Salı pazarından çıktım, dükkana doğru geliyorum. Bir el kolumdan yapıştı..” Nereye oğlum böyle? bir yavaş ol. ” ”Ya kusura bakma Tevfik, Demin dükkandan aradılar, müşterim gelmiş. ” diyorum. ” İyi ya, ben seni fazla tutmayayım da, şey diyecektim ben. Şefik abi var ya ? ” ” Şefik abi mi ? N’ olmuş ki ona […]
01 Temmuz 2013 - 10:21 'de eklendi.
Salı pazarından çıktım, dükkana doğru geliyorum.
Bir el kolumdan yapıştı..” Nereye oğlum böyle? bir yavaş ol. ”
”Ya kusura bakma Tevfik, Demin dükkandan aradılar, müşterim gelmiş. ” diyorum.
” İyi ya, ben seni fazla tutmayayım da, şey diyecektim ben. Şefik abi var ya ? ”
” Şefik abi mi ? N’ olmuş ki ona ? ”
” Benden duy istedim. Sana biraz kırılmış gibi. Haberin olsun. Hadi sonra konuşuruz ” dedi ve gitti.
Allah Allah, diyorum içimden. Şefik abi öyle kolay kırılan biri de değil. Tevfik dalga mı geçiyor acep ? Tevfik te bu konularda ki hassasiyetimi bilir gerçi. Hayır, ne yapmış olabilirim ki ? En son 2 ay önce ona ve eşi Şükran abla’ ya nerdeyse maliyetine birer gözlük vermiştim. Bir arasam mı ?
Bu düşüncelerimi dükkana gelince atıyorum kafamdan. Akşam bir ara uğrarım diye not düşüyorum kendime. Sonra da unutuyorum. Ta ki akşam eve dönüşte, Şefik abi’ yi, berber İzzet’ le domino oynarken görünceye kadar. Bir selamla giriyorum dükkandan. Selamlar geliyor. İzzet candan, Şefik abi gönülsüz.. Bir iki hoşbeşten sonra, pattadanak giriyorum konuya.
” Ya şefik abi, pek bir durgun görüyorum seni. Biraz da bir şeylerden bahsettiler. Hani bir yanlışımız mı oldu bilmeden ? ”
Önce yüzünü çevirdi, cevap vermeye değmezmiş gibi. Sonra ben yokmuşum gibi, İzzet’e dert yanmaya başladı.
” Yok abi, biz neyiz ki insanlara kırılalım ? Ne haddimize ! ”
Eyvah diyorum içimden. Adam fena vurulmuş. Ama fazla üzerine de varamıyorum. Ayıp olmasın diyorum. Bir – iki daha söylendi. Sonra, akşam ezanını bahane edip kalktı. İzzet’ i sıkıştırmaya başladım.
”Oğlum ne ayak ? ” diyorum. ” Bir anlat hele ! ” İzzet keyfi yerinde, gülüyor. ” Ulan, herifin ocağına incir ağacı dikmişsin. Hala niye bana bozuk diyorsun. ”
” İzzet, şu işin bir doğrusunu anlat hele.” diye çöküyorum gırtlağına. Pes ediyor. ” dur, dur ! Manyak herif. dur. ! ” Ve başlıyor:
” Oğlum, sen Şefik abi ile Şükran abla’ ya gözlük vermişsin.Doğru mu ? ” Kafamı sallıyorum.
”Hah, bak şefik abi’ nin gözlüklerle ilgili bir problemi yok.Ama şükran abla’ ya verdiğin gözlük var ya ! Hani taşlımıymış, neymiş ? Evin düzenini bozmuş kardeşim. Evde dirlik- düzenlik kalmamış. ” Çıt çıkarmadan dinliyorum. Merak ediyorum altından ne çıkacak diye..
