar; eğitim almak yerine sızlanmayı tercih ediyorlar.” Söze bir hikaye ile başlamak istiyorum.Rivayet olunur ki İran’da devrimden sonra yeni yönetimin üst düzey subayları ceza evlerini teftişe giderler. Mahkûmlarla konuşurlar ve durumları hakkında bilgi alırlar. Şah döneminin generallerinin bulunduğu bölüme geldiklerinde […]
18 Ocak 2011 - 13:23 'de eklendi.
“Birliktelik Gözlükçüler sahtekâr, dedikoducu, tembeldir; haksız kazanç elde ediyorlar; kendilerini geliştireceklerine devlete dilencilik ediyorlar; eğitim almak yerine sızlanmayı tercih ediyorlar.”
Söze bir hikaye ile başlamak istiyorum.Rivayet olunur ki İran'da devrimden sonra yeni yönetimin üst düzey
subayları ceza evlerini teftişe giderler. Mahkûmlarla konuşurlar ve durumları hakkında bilgi alırlar. Şah döneminin generallerinin bulunduğu
bölüme geldiklerinde onlardan da ceza evi koşulları hakkında sohbet ederler. İşin ilginç bölümü burada ortaya çıkar. Şah döneminde söz
sahibi olan bu kişiler genel olarak durumlarının iyi olduğunu ama buna rağmen ciddi bir sorunları olduğunu söylerler. Ceza evinin fiziki
koşullarının iyi olmadığından, rutubetten, soğuktan ve yaşadıkları alanın küçük olmasından şikâyet ederler. Bunun üzerine devrim komitesi
özür diler ve fakat bu konuda yapacakları bir şey olmadığını, ceza evinin onların zamanında inşa edildiğini, o zaman uygun koşullarda bir bina
yapmış olsalardı şimdi rahat edebileceklerini söylerler.İcranın başındakilerinin bir çalışma yaptıkları zaman, bunun yarın
kendilerini nasıl etkileyeceğini bilmeleri gerektiğini anlatan güzel bir hikâye. Peki, bütün bunları neden anlatıyorum?
Son zamanlarda hiç beklemediğim bazı gelişmeler tanık oluyorum. Sözde kurumsal kimliğini tamamlamış bazı büyük firmaların bizim gibi küçük
sermayeli bireysel işletmelerden daha kötü kampanyalar yapmaya başladığını ve bizim yaşamadığımız beklide hiç yaşamayacağımız
sorunlarla mücadele etmek zorunda kaldıklarına bazen tanık oluyorum ya da duyuyorum.Bizler, Türkiye'deki optik sektörünün, en temiz ve düzgün sektör
olduğunu söyleyip bunun mücadelesini verdiğimizde; bu günlerin geleceğini düşünerek kooperatif ve işveren sendikaları gibi farklı örgütlere
ihtiyacımız olduğunu haykırdığımızda, bunun önüne geçmek için sahip oldukları tüm enerjiyi harcayanlar vardı, hatırlayınız.
Dediler ki: "Gözlükçüler sahtekâr, dedikoducu, tembeldir; haksız kazanç elde ediyorlar; kendilerini geliştireceklerine devlete dilencilik
ediyorlar; eğitim almak yerine sızlanmayı tercih ediyorlar.". Çok dahası söylendi bizler için.
Örgütlenme ve birlik çalışmalarımız sabote edildiği gibi kurumlar karşısında ya da kamuoyu önünde itibarımızı zedeleyecek propaganda
yöntemlerinin her türlüsü kullanılmaktan kaçınılmadı.Amaç belliydi. Güçlenen bir sermaye grubu bizleri ortadan kaldıracak sonra
da imalatı ithalatı ve perakendeyi elerine geçirerek daha da büyüyeceklerdi. O dönemlerde sesimizin çıktığı kadar haykırdık.
Sermaye riski sevmez, gelişiminin önündeki tüm engelleri vahşice yıkar,insani, milli değerleri ve duygusallığı yoktur. O sadece daha da büyümek,
büyürken de önüne çıkan tüm engelleri yıkmakla şartlanmıştır.Bizler Türk halkının ve bu halka hizmet eden müesseselerin ortak
çıkarları için çalışırken sermaye, mesul müdürlük kavramının kanuna girmesi ve kanunda var olan mesul müdürlükle açacağı işletmelerde
görevlendireceği yeni ruhsatlara nasıl sahip olacağını araştırıp onun mücadelesini verdi.
Kanuna ve o kanunun yönetmeliğine rağmen kampanyaları için yeni yöntemler geliştirdiler. Onlar için kampanyalar yapmak ve bu kampanyaları halka
duyurmak sorun değildi çünkü tedarikçi olduklarından ürün maliyetleri bizden düşüktü ve reklam bütçeleri bizden fazlaydı.
Şimdi kendi çıkarları için geliştirdikleri tüm yöntemleri başkaları kullanıyor. Üstelik bu silahlarla onları vurmaya başladılar. Yabancı
sermayenin rotasını ülkemize çevirmesi ile bu sektörde birçok şey değişmeye başladı. Bu öyle büyük bir sermaye ki bizim büyük olarak
gördüklerimiz meğer cüce imiş.Onlar da hemen daha önceden tecrübeli, iş bilen derneği yanlarına aldılar. Derneğe sponsor olarak eylem birliğine girdiler ve gözlükçüler
için yapılan toplantılarda stant açıp broşür dağıtarak gövde gösterisinde bulundular. Ve büyük derneğimiz önceden birlikte oldukları
arkadaşlarına rağmen dergilerinde bu kuruluşların reklamlarını yayınlamakta sakınca görmedi ( Bu reklamlarda iki önemli nokta var. 1.
