Bildiğin işi yapacan arkadaş. Bilmediğin işin kârına aldanıp, söylentilere kapılıp iş yapmıycan. Hele başkalarının insafına kendini bıraktıysan, sana her şey müstahaktır. Biz de adettir. Ocak başına gidersin. Görürsün harıl harıl iş yapıyor. Heveslenirsin. ‘’Böyle bir yerim olsa ‘’…dersin. Bir de çalışanlarla muhabbeti ilerletip, kaç kilo et, kaç kilo tavuk, kaç koli rakı […]
13 Nisan 2015 - 1:06 'de eklendi.
Bildiğin işi yapacan arkadaş.
Bilmediğin işin kârına aldanıp, söylentilere kapılıp iş yapmıycan. Hele başkalarının insafına kendini bıraktıysan, sana her şey müstahaktır.
Biz de adettir. Ocak başına gidersin. Görürsün harıl harıl iş yapıyor. Heveslenirsin. ‘’Böyle bir yerim olsa ‘’…dersin.
Bir de çalışanlarla muhabbeti ilerletip, kaç kilo et, kaç kilo tavuk, kaç koli rakı tükettiğini öğrendiğinde de ağzının suyu akar. O işletme sahibinin o mekanı oturtuncaya kadar çektikleri, çekirdekten yetişmesi, bu mesleğe ne kadar emek verdiği aklına gelmez.
Hevesini anlayan uyanık bir garsonun dolduruşuyla o civarda ocak başı ya da restoran açarsın.
…Ve işletemezsin, batarsın. Müstehak sana. Sen muhasebeci adamsın, ne işin var yeme-içme olayında. Mutfağına giremeyeceğin işi yapıyorsan batarsın. Atölyesine giremediğin işte senin ne işin var.
Elbette bu işinde istisnaları vardır ama genel kural önce işten anlayacaksın. Sonra yapacaksın.
Tabii, bunları şimdi söylüyorum. Tecrübeler söyletiyor. 2000 yılında sular idaresinden emekli olduğumda bir iş yapayım diyordum. Bizim komşunun yeğeni vardı. Gözlükçü de çalışıyor. Bir yaman oğlan. Sevimli de hergele. Ben sayısal loto bayiliği işi kovalıyorum. Bununsa ağzından bal damlıyor. ‘’aman abi, Ne uğraşacan gece yarılarına kadar milletle? Gel gözlükçü açalım. Mis gibi otur işinin başında. Af edersin ama bok gibi para var. Çok değil, ikinci sene şubeyi de açarız.’’falan diyor. Uzunca bir direnmeden sonra, ” tamam” deyip işe koyulduk.
Bir hastane yakınında 8.ci gözlükçü olarak dükkanı açtık. Ben de bir heves sormayın. Giyiyorum takım elbisemi, geliyorum dükkana. Geliyorum gelmesine ya, bir halttan anlamam. Bütün emekli ikramiyemi gömdüm dükkana. Ama Allah için güzel bir dükkan açtık. Hiçbir masraftan kaçınmadım. Suat’ın da çevresi var. ikide eleman aldık. Tek tük giren çıkan da var. Hiç şüphem yok. Bu iş oturacak. Tabii, Suat, bir başına oğlan. Ortağız sonuçta.
Benim emekli maaşım falan var. Para çekmiyorum. Ama Suat’ın geçinmesi lazım.
Alacağına mahsuben 1500 lira maaş veriyorum. Suat, piyasayı biliyor. Çerçevecisi, camcısı herkesi tanıyor. İşler hiç Suat’ın anlattığı şekilde parlamadı ama hadi dedim ilk senedir. Bir şey beklememek lazım. Zamanla oturur diyorum ya maliyetlerde artıyor. Biz daha da
idare edecekken, kriz patladı. Bizim piyasaya olan borcumuz ikiye katladı. Döviz aldı başını gitti. O zamanlar da fark ettim, bizim oğlanda bir tuhaflık var diye.
