Türkiye’deki sağlık harcamalarını Avrupa ülkeleri ile kıyaslayan Kuzeydoğu Optisyen Odası Başkanı Taylan Küçüker, “israf uyarısı” başlıklı yazısında sağlık mesleklerinin piyasalaştırılmaması gereğine dikkat çekmiş.
27 Kasım 2021 - 23:14 'de eklendi.
Sayın Küçüker sağlık giderleri kıyaslama parametresinde salt harcama tutarlarını referans alarak, AKP Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın Japonya ile Türkiye’yi kıyaslarken “110 Japon yeni 1 dolar ediyor.
Paraları bizden daha değersiz.
Ama Japonlar ekonomimiz kötü demiyor” tezi ile paralel bir düşünceye sahip olduğunu sergilemektedir.
Sayın Küçüker; Reklam ve internetin,
-Haksız rekabete yönlendireceğine,
-Mesleğimize ticari görünüm vereceğine,
-Etik ve deontolojik bozulmalara yol açacağına,
-Güven ve saygıyı azaltacağını iddia etmekte.
Reklam ve İnterneti bir bütün olarak değerlendirme yanılgısına düşen Küçüker, reklamın değil reklam içeriğinde kullanılan argümanın ancak haksız rekabete yol açabileceğini ıskalamış.
Reklam, tanıtım başta olmak üzere, tüketim dürtüsünü harekete geçiren bir pazarlama enstrümanıdır. Tüketici ve Rekabet kanununda reklamların sınırları belirlenmiş olup amacı dışında kullanımı cezai yaptırımlar içerir.
Sayın Küçüker’in internet kavramını böylesi bir sığlığa mahkûm etmesi de hayret vericidir.
Mesleki faaliyetin omurgası internet üzerinden erişim sağlanan sistemler üzerinden yürütülmektedir.
Tıbbi Cihaz Yönetmeliğinin 18 maddesi, Firmaları web sitesi üzerinden hastanın bilgilendirilmesi yükümlülüklerini düzenlemektedir. Ayrıca diğer bir yasal düzenleme şirketlere web sitesi açma zorunluluğunu emretmektedir.
Sağlık gereçlerinin internet üzerinden satışının yasaklanması farklı bir tartışma konusudur.
Kanun gücüne dayalı para kazanma modelinin tesisini amaçlayanların gerekçe oluştururken dayanak olarak kullandıkları kavramların içeriğini yanlış doldurma gafleti, Bakanlıklar nezdinde Meslek Birliğinin saygınlığına gölge düşürmektedir.
Müktesebata ve mevzuatlara tam hâkim olmadan yani “Bilgi sahibi olmadan fikir beyanı” yönetimsel koordinasyonda yalpalanmalara, hedefe giden yolda sapmalara neden olmaktadır.
Sayın Küçüker’in “Sağlık- Moda – Ticaret mesleğine dönüşürsek sağlık harcamalarımız artar, Pazar sermaye lehine el değiştirir” endişesi yersiz olup bakış açısını değiştirerek bu hatalı düşünceden sıyrılabilir.
Sağlık – Moda – Ticaret etkileşimli mesleğimizi irdelediğim https://optisyeninsesi.com/janjanli/ yazımı, Pazarın zincir sermaye lehine el değiştirmesi kaygısına karşı önerilerimi ise https://optisyeninsesi.com/korkunun-ecele-faydasi-yok/ Yazımda daha önce paylaşmıştım.
Sayın Küçüker’in; “Bizle aynı nüfusa sahip İngiltere’nin sağlık harcamaları 170 milyar dolar, Almanya’nın 250 milyar Euro, Türkiye’nin ise 165 milyar lira yani 16 milyar Euro’dur” tespiti, rakamsal olarak Türkiye’nin sağlık harcamalarındaki tasarrufunu değil sefaletini sergileyen mali bir veridir.
Keşke bu kıyaslamasında ülkelerin sağlık bütçe açıklarını, SUT uygulamasındaki kısıtlamaları, hizmete erişim ve sunum kalitesini ve tedavi kapsamlarını ve de katılım payı zorunluluklarını da irdeleyebilseydi.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen Sosyal Güvenlik Sisteminin mevcut koşullardaki sürdürülebilirliğinin zorluğu da ayrı bir tartışma konusudur.
Sayın Küçüker’in “AB bizi kıskanıyor” tadındaki; “Şu anda sağlık hizmet sunumunda, sağlık turizminde Almanya’dan sonra ikinciyiz. Almanya ile rakibiz. Almanya ile yarışıyoruz. Ancak Almanya AB’nin avantajlarını kullanıyor. Sağlık hizmet sunumunda Almanya’dan da iyiyiz.” tespitlerine referans teşkil eden istatistiki verileri çok merak ettiğimi belirtmek isterim.
Eşdeğer sağlık hizmetlerinin ve sağlık gereçlerinin Euro bazlı fiyat karşılaştırması kendisinde muhakkak vardır. Sağlık turizminde TL’den kaynaklı “sahte cennet” avantajı, ülkemizin içinde bulunduğu yaşamsal gerçekleriyle kıyaslanamaz.
Türk lirasının Yabancıya cennet, yerliye cehennem satın alma gücünü görmezden gelmek, mezarlıkta ıslık çalmakla eşdeğerdir.
Devletin sağlık hizmetlerini piyasalaştırıp, sağlık hizmetlerini satın alma modeli üzerine kurgulaması, Sayın Küçüker’in “Sağlık mesleğinde kalarak, tüm topluma daha az masrafla daha kaliteli sağlık hizmeti sunumu mümkündür.” Söylemiyle çelişmektedir.
Tüm Oda ve Birlik yöneticilerini öncelikle 1940 tarihli 3958 sayılı Gözlükçülük Hakkındaki Kanunun “Gerekçelerini” okumaya, içeriğini daha doğrusu 80 yıl geçmesine rağmen güncelliğini yitirmemiş “zamanın ruhunu” anlamaya davet ediyor, tesis etmeye çalıştıkları “Kanun gücüne dayalı para kazanma modeli” adımlarını atarken; Başta Medeni Kanun, Ticaret Kanunu, Rekabet Kanunu, Tüketici Kanunu, TSE ve Tıbbi Cihaz Yönetmeliği olmak üzere ulusal ve uluslararası mevzuata aykırı bir tutum ve davranış sergilememelerini tavsiye ederim. 26.11.2021
Saygılarımla
Hakan Ertunk/ Gözlükçü
Yazarın diğer yazılarını okumak için tıklayınız |
Ocak 2025 itibari ile yürürlüğe girecek olan yeni asgari ücr...
Antalya’nın Gazipaşa ilçesinde bulunan optik mağazasına borc...
Medeniyetten nasip almamış biçimde şahsıma karşı yaptığı ağı...
Bazen dertleşmek istese de kişi, dili varmaz söylemeye, fırt...
Bu çalışmada, çevre kirliliğinin insan göz sağlığı üzerindek...
E-ticaret kapsamında mal satışı ve hizmetlerde tevkifat oran...
18 Ocak 2014 tarih ve 28886 sayılı Optisyenlik Müesseseleri ...
Gelecek bu vergi ile birlikte internet üzerinden satılan gün...
Dünya’da kooperatifçilik hareketi, İngiltere’de yaşanan Sana...
İtalyan Prada ve gözlük üreticisi EssilorLuxottica Perşembe ...