Hayırlı Bayramlar

Benim, ” Ne yapıyon bu saatte ? ” şeklinde kolumu havaya kaldırıp, elimi çevirmemle, kendisine selam verdiğimi zannedip avuç içini gösterecek şekilde eliyle selam verdi.

Sonra göğsüne götürdü o eli.

Yürekle ilgili bu selamlaşma şekli, bu yöreye ait bir şey mi? diye düşünürken, onun tarlasının kenarında, bizim yazlık sitenin bahçesinin bitiminde durdum.. O bir sıra samanı bağlayıp, denk haline getirdikten sonra yanıma geldi.

Ayırlı bayramlar mürvet abi dedi.
Hayırlı Bayramlar YarAli dedim.
Ya ne diyecektim? Site yöneticilerinin bana öğrettiği gibi ” Bu samanı kaldırmak için bayram gününümü buldun YarAli? Sabahtan beri traktörün car car çalışıyor. Kafamız şişti. İnsanlar buraya dinlenmeye geliyor.” mu deseydim?
Kasketini çıkarıp, kafasının kelini boynundaki kirli bir bezle sildi.

Mürvet abi dedi. Kızan, belediyeden izin alıp gelecekti ama, izin vermemişler be ya !Damatta, kaynanası neyim astaymış. Onu götürdü.. Bir şey değil. Bu iklimlere güven olmaz. Bakarsın bi yağmur yağar. Ziyan olur bunca asat.

Dedim geç kalmadan bir toplayım samanı.
Sıkıntı yok dedim Yar Ali.
Bu Yar Ali ismini lakap zannederdim. Meğerse gerçek adıymış. Bir de ayrı yazılırmış Yar Ali diye. Muhtar, alevi kökenli trakyalılar be ya demişti. Bizim gibi Avrupalı değil bunlar.

Sıkıntı yok ta Yar Ali, Ama traktörü çalıştıracaksan bize önceden haber ver dedim. Bak bütün samanlar yüzme havuzuna uçtu. Tüm site sakinleri bayram keyfi yapacaklardı, şimdi herkes klimanın önünde serinliyor.

Dediklerimden bir şey anlamamış gibi önce tarlasına, sonra uzanıp giden ovaya, oradan başını çevirip uzaklardaki benzin istasyonuna ve karayoluna baktı.

Hanımdan daha önce istemiş olduğum suyu, ona verdim. İçti. Şimdide ikimiz birden sırtımız siteye dönük vaziyette ovaya bakıyoruz. O, konuşmaya benden önce başladı.

2-3 kişiyle denk tutulacak bir şey değil bu. Diğer uğlan da gelemedi. Er köylü bakar başının çaresine. Bu denk işini yapan firmalar var amma, bu kadar dönüm için değmez abem. Kocman makinalar onlar.

Yani daha işin sürecek öyle mi?
Alnını kaşıyıp bir şey dememesinden benimle aynı fikirde olduğunu anladım.
Bizim konuşmamızın ayak üstü uzamasından mı nedir? bir baktım ikimizinde eline birer çay bardağı tutuşturulmuş.
Sağ olasın be yenge. İii oldu valla.
Yengenin de
Sende sağ ol Yar Ali. Hanımın nasıl? Selam söyle ona demesiyle, çaylarımızı höpürdetmeye başladık. Ben Yar Ali’nin işini nasıl ertelettiririm diye düşünürken; O, bu işin altından nasıl az parayla nasıl kalkarım diye düşünüyor olmalıydı.

Sonrasında bir gürültü, ardından keskin bir çöp kokusu. Bayram dolayısıyla kalabalıklaşan sitemizin çöpleri için gelmiş, Lapseki Belediyesi çöp kamyonu. 3 adet çöp konteynerini bulundukları yerden yola çıkarıp çöp kamyonuna monte ediyorlar., şoför, yan aynadan gördüğü işaret üzerine bir düğmeye basarak kamyona boşalttıkları çöpü eziyorlar.

Yerdeki iki işçiden biri yere düşmüş poşetleri eldivenli elleriyle alıp kamyona atarken, diğeri boşalttıkları varili yerine götürüyor.
Kendilerini izlediklerimizi gören çöpçülerden önce davranıp ” iyi bayramlar” dedik. Şoför, Yar Aliyi tanıyor olmalı ki,
Yaralı, bitirdin mi tarlayı len ? diye seslendi.

