Bütün kötülüklerin başlangıcı cehalettir. Bu nedenle, öğrenmek güzeldir. Ne demişler? Bilmemek değil, öğrenmemek ayıptır. Bilgisayar konusunda becerisi olan toplum ya da öğrenci oranımız yüzde 1. Fende geri kalmışız. Matematikte 22’nci, okuma becerisinde 24’üncüyüz. Problem çözmede başarımız yüzde 2, eğitimde ayrılan para Avrupa’nın ve dünyanın gerisindeyiz. Milli Eğitim Şurasında çıkan karar ne? Osmanlıca… […]
12 Aralık 2014 - 13:44 'de eklendi ve 1339 kez görüntülendi. A+A-
Bütün kötülüklerin başlangıcı cehalettir.
Bu nedenle, öğrenmek güzeldir.
Ne demişler?
Bilmemek değil, öğrenmemek ayıptır.
Bilgisayar konusunda becerisi olan toplum ya da öğrenci oranımız yüzde 1. Fende geri kalmışız. Matematikte 22’nci, okuma becerisinde 24’üncüyüz. Problem çözmede başarımız yüzde 2, eğitimde ayrılan para Avrupa’nın ve dünyanın gerisindeyiz.
Milli Eğitim Şurasında çıkan karar ne? Osmanlıca…
Her boyayı boyadık, fıstık yeşil kaldı. Gündem değiştirecekseniz de, bari zekamızla alay etmeyin.
Prof. İlber Ortaylı ne diyor? ”
81 ilde seferberlik ilan etseniz, Osmanlıca öğretecek kadar iyi Osmanlıca bilen 81 kişi bulamazsınız”.
Osmanlıcada kullanılan kelimeler, günümüz Türkiye’sinde de kullanılmakta. Hangileri mi, derseniz alın size birkaç örnek: Hükümet – alim – allame – ulema – muallim – talim – malum – malumat – hüküm – hakim – mahkum – muhakeme – tahkim – suizan – suikast – haleti ruhiye – hendese – riyazi – leb – şimendifer – buse – mir – tekaüt – yadigar – farz – fasıla – cahil – cazibe – ebedi – ebeveyn – fail – istifa…
Osmanlıca dediğimiz, yazı dilidir. İşimiz kolay. Bu kadar izahtan sonra, bir tek Arap harflerini öğrenmemiz kaldı.
Osmanlı Türkçesi kendi içinde kronolojik esasa göre sınıflandırılmıştır:
1. Eski Osmanlı Türkçesi: 15’inci yüzyıldan 16’ncı yüzyıla kadar,
2. Klasik Osmanlı Türkçesi: 16’ncı yüzyıldan 19’uncu yüzyılın ikinci yarısına kadar,
3. Yeni Nesil Osmanlı Türkçesi: 19’uncu yüzyılın ikinci yarısından 20’nci yüzyıla kadar sürmüş ve daha sonra modern Türkçe dönemi başlamıştır.
Vaktiyle Almanya’ya iş için giden Hasan, Hans’ı arkadaş edinmiş. Hans Hıristiyan, Hasan Müslüman… Kafaya takmış, Hans’ı Müslüman yapacak.
Demiş ki, “gel seni Müslüman yapayım”. Hans, “olur da, nasıl olacak bu iş?”… Hasan anlatmış “Önce şehadet getireceksin. Sonra namaz var, zekat var, hac var, oruç var.”… Hans daha önceleri kilise ayinlerini hiç kaçırmazmış. Müslüman olmuş Hans. Fakat Hasan’da ne namaz, ne niyaz, ne oruç… Hiçbir şey yok…
Hasan’ın anlattıklarından eser yok.
Hans dayanamamış, Hasan’a “yahu Hasan” demiş, “ben zaten Müslümanmışım da, haberim yokmuş”.
Kıssadan hisse, biz Osmanlıcayı zaten biliyormuşuz da haberimiz yokmuş.
Esen kalın.
Ali Aydın/Gözlükçü
Şubat ayına ait optik katılım payı fatura bedelleri çalıştığ...
Dijital çağa ayak uyduramayan “analog” kalmış yöneticiler gö...
Hastalara, gözlükçüler tarafından on beş yıl önce gözlük kul...
Türkiye’de giderek artan sarı nokta hastalığı havuzuna her s...
Yeni dönem SGK sözleşmesi masaya yatırıldı. Yıl içinde Optis...
Binoküler çift görme, etkilenen kişileri günlük yaşamda cidd...
Kering'in gözlük bölümü 12 aylık dönemde pozitif gelir artış...
Anılan hükümsüzlük kararının kesinleşmesini takiben ceza dos...
Dünya çapında gözlük pazarı pazarı 2020’de 105,56 milyar ABD...
Dünya Optometri Konseyi (WCO) farkındalık haftası 17-23 Mart...