Gözlükçülere "dükkânlarınıza kadar geldik" 2. İş yerlerimizde bu reklamı gören müşterilerimize de, "burada ne işiniz
var bakın biz daha büyük, güçlü ve eğitimliyiz hadi çıkın ve bize gelin" mesajını vermeye başladılar).
Yetmedi, gözlükçülerin oldukları tüm platformlar da iş ilanları verdiler, yine yandaşları sayesinde aldıkları bilgileri kullanarak
rakiplerinin önemli elemanlarına iş teklifinde bulundular. Böylece hem kalifiye eleman sahibi hem de rakiplerinin müşteri portföyünün bir
kısmını ellerine geçirmiş oldular.Onlar için rakiplerini her konuda yok etmek hiç sorun değildir. Bir milyon
ya da iki üç milyon avro kaybetmek zarar değildir gerekirse maliyetinin çok altında ıskontolarla zararına mal satmaları da onlar için önemli değil.
Çünkü pazara girdiler ve büyümek için satın almayı düşündükleri firmaları zarara uğratıp fiyatlarını çok yüksek oranda
düşürdüklerinde hem kendi pazarlarını oluşturmuş hem rakiplerini bertaraf etmiş hem de rakip firmaları çok ucuza satın alarak kar etmiş
olurlar.Ve en önemlisi onlara size mal vermiyoruz da denilemez çünkü çok uluslu bir şirket istediğinde malı kaynağından alıp hem de en ucuz şekilde bu
ülkeye sokabilirler.
Şimdi yukarıdaki hikâyeye dönelim ve sevgili dostlarım geçenlerde bize reva görülenleri şimdi birileri onlara yapıyor. Dünden bu güne sağlıklı
planlama yapmadıkları, hiç değilse kendilerini koruyacak bir birlik oluşturmadıkları ve en önemlisi ağızlarından düşürmedikleri
kurumsallığı kendi bünyelerinde oluşturamadıkları için çanlar bu kez onlar için çalmaya başladı.
Ama biz şanslıyız çünkü konfederasyonumuz var, dostluklarımız var,kimseyi satın almadığımız için satılık da değiliz ve en önemlisi
artık derginin parasını başkası ödüyor.Peki, bizler ne yapmalıyız? Bu yeni oluşum karşısında bizler için hala
bir şans var. Kendimizi kurtarmak ve geleceğimizi yönlendirmek için bir araya gelmeliyiz. Tıpkı konfederasyonda olduğu gibi kendi tüzel
kişiliğimizden ödün vermeden yeni birliktelikler kurmalıyız. "Şube olmadan şube" mantığını geliştirmeliyiz. Tedarik anlayışımızı
değiştirmeli ve reklam birliğimizi kurmalıyız. Sözde marka olan ve hiçbir zaman reel değerinde satılmayan lokomotif ürün denilen ürünlerin artık
böyle olmadığını, bu güne kadar bizlerin satın aldığı fiyatın altında satıldığını gördüğümüze göre artık kandırılmamalıyız.
Kurmuş olduğumuz ticari birliktelikle tüm kurumların işlemesi için gerekli olan şikâyet mekanizmasını devreye koyar başıboşluğu da
engellemiş oluruz.Artık bizlerin bir araya gelme zamanıdır. Bırakalım onlar ne yaparsa yapsınlar. Biz birlik beraberlik içinde bizden olan birileri ile güç
birliği yapıp kendimizi, milletimizi ve milli gelirimizi korumanın yolunu bulalım.
Çok yakında birçok sürpriz bizi bekliyor. Bizim için güzel başkaları için de koruyucu olacak. Biz, bizi yok etmeye çalışanlara da yardım
edeceğiz çünkü yanlış hedefler göstermeyeceğiz. Kurtuluşumuzun sadece ve sadece birlikte hareket etmemizle mümkün olduğunu biliyoruz. Bunu herkes
anladığında ve kabul ettiğinde sorunlarımızın çözümü süreci başlamış olacaktır.
Turgut ÇAKAR
Dolunay Eczane Optik
KAYNAK-OPTİMEDYA
Haber Tarihi : 05.03.2009
Antakya Yayladağı’nda öğrencilere Beta Optik tarafından ücre...
Türkiye’ nin optik dijital dergisi, Tüm cihazlarda erişilebi...
"Mal ve Hizmetlere Uygulanacak Katma Değer Vergisi Oranların...
Kurum ile Bankaların protokolleri sona erdiği için artık ban...
Thélios azınlık hissesi planlarken, kalan hisseler kreatif d...
Sağlık Bakan Yardımcısı Doç. Dr. Şuayip Birinci, yapılan bir...
Nemrut taş heykellerinden birine sanal ortamda giydirdiğimiz...
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal A...
Kod8 Yazılım Teknolojilerinden Optik Mağazaları İçin Yeni Dö...
Bu söyleşi çok ses getirecek. Mutlaka izleyin. Odaların ve B...