Yerlilerin yaralı dedikleri Yar Ali, sorulanı anlamadı ya da cevap vermeye gerek duymadı. Sorusuna cevap arayan keskin bir çürümüşlük kokusu yanımıza kadar geldi. Arabayı durdurup indiler. Beni sitenin yöneticisi mi sandılar ne?
Site büyük. Bu siteye 3-4 konteyner yetmez. Kuzey ve güney taraflarına da koymanız gerekir . Toparlanması güç oluyor. Yarın öbür gün sinek te yapar bunlar dediler.

Bizim çaylar tazelenirken, çöpçülerin elinde de çay bardakları gördüm. Hanım, çocuklara hizmet etmekten bıkmış olmalı ki, bir elinde küçük bir sehpa, diğerinde küçük bir el tepsisi ile göründü.

Daha bu sabah yaptımdı. Bakalım beğenecek misiniz diyerek kek dolu tepsiyi sehpanın üzerine koydu.
Ben eve gidip uzanmayı düşünürken, bu hareketi ile beni bulunduğum yere sabitledi.
Ne zahmet ediyorsun yenge ? sözlerini duymadı bile.

Sıcak… Çok sıcak dedi hiç lafa karışmayan çöpçü. Bu kısa boylu ve yerdeki poşetleri toplayan adamdı. Elinden çıkardığı eldivenleri kemerine sıkıştırmış, diğer çöpçüde, sanki bir şey söylemesi gerekirmiş gibi lafa daldı.

Güneşin bu saatlerde yakması normalde ben ışığına katlanamıyorum. Geçen doktora çıktım. Ben de göz kuruluğu varmış. Damla verdi , bir de güneşe çıkma ya da güneş gözlüğü kullan dedi.

Yar Ali de aynı şeyden şikayetçi.
Bende de var u dediğin. Benim ailede de ep var. Hanımda, kız da.. İrsi erhal.
İrsi olur mu Yar Ali ? dedim. Bütün gün güneşin altındasınız.. Elbet göz kuruluğu da olur, katarakta, yanması da, kaşıntısı da.. Aslında belediyenin de, sendikanın da sizin ücretsiz güneş gözlüğü ihtiyacınızı karşılaması lazım dedim.
Ben böyle kızar gibi yüksek sesle konuşunca, hepsi bir şaşırdı önce. Sonra hak verir gibi

Elbet ya.. Kaşıntı da var, ağrı da dediler.
Ellerimi arkaya doğru koyarak hemen yanı başımızdaki otoparka yöneldim. Arabanın bagajını açıp, her ihtimale karşı belki lazım olur düşüncesiyle sakladığım güneş gözlüklerinden elime geçen 4 tanesini alıp, beni izlemekte olan gruba geri döndüm.

Alın dedim. Bunları takın.. Öğle saatlerinde şapkasız gezmeyin. Doktorun verdiği göz damlalarını da düzenli kullanın.
Bir teşekkür beklemeden geri döndüm. Biliyorum dursam daha konuşacaklar. Oysa daha toplanacak çok çöp, balyalanacak çok saman var. Anlaşıldı bu bayram böyle geçecek. Böyle şans, böyle tatil diye söylenip eve girerken karımı gülümseyerek bana bakarken gördüm. Elindeki tepsiyi tezgaha koyup, beni koltuğa oturttu. Bir öpücük verdi.
Neee ? dedim.
Neee? dedi.

Ne olacak Allah’ın ovasında biraz deniz görüyor diye site yapanların suçu dedim. Adam, elbet tarlasını sürecek, ekecek, biçecek. Börtü böceği, ayısı, kuşu olacak. Ne yani?

Onu demiyorum dedi eşim. Sen o gözlükleri verandaya zorluk çıkarmasınlar diye siteye getirmemiş miydin?
Ne münasebet dedim. Verandasız ev mi olur? Yazlık ev yapıyorlar, verendası yok. Ne vercem o şerefsizlere dedim. Sonra klimanın ayarını alçaltıp altındaki çek yata uzandım.

Metin Turanlı