
Zamanın birinde, Yemen’den kahve getirip İstanbul’da küçük dükkânında satan bir esnaf varmış. Artan masraflar yüzünden zarar etmemek ve evine ekmek götürebilmek için zam yapmak zorunda kalmış. İnce ruhlu dükkân sahibi, dükkânın görünen bir yerine bir not iliştirmiş.
"Kahve Yemen'den gelir, yolları ırak
Beş para yetmiyor, on para bırak.”
Kahve keyfi yapmak güzel olsa da bu fiyat artışı müşterilerden birinin hiç hoşuna gitmemiş. Kâğıdı görünce cebinden fazladan çıkacak beş para, o müşteriyi şair edivermiş. O notun altına şu dizeleri yazıp çıkmış dükkândan:
"Kahve Yemen'den gelir, yolları sapa
Beş para yetmiyorsa, dükkânı kapa.”
Biz “dükkânı kapa” diyen bu müşteriyi ele alalım. Bir müddet sonra aynı yollardan kahve getiren diğer tüccarlara yönelecektir. Hemen olmasa bile bir süre sonra onlar da aynı zammı yaptığında onlara da böyle şiirler yazabilecek midir? Bu ince ruhlu esnafımıza torunları olarak sahip çıkmamız gerekir.
"Kahve Yemen'den gelir, yolları felaket
Şu kadar bırakıyorum, hakkını helal et!”
Demek varken, “dükkânı kapa” diyen bu dedemizi kınıyorum.
Tabii, aradan çok zaman geçti. Şimdiki enflasyonist ortamda her iki dedenin torunları da birbirine daha anlayışlı olmak zorunda. Çünkü günümüzde hayat pahalılığından herkes muzdarip. Ama bunun sorumlusu çiftçi, tesisatçı, bakkal, manav, gözlükçü ya da üretici değil.
Elbette içimizde fırsatçı esnaf, market, tesisatçı vb. olabilir. Ama yeterli üretim olmazsa, lüks tüketim artarsa, adaletli vergilendirme ve en önemlisi adaletli gelir dağılımı sağlanmazsa, enflasyon ve hayat pahalılığı artar.
Neyse, içinizi karartmayalım. Günümüzden kahveci dedemize bir selam gönderelim:
"Latin’den gelir kahve, Amerika’dan pipeti,
Fal bakmayı unuttuk, kahvenin tadı neydi?”
Metin TURANLI