Anlaşılmaz bir umursamazlık geldi adama. Zamansız zamansız gülüyor, arada dalgınlaşıyor. Komşu gözlükçülerde de sorunlar var ama, bir baktım bizim müşteri portfoyumüz zamanla değişmeye başladı. Kriz var, borç almış başını gidiyor ama, bize reçete müşterisi yerine peşin para veren müşteriler gelmeye başladı. Genç genç insanlar. Allah var aklıma hiç de kötü şeyler gelmedi. Sonraları lüks arabalı gençler gelmeye başladı. Ürkek bir şekilde, Suat’ı soruyorlar. Suat da sanki ne istediklerini önceden biliyormuş gibi bir gözlüğü kılıfa sokup veriyor, parayı da kasaya koyuyordu.
‘’Oğlum’’ dedim.
–Adamın ne istediğini nerden bildin?
–Abi sen yemekteyken ayırtmıştı gözlüğü dedi.
Valla herkes işlerin yokluğundan söz ederken biz az ama öz iş yapmaya başladık. İnsan ayırt etmem ama bazen yolda görsem korkacağım tipler de gözlük almaya başladılar. Kapıya kadar gelip. ‘’Suat ‘’ diye sesleniyorlar.
‘’Bizim gözlük hazır mı kanka?
Hoopp, bir bakıyorsun bir gözlük torba kılıf içinde adamlara uzanıyor, para cepte. Hiç pazarlık falan da yapmıyorlar. Sonra bir gün Cuma çıkışı yanıma 2 kişi geldi. ‘’Ökkeş Korna ‘’ dediler.
‘’Buyrun ‘’dedim. Bir polis kimliği gösterip, ‘’merkeze kadar gidelim ‘’ dediler.
–Ya, durun, ne oluyor?
Falan dememe fırsat vermeden koluma girip,emniyet müdürlüğüne götürdüler. İşte o zaman gerçeği öğrendim.Meğer Suat, eski bir esrar içicisiymiş. Dükkan da işler kötüye gidince kendince iyilik yapmak için torbacılığa başlamış. O kılıfların içinde de esrar satıyormuş. Polisler, bu tezgahı benim kurduğumu zannedip 3 aydır beni izliyorlarmış.
Haberim olmadığını anladıklarında onlarda şaşırdılar.
-Ya Ökkeş bey. Ökkeş Optik olan mağazanızın adı Keş Optiğe çıkmıştı. Hiç mi fark etmediniz? dediler. Bir utandım sormayın.
Meğer bayağı ünlü olmuşuz bu alemde. Sonrasında tüm suçsuzluğuma rağmen 5 yıl içerde kaldım.
Haa, bunları niye anlatıyorum dersen, demin dedin ya şu berber işini bırakıp, kafe açacam falan… Aman diyorum evladım. Geçmişinde bu tür bir iş yapmadıysan uzak dur. Bildiğin işten şaşma. Sonrasında rezil olmak ta var.
Benden söylemesi.
Metin Turanlı
Antakya Yayladağı’nda öğrencilere Beta Optik tarafından ücre...
Türkiye’ nin optik dijital dergisi, Tüm cihazlarda erişilebi...
"Mal ve Hizmetlere Uygulanacak Katma Değer Vergisi Oranların...
Kurum ile Bankaların protokolleri sona erdiği için artık ban...
Thélios azınlık hissesi planlarken, kalan hisseler kreatif d...
Sağlık Bakan Yardımcısı Doç. Dr. Şuayip Birinci, yapılan bir...
Nemrut taş heykellerinden birine sanal ortamda giydirdiğimiz...
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal A...
Kod8 Yazılım Teknolojilerinden Optik Mağazaları İçin Yeni Dö...
Bu söyleşi çok ses getirecek. Mutlaka izleyin. Odaların ve B...
Sevgili Metin Bey;
Yazılarınızı keyifle okuyorum,fakat bugüne kadar mesleği irdeleyen en güzel yazınız bence bu yazı.Bundan sonra sorunlarımıza değinerek yazılar yazcağınızı umuyorum.