‘’Kızı şöyle kolundan tutup yere uzatacaksın.Bir elinle bileğini tutup,diğeriyle bacağına uzanacaksın….’’ Öyle bir anlatışı var ki, kendinden geçmiş. Bu Ziya’ nın böylesi fantazilerinden ötürü adı Fantaziya kaldı. Bu fantazisini de demin dükkanın önünden geçen kız için yapıyor. Bizim yan sokakta konfeksiyon atölyesinde çalıştığını bildiğim kız, bizim abla diyeceğimiz bir yaşta. Beni de, Ziyayı da […]
26 Ocak 2014 - 14:52 'de eklendi.
‘’Kızı şöyle kolundan tutup yere uzatacaksın.Bir elinle bileğini tutup,diğeriyle bacağına uzanacaksın….’’
Öyle bir anlatışı var ki, kendinden geçmiş. Bu Ziya’ nın böylesi fantazilerinden ötürü adı Fantaziya kaldı. Bu fantazisini de demin dükkanın önünden geçen kız için yapıyor. Bizim yan sokakta konfeksiyon atölyesinde çalıştığını bildiğim kız, bizim abla diyeceğimiz bir yaşta. Beni de, Ziyayı da umursamayacak bir olgunlukta. Ama Ziya, öyle düşünmüyor. O kısa boyuna rağmen, hala konuşmakta:
‘’ Var ya ! şöyle bir belinden kavrayacan….’’
Aynı dükkanda, aynı yaşta 2 çırağız Ziyayla. Ben yazları çalışırken, o daimi. Ziya, hayal dünyası çok bir geniş çocuk, her bir şeyden besleniyor.
12 eylül darbesi ile hayatımızda hissedilebilir değişikliklerden biri öğle tatilleri olmuştu ya… Tüm yurtta uygulanır mıydı bilemem. Ama Kadıköy de kısa süren bu yasakla tüm iş yerleri 1 saat öğle tatilini zorunlu olarak uyguluyordu. Denetimlerini zabıtaların yaptığı bu yasakla kepenkler kapatılıyor, kimi dışarıda yemeğe çıkarken, çoğu bizim gibi dükkandan çıkmayıp kapısı ve elektriği kapatılmış dükkanlarda yemek yiyordu.
Ben yarım ekmek köftemi yerken, Ziya bitirdiği yemek sonrasında sigarasını içiyor, kapalı kapı arkasından çevreyi kesiyordu. Birden bağırmaya başladı.
–Bak. Bak.Gene paşa geldi.
Paşa dediği Jandarma Genel komutanı Sedat Celasun. Reno steyşin marka siyah mütevazi bir arabayla park ettiği Süleymanpaşa sokağının başında inerek Galeri Murat ‘a gidiyordu. Arabanın başında bir subay, bir de askeri şoför bekliyor.. Şu sıra sık sık gördüğümüz bu 12 eylülün kudretli paşasının Galeri Murat’ la özel bir dostluğumu vardı yoksa alış veriş için mi geliyordu bilinmez. Al işte! Mağazanın sahibi Arşak bey de arabaya kadar uğurluyor paşayı.
Ziya, sigarasını söndürdü. Sandalye ye ters oturarak karşıma geçti. Belli. Bir fantezi var kapıda. Hep cinsel içerikli olacak değil ya.
–Bak şimdi. Karşıya paşa geldi ya. İster misin şimdi de içeriye Kenan Evren girsin? Patron’ a diyecek ki ” ya burada Ziya diye biri çalışıyormuş. Çağırın onu bana netekim… ” Ne havam olur ama. Patron’ a çay söylettirmezsem şerefsizim. Bir de diyecek ki,
”Yaşını büyütelim Ziya. Burda bir bok olamazsın. Yanıma alayım. Yaverim ol. Ne dersin ha? ”
Gözleriminin içine bakarak tepkimi ölçmeye çalışan bu paşa yaveriyle sıkça yaptığımız bir şey bu. Kapının önünden geçen lise öğrencisi kızlardan Bülent Ersoy’a; Cemil Turan’dan Barış Manço’ ya kadar dönemin tüm Kadıköylü ünlülerine dek yapmadığımız geyik kalmadı.
