
Ben eskiden beri optometriye özel bir ilgi duydum. Bunun da iki nedeni vardı .Birinci nedeni; Şimdi hafızalarımızı biraz zorlayalım. Yıllar önce Avrupa Birliği'ne giriyoruz, gireceğiz tartışmalarının yoğunlaştığı dönemi hatırlayalım.
Ne yapılıyordu o zaman?
Birbirine zıt iki düşünce, onları savunanlarca tartışılmıyor, tek bir düşünce topluma dayatılıyor ve herkese kabul ettirilmek isteniyordu. Karşıt fikir yoktu. Tek bir fikir vardı. O zaman biz doğruyu nasıl bulabilecektik? Aynı dayatma ve aynı tavrı bizim sektörümüzde de gördüm. Nereye baksam optometri.
Başta TOOMD olmak üzere TOOMAD'nin, federasyonlarımızın ve konfederasyonumuzun sitelerinde baş konuğumuz optometri. Beni en çok şaşırtan da kanaat önderlerimizin buna karşı bir çıkışlarının olmamasıydı. Gözümden kaçmış da olabilir. Yıllardır optometri denilmiş, dergilerle, çalıştaylarla, konuşmalarla ortaya bir beyin yıkama makinesi konmuş, hiç ara vermeden devamlı çalıştırılmış. İş öyle hale gelmiş ki optometriye karşı çıkmak sanki bir suç olmuş.
Optometriye karşı çıkarsan hemen tependen bastıracaklar. "Eğitime karşısın. Değişime ayak uyduramıyorsun. Avrupa gibi olalım. Mesleğimiz ayaklar altında sürünüyor, onu yükseltelim. Çağın gerisinde kalmayıp çağa ayak uyduralım. Vizyon, misyon. Ayy, bugün çok etiksiniz. Optometri gelirse daha çok para kazanacağız." diyecekler. Gel sen bu şartlar içinde optometriye karşı çık. Ambulans kapıda bekler, gömleği geçirirler üstüne. Sen istediğin kadar derdini anlat. İkincisi ise hiç aklımın almadığı Sayın Abdullah Aydın'ın durumu. Hem optometri konusunda müthiş bir çalışma yapacaksın hem de seçimi kaybedeceksin. Bugün gördüğüm şu, sektörümüzde büyük bir çoğunluk Sayın Aydın'a olan inancını yitirmiş ve ona duyulan güven ortadan kalkmıştır.
Çalışmayan bir saat bile günde iki defa doğruyu gösterirmiş. Bence Sayın Aydın'ın saati onu da göstermiyor. Sayın Aydın sadece optometriyi değil herhangi bir konuyu bile hevesle savunuyorsa herkesin kafasında soru işareti oluşması kadar doğal bir şey olamaz. EĞER SN. AYDIN OPTOMETRİYİ SAVUNUYORSA O ZAMAN ORADA BİRAZ DURUP DÜŞÜNMEK GEREKİR. İşte optometri konusundaki kuşkularımdan biri de buydu.
Ülkemizin her yanında gözlükçülük mesleğini yapan insanlarımızın optometriyi savunmalarının eleştirilecek hiçbir yanı yoktur. Böyle bir haksızlığı kimse yapmamalı. Meslektaşlarımızın, onbeş, yirmi senedir tek taraflı yapılan bu propagandalarla, doğru bir yaklaşım sergilemeleri zaten mümkün değildir. Burada benim yapmak istediğim sadece karşıt fikri ortaya koymaktır. Yakıcı olan soru şu: "OPTOMETRİ ÜLKEMİZE GELİR İSE BUNDAN YARARLANACAK OLANLAR KİMLERDİR?" Bunun doğru cevabının ortaya konulması gerekmektedir. Şunun bilinmesini istiyorum ki optometriye karşı çıkmak bir suç olmadığı gibi optometriyi savunmak da bir suç değildir. Önemli olan bu konunun uygun ortamlarda kanaat önderlerimizce bize yakışır bir şekilde tartışılarak aydınlığa kavuşturulmasıdır.
Kapıyı çalıp içeri girer. Sirk sahibi karşısındakini gördüğünde "Buyurun" der. "İş arıyorum. Sizinle çalışmak istiyorum." "Peki nedir özelliğin? Nedir hünerin?" Biraz mahçup, duyulur duyulmaz bir sesle, "Efendim, ben kuş taklidi yaparım." Sirk sahibi güler. "Onu herkes yapıyor. Ben daha farklı yetenekler arıyorum." der. Adam " Özür dilerim, rahatsız ettim." diyerek açık olan pencereden uçar gider. İlk anlatıldığında sinirlerimi felç eden, çoğu kişinin de bildiği bu fıkranın aklımda kalmasının tek bir nedeni vardı.
Benim dışımda kimse bu fıkradaki iş isteyen adamın ismini bilmez. Biliyorum şimdi siz de merak ediyorsunuz. Onun için bu adamın ismini söylemek zorundayım. Bu adamın ismi İLHAMİ. Bu suyun sıvı hali değil, bu İlham'ın "i" hali. Yani İlhami. Adamın ne zaman geleceği belli değil. Gecesi gündüzü hiç yok. Uyumak üzereyim tepemde. "Kalk." dedi. "Hayrola" dedim. "Gecenin bu saatinde...?" "Kalk, kalk." dedi. "Bana gel, beni dinle. İyi yaz. Defteri kalemi al, iyi yaz." İlhami keyifli. B. Manço'dan mırıldanıyor. Oturdum bilgisayarın karşısına. Uyardı beni:" Benim gitmem lazım. Haftaya görüşürüz." deyip açık olan pencereden uçtu gitti.
İlhami gitti, yazı bitti. Ama haftaya yazılacak yazının başlığı da ortaya çıktı. İLHAMİ GELDİ.
Çok yakın bir gelecekte mağaza zincirleri dışında kalan tüm gözlükçülerin %90'ının (Bu çok iyimser bir orandır.) ortadan kalkacağını düşünmekteyim. Çığ gibi gelen bir görünmeyen tehlikenin farkına varabilecek miyiz? Yapılması gereken, üzerimize gelen görünmeyen tehlikenin herkes tarafından görülebilir hale getirilmesidir. Açıkcası çok fazla zamanımız da kalmadı. Umarım yanılıyorumdur.
Benim optometri konusunda tavrım çok net. Ben OPTOMETRİYE KARŞIYIM. Bu nedenle bundan sonraki yazılarımda neden karşı olduğumu da elden geldiğince açıklamaya çalışacağım.
Göray UĞURLU
sevgli meslektaşlarım bizim bağlı bulunduğmuz kurum sgk ve il sağlık müdürlüğü.bizim başka bu bağlı bulumduğumuz ve bizi savunacak bir odamız yok ha oda olsak ne olur samimiyetimle söylüyorum oda hiç.ondan dolayı bırakın optometreyi işimizi yapalım adam gibi.derneğimiz var ama hiç bir güçü yok isdersek 20000 gözlükçü olalım inaniki hiç bir şey cıkmaz.saygılar