” Ama Şefik abi, seni uyarmış. Bak demiş, Şükran ablan sadeliği sever. Öyle her günlük kullanıma uygun, şatafatsız bir şey ver. Ama yok sen laf dinlememişsin. Ne yapacak ablam öyle şeyleri. Bak böyle taşlı gözlük daha bir açar ablamı -demişsin. Kadında beğenmiş mi ? Şefik abi, söyleyecek şey bulamamış. Hatta Şükran Abla o taşlı gözlüğü o kadar beğenmiş, o kadar beğenmiş ki, tutmuş, senin ona verdiğin boncuklu kordon gibi boncuklu, taşlı kordonlar yapmaya başlamış. Elinden geliyormuş demek. Taş olayına bir merak sarmış ki, sorma gitsin. Önce gözlüğün kılıfına taş yapıştırmaya başlamış. Sonra gözlüğün camına taş işçiliği ile adının, soyadının ilk harflerini işlemiş. Şefik abi diyor ki ulan senelerce, küpe bile kullanmayan karımı tanıyamaz oldum. Meğer içinde ne cevher varmış? – ”
Hala suçumu anlamış değilim.
” Abi kadın, çocukların gözlüklerinden sonra, cep telefonlarına taş işlemeye başlamış. Şefik abi ,”’kahvede oturuyorum. Evi arayacaktım. Telefonu açtım. Rıza gülmeye başladı ”’ diyor. Meğerse Şükran, benim telefona da taş yapıştırmış. Artık o kadar işi büyüttü ki, evde taş ve boncuk işlenmemiş, bir nesne kalmadı diyor. Ayakkabıdan, yatak örtülerine, perdeden, kanepeye, koltuklara, kırlentlere, terliklere., çatal-bıçak takımına varıncaya kadar…
Artık bir evde kullanılabilecek aklına ne geliyorsa. Sabah kalkıyorum diyor ,yatakta bir sağa dönüyorum ki , yastıkta boncuklar. Banyoya gidiyorum, yüzümü kurulayacağım, havluda ki taş ve boncuklar yüzümü çiziyor .La havle diyorum. Sinirlenmeyeyim diyorum, Tv de haber seyredecem, kumandayı alıyorum.Üzerine geçirdiği naylona taşlar yapıştırmış. Çıldıracağım. En son benim 40 yıllık traş takımında da taşlar görünce girdik birbirimize.
Evde bir daha etrafta taş ve boncuk görmeyeceğim dedim. Bir kaç gün yeni bir eşya da taş maş görmeyince uslandı galiba dedim .Akşam yemekte bir de ne göreyim. Bizim kız Şehnaz. Burnunda bir şey parlayıp duruyor .Hızmay mış. Annesi yapmış. Söylene söylene yemek yiyorum. Bir ara telefon çaldı, Sinan telefona döndü, almak için. Ana.. O ne ? Kulağında bir taş. Annesi yapmış. Artık nasıl çıldırdıysam, yemekleri, masayı yıktım, çıktım. Hatırlamıyorum diyor.
3 gün eve gitmemiş.
Sonra gittiğinde de uykumda bana da taş, maş takar mı ? diye uykuları kaçmış. Anlayacağın senin yüzünden evde huzur, muzur kalmamış . ”
”Hımm ! ‘ diye düşünüyorum.Düşünceme İzzet de gülüyor.
” Ya İzzet, demin Şefik abi yi tesbih sallarken gördüm de…
İmamesi taşlı mıydı lan ?
Metin Turanlı
Resmi Gazete 'de yayımlanan düzenlemeye göre tıbbi cihaz ona...
Türkiye’de giderek artan sarı nokta hastalığı havuzuna her s...
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek tarafından kart ödemel...
İnsanları görme, körlük ve görme bozukluğu konularında bilgi...
Gözlük kullanıcılarının reçeteli gözlük ve güneş gözlüklerin...
Türkiye’de Optik Sektörü AB ülkelerine göre çok daha farklı ...
Gözlük ve lenslerin tarihini ve nasıl çalıştıklarını biliyor...
Ağustos ayına ait optik katılım payı fatura bedelleri çalışt...
New South Wales Üniversitesi (UNSW) mühendisleri, görme yeti...
30. Yıl gününde bir araya gelmemize vesile olan, şirketimizi...