Ama en etkilisi, en beğendiklerim muktedirlere karşı geliştirdiği fantaziler. Hele Süleyman Demirel’le ilgili olanları..
–Bana gözlükçüler camları küçük kesiyor dedirtemezsiniz. Pupila ölçüsü, bu meslek için zuldür. Bunun icabı vardır veya yoktur, o ayrı mesele. Binaaleyh, icabı yoksa fevkalade fuzuli bir şey yapılmış olabilir mi mesela, ben bilmem. Ayrıca da dün dündür, bugün bugündür. Yarın Allah kerim.
Fantaziya tabii eskisi gibi değil artık. Evlendi. Torun-torba sahibi. Bir duydum geçen sene hacca gitmiş. Allah kabul etsin. İyi ki beraber gitmedik. Yoksa gülmekten haccı tamamlıyamazdık.
Şimdi bu yağmurlu günde dükkandan dışarıya bakarken aradan geçen bunca yıldan sonra Fantaziya beynimin kıvrımlarında dolaşıp duruyor. O çıraklık günlerimizi bu günün dünyasında yaşasaydık o geyikleri çevirmeye devam eder miydi acaba?
–Usta şimdi dükkandayız ya! Bir bakıyorsun dükkanın önü siyah takım elbiseli, güneş gözlüklü adamlarla kaynıyor. Sonra içeriye uzun boylu bir adam giriyor, ” Naber lan Ziya? ” diyor ve ekilyor: ”Gözlüğümün sapları açıldı. Şunu bir sıkıştırsana .
Ben de sitem ediyorum.
”Helal olsun Recep abi.. Gözlüklerini Babasun’ dan al, Söz grup’tan al. Sıkıştırmaya bize getir. İyi valla…”
O da ”Ben senin cemaziyülevvelini bilirim Ziya, Uzatma ” diyecek. Ben de bir tavırla gözlüğü alıp sana vereceğim, sıkıştırman için. Tabii senin de her zamanki gibi sakarlığın üstünde. Gözlüğü az ısıttığın için kıvırayım derken sapını çatlatacaksın. Elin ayağın birbirine karışacak. Japonu boşaltırken, elin çerçeveye yapışacak. Çıkarayım derken parmak etlerin cama yapışacak. Asetonla yumuşatırken de kemik çerçevenin rengini attıracak, benim başbakanımın gözlüğünü berbat edeceksin. Allah’ tan ben iş bilen adamım da, gözlüğü incelettirmeden gözüne takacağım. Bu arada bir kulağımda onda. Dinliyormuş gözükeceğim.
” Nasıl öğrendin mi gözlük yapmayı Ziya? Bak hala gözlüğünü çıkarıp masaya ters koyanlar var. Bir de bazıları kazaklarıyla siliyor. Uyarmıyor musunuz onları? Benim dönemimde güderi diye bir şey kalmadı.Hepsini temizledik çok şükür. Şimdi ne var? Mikrofayfır! Millet parlak görüyorsa nedendir? Bizim sayemizde. Çünkü biz, Yaradılanı severiz yaradandan ötürü. Kusura bakmasınlar, biz gözlükleri başlarına taç yapanları da biliriz.”
Yanaklarımdan öpüyor. Giderken ”Biz her şeyi biliriz. Merak etmeyin ”diyor.
Metin Turanlı
Eskiden gözlük takmak neredeyse suç sayılırdı. “Dört göz” la...
EssilorLuxottica ve Roger Federer, Nisan ayının başında Roge...
Uzmanlar, özellikle sosyal medya üzerinden satılan "indiriml...
Her yıl binlerce kişi gözlüklerinden kurtulmak için LASIK'e ...
Trump’ın Çin’e yönelik tarifeleri gözlük fiyatlarını doğruda...
Gözlük… Kimi zaman bir ihtiyaç, kimi zaman bir tarz ifadesi....
Bugün birliğin başında olanlar şunu bilmeli: Siz sektörü tem...
2024 mali yılına ilişkin bireysel ve konsolide mali tablolar...
ZEISS Hindistan, yerel iş ortağı göz sağlığı uzmanları (ECP'...
Vatandaşın cebi yanıyor, gözlüğü bulanıyor. Sosyal Güvenlik ...