
Bu zamana kadar derneğimizin başında olan tüm yönetimlerin oda olma konusundaki söylemleri daima samimiyetten uzak kalmıştır.
.
Merhaba, Değerli Meslektaşlarım,
Öyle zannediyorum ki birçoğunuz hatırlayacaktır. 1995 yılında ben ve benim gibi düşünen meslektaşlarımın da katılımı ile oluşan bir hareket başlamış ve bu mesleğin disiplinli bir hale gelmesi yanı sıra pek çok konuda mesleğimize olumlu katkılar sağlayacağına İnandığımız bir meslek odası olabilmek için bu hareketin adını da odalaşma hareketi olarak koyarak çalışmalarımıza başlamıştık.
Çok gayretli bir çalışma sonrası O dönem derneğimizin başında olan yönetimi olağan üstü genel kurula götürerek meslektaşlarımıza içinde bulunulan durumu ve bu mesleğin bir meslek odası olması gerektiğini aksi takdirde geleceğin hiç de iç açıcı olmayacağını anlatmaya çalıştık.
.
Olağan üstü genel kurul öncesi, o günün yöneticileri tarafından bu meslek oda olamaz siz ancak yatak odası veya misafir odası olursunuz gibisinden alaycı sözler sarf etmelerinin yanı sıra ciddi konuşmak zorunda kaldıkları zaman ise biz, oda ile ilgili yapılan dernekler arası her toplantıya katılarak Oda olmak için elimizden gelen her türlü desteği verdik derlerdi.
Ancak görüldü ki bu zamana kadar derneğimizin başında olan tüm yönetimlerin oda olma konusundaki söylemleri daima samimiyetten uzak kalmıştır.
Bu gün içinde bulunduğumuz duruma bakınca, geçmişte verdiğimiz mücadelenin doğruluğu çok daha iyi anlaşılmaktadır.
Meslek odası olmamız konusundaki istekler çok doğru ve haklıdır. Bu konuda elimizden gelen her türlü gayretin gösterileceğinden tüm meslektaşlarımız emin olmalıdır. Bu mesleğin oda olması bizim Başlıca hedeflerimizden biridir.
Seçimli olağan genel kurul öncesi birlik ve beraberlik dışında hiçbir söylemim olmadı, sadece bu mesleğin önündeki engellerin kaldırılabilmesi, olması gereken yere ve saygınlığa ulaşabilmesi için birlik ve beraberliğin şart olduğunu ifade etmiştim.
Bu birleşmenin başlaması için de bilinen nedenlerden dolayı kurulan İstanbul optisyenler ve gözlükçüler derneğindeki kardeşlerimizin birleşmenin önündeki en büyük engelin de ortadan kalkması ile özlemini çektikleri yuvalarına dönerek başlayacaktır.
Bu birleşmenin ardından Konfederasyon başkanı, federasyon başkanları ve bağlı bulunan dernek başkanları davet edilerek İstanbul’da düzenlenecek bir toplantı ile birlik ve beraberliğimizi en kısa zamanda ilan edip mesleğimizle ilgili çalışmalara vakit kaybetmeden başlatılacaktır.
Uzun zamandır eğitim diyerek, Gandi ve Mevlana’nın söylemlerinden alıntılar yaparak, vizyon, misyon, meslek adamı vs. gibi süslü kelimelerle yapılan söylemler meslektaşlarımızı bu meslek için iyi şeyler yapıldığı yanılgısına düşürmüştür.
Aslında gerçeklerin hiç de zannedildiği gibi olmadığı ortadadır. 24.06.2012 Tarihinde yapılan seçimli olağan genel kurup bünyesine iş adamlarını da alması bunun en büyük kanıtıdır.
Bu arada meslektaşlarımın affına sığınarak bilmeyenler olabilir düşüncesi ile, vizyon ve misyon kelimelerinin ne anlama geldiği hakkında bilgi vermek istedim.
Ülkemiz de kullanılmaya başladığı zaman ne anlama geldiğini araştırdığımda çok değişik anlamlarda da kullanıldığını görmüştüm. Dikkatimi çeken vizyon kelimesinin sözlük anlamı, görme, görüş, ön sezi, ileri görüş, ön görülü olmak vs. gibi anlamlar dışında ulaşılmak istenen hedef anlamını da taşır. Misyon kelimesi ise, dilimize Fransızcadan girmiş olup aslen Latince olan miso (misyon)görev anlamına gelmektedir. Misyoner ise görevli demektir.
Bir kimseye veya bir kuruma dinsel, bilimsel ya da diplomatik bir görev yürüten kimselerden oluşan kurullar için de kullanılır. Bu anlayış tarihi süreç içerisinde değişerek ekonomik ve siyasi konularda da bulundukları ülkeler hakkında topladıkları bilgileri görevli oldukları kuruma gönderirler. Bu kurumlar değerlendirmelerini yaparak cazip buldukları pazarlara girip o pazarı ellerine geçirirler.
1963 yılında bağımsızlığını kazanan Kenya’nın efsanevi lideri Kamau Kenyatta’nın sözlerini de önemli bulduğum İçin bilmenizi isterim. “Misyonerler geldiğinde onların incili bizim topraklarımız vardı, bize gözlerimizi kapatarak dua etmesini öğrettiler, gözlerimizi açtığımızda incil bizim, topraklarımız onların olmuştu.
.
Hepinize mutlu yarınlar dilerim.
.
Saygılarımla.
Tuğrul UĞURLU
Aşağıda yazılanlara bir göz attım ama yorum yapmayacağım..
Yazıda Başkan Tuğrul UĞURLU bey in çok iyi tespitler yaptığını düşünüyorum ve ODA olmak öncelikli değil, en önce yapılması gereken olduğu kanaatindeyim. Yine bu sitede yaptığım bir yorumda şundan bahsetmiştim. Şu an mesleğimiz ODA OLMAK konusunda aradığı zemine kavuşmuştur. Şu ortamda oda olmayı beceremezsek de, hiçbir meslek yöneticime bu konuda güvenim kalmayacaktır. Herkesin bazı fedakarlıklar yapıp, bu mesleği güzel bir çizgiye oturtmak için ilk hamlenin ODA OLMAK olduğu çok nettir. Mesleğimizin kendi içindeki sorunlarını da hızla çözüp, diğer önemli sorunlara da el atması çok öenmlidir. (İşportada satılan ürünler, Dr lar tarafından ısrarla yazılmayan ve kendilerinin satmaya çalıştıkları kontakt lensler meseleri v.b.)
Şu an oluşan sistem, zincir mağazacılık sisteminin ve TEKELLEŞME çabalarının getireceği zorluklarda, meslek örgütümüzün de güçlü durması ve ağırlığını hissettirmesi meselesidir. Küçük çaplı işletmeler olarak gördüğümüz tek mağazalı gözlükçü/optisyenler in ayakta kalabilmeleri meselesi için en büyük güvencemiz de meslek örgütümüz olacaktır. O sebeple de meslek örgütümüz de çok güçlü olmalıdır. Her işin ucu yine dönüp dolaşıp ODA OLMAK konusuna dayanıyor. Tuğrul başkan ve sektörde bulunan değerli başkan, yardımcı ve yöneticilerimiz de herşeyin farkındalar, bunu biliyorum. Kendileri için de bu dönemin çok önemli bir fırsat olduğunun da hepimiz farkındayız…