Ufukla yükseklik arasındaki farkı göremeyenler, kibirle bilgiye ulaştığını zanneder. Siz, yıktığınız köprülerin üzerinden geçtiğinizi sanıyorsunuz. Oysa geriye dönüp bakmaya cesaretiniz yok; çünkü ardınızda sadece yıkıntılar var.
14 Mayıs 2025 - 14:46 'de eklendi.
Bazı insanlar vardır; gölgeleriyle savaşır, aynada düşman görürler.
Çünkü içlerindeki şişkin ama doyurulamamış egoyu, dış dünyaya saldırarak beslemek zorundadırlar. Sayın Turgut Çakar, eğer bu tanımın kendisiyle ilgisi olmadığını düşünüyorsa, yazının geri kalanını daha dikkatle okumasını tavsiye ederim. Zira bu yazı, bir cevaptan çok, bir aynadır.
“Gerçeklere tahammül edemiyorsun” başlığıyla kaleme alınmış yazınız, aslında çaresiz bir itirafname. Kibirle yoğrulmuş, içsel bir karmaşanın açık delili. Kendinizi bir yandan dava adamı, öte yandan mütevazı bir esnaf olarak sunmaya çalışmanız; yaşadığınız kimlik bunalımının ve samimiyet çöküntüsünün açık göstergesidir.
Sözde yazınızda kendinizi anlatmakla öyle meşgulsünüz ki, başka hiçbir gerçekliğe alan bırakmamışsınız. Fakat unuttuğunuz bir şey var: Tarih, “ben” diyenlerin değil, “biz” olabilenlerin adını yazar. Siz, kendi isminizi yüzlerce görevle süsleyebilirsiniz. Fakat tüm bu görevler yalnızca kendi sesinizin yankısına dönüşüyorsa, bu monologdan başka bir şey değildir. Ve monologlar, alkışsız ve sessiz biter.
Evet, sıralamışsınız: makamlar, tarihler, roller… Ama hiçbir görev, sahibine otomatik olarak saygınlık kazandırmaz. Asıl mesele, o görevi nasıl taşıdığınız ve ardınızda ne bıraktığınızdır. Eğer arkanızda sadece küskünlük, ayrışma ve güven kaybı kalıyorsa; hiçbir unvan sizi aklayamaz, saygınlık kazandırmaz.
Ufukla yükseklik arasındaki farkı göremeyenler, kibirle bilgiye ulaştığını zanneder. Siz, yıktığınız köprülerin üzerinden geçtiğinizi sanıyorsunuz. Oysa geriye dönüp bakmaya cesaretiniz yok; çünkü ardınızda sadece yıkıntılar var.
Benim sessizliğimi kendi zaferiniz sananlara sesleniyorum: Bilsinler ki bazen susmak, muhatabı ciddiye almamaktan kaynaklanır. Ama bu kez suskunluk, kamuoyunu yanıltmasın diye bozuluyor. Çünkü çamur atanlar konuşurken, susmak zayıflık olur.
Geçmişine bu kadar sarılan birinin, bugününden ne kadar kaçtığı açıktır. Gerçek başarı anlatılmaz; ona tanıklık edilir. Hakkıyla yapılan işler, başkalarının dilinde yankı bulur. Siz hâlâ kendi yazdıklarınıza hayranlıkla bakarken, aynaya değil, yalnızca egonuza konuşuyorsunuz.
Ve son söz: Sizi yakından tanıyan herkes bilir ki; sözlerinizle eylemleriniz arasındaki uçurum ölçülemez boyuttadır. Dün inkâr ettiğinizi bugün bayrak yapar, bugün savunduğunuzu yarın görmezden gelirsiniz. Bu zikzaklar bir kişilik değil, bir zaaf haritasıdır. Samimiyetin değil, stratejinin ürünüdür.
Cevabım nettir: Bu sektör, artık sizin gibi kendini vazgeçilmez zanneden, eskimiş alışkanlıklarla ayakta kalmaya çalışan yapılara teslim olmayacak kadar güçlüdür. Gelecek, laf üretenlerin değil, iş üretenlerin omzunda yükselecektir.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
Atilla Karip
“Ne söylediğiniz değil, kim olduğunuz önemlidir.”
14 Mayıs 2025
Kurum ile Bankaların protokolleri sona erdiği için artık ban...
Ufukla yükseklik arasındaki farkı göremeyenler, kibirle bilg...
Venedik'teki tarihi Palazzo Flangini'de "The Lens of Time – ...
Göz hastalıkları alanında uzmanlığıyla tanınan değerli mesle...
Fransa’da göz sağlığı alanındaki yetki sınırlarına dair tart...
Şanlıurfa İl Jandarma Komutanlığı tarafından “Suç İşlemek Am...
Anneler günü geleneği, Antik Yunanlıların Yunan mitolojisind...
Merhuma Allah’tan Rahmet, kederli ailesine, sevenlerine, sab...
Miyopiye Karşı Güçlü Bir Silah: 2025 Çin Optometri ve Oftalm...
İtalya’nın savaş sonrası en parlak sektör başarılarından bir...