BIST 100
10.899,52 0,27%
DOLAR
40,8911 0,09%
EURO
47,8524 0,08%
GRAM ALTIN
4.403,60 0,46%
FAİZ
40,02 0,00%
GÜMÜŞ GRAM
50,06 0,19%
BITCOIN
115.432,00 -1,92%
GBP/TRY
55,4146 0,03%
EUR/USD
1,1693 -0,09%
BRENT
65,81 -0,06%
ÇEYREK ALTIN
7.199,89 0,46%
İstanbul Parçalı Bulutlu
İstanbul hava durumu
26 °

BİZİ LİMONATA BOZDU!./ Hakan Ertunk

Bizler mesleğin güzel zamanlarını yaşadık. Optisyenlerin toplumda saygı gördüğü o zamanlarda sözü senet sayılan patronlarımız vardı.

limonata

Fenni Gözlükçü Yasef’ ten Optik Shop’ lara başlıklı yazıdan alıntı ile başlamak istedim yazıma;

Sizden tecrübeli çırakların öğütlerini dikkate alırsanız, fazladan yolunuzu da bulabilirdiniz.
Karaköy vapurlarında ikinci mevki bileti alıp, 1.mevki parası dükkana yazılırdı.
Karaköyden dolmuşa binmeyip, Galata köprüsü yüründüğünde de bir limonata parası çıkardı.

Üniversiteli ve yeni mezun olacak meslektaşlarımıza :

Bugün mesleğimizde gördüğünüz 1 alana 1 bedava, cam+ çerçeve şu kadar, hastane önlerine çığırtkan koymak, müşteri kapmak için servis çıkarmak, hiçbir neden göstermeden satılan ürünü geri almak, Toptancılığını unutup perakende zincir mağazalar açmak bizim de yabancı olduğumuz gelişmeler.

Bizler mesleğin güzel zamanlarını yaşadık. Optisyenlerin toplumda saygı gördüğü o zamanlarda sözü senet sayılan patronlarımız vardı.

H.Ertunk; Bazı eklemeler yaparsak bu günleri anlamak daha da kolaylaşır!. Sondan başlarsak; 1968 yaz tatilinde ilk kez Babamla birlikte Sirkeciye indiğimde tanışmıştım toptancı piyasasıyla.

O zamanlar “adet” değil “kutu” konuşulurdu. Daha sonraları tek tekçilik yüksek diyoptirili sph/cyl camlarla başladı ve nihayetinde günümüzde Sph + 0,25 1 adede kadar geldi!.

“Kutu” olarak satın alınma dönemlerinde numarasına göre kutu içi cam adetleri de standarttı. Sanırım 3 diyoptiriye kadar 25 çift, 6 diyoptirye kadar 20 çift olurdu her kutuda.

Kutular masa üstüne çıkarıldığında içleri sayılmazdı!. Eksik de çıkmazdı.

Alışverişi patronlar yapar, böylelikle piyasanın nabzı tutulurdu. Her mağazanın inanılmaz cam stokları olur, depo yerine mağazalar arası cam değiş tokuşu yapılırdı.

Mağazalar “rakip” değil, “meslektaş – komşu – arkadaştı” cam alındığında not tutulmaz cam zarfı çiviye takılırdı. Çıraklar maddeyi bilir maliyeti bilmezdi!.

“Para” patron için bir araçtı. Para konuşmak “ayıp” sayılırdı. Satıcının not defteri “Banka” kaydı gibi geçerli güvenilir bilgi içerirdi. “Gayrimüslim tüccarın muhasebe titizliği ” ticaretin sarsılmaz temel kuralıydı. Kimse kimsenin hakkına hukukuna göz dikmez, bilinçli hata yapan “aforoz” olurdu.

Bu düzende genelde kentteki tüccar için senet de olmazdı. Not ve söz yeterliydi. Şehir dışındakiler borcunu kolay ödemek için genelde senet verir, bir çoğu ayda bir muhabbet için alışverişi bahane eder istanbul’a gelir dostluk pekiştirir, alışverişini yapar, parasını peşin öder memleketine dönerdi.

Zaman hızlandı, ürün çeşitlendi, firmalar çoğaldı, ticaret kalabalıklaştı ve personel faktörü devreye girdi. Doğal olarak tek tekçilik arttı, patronlar “vizyon” gereği geriye çekildi tedarik çırakların eline kaldı. Sadece perakende de değil, toptan piyasa da da değişim başladı, gayrimüslim hâkimiyetindeki piyasa yavaş yavaş ehli müslimin eline geçti.

Zamanın ruhunun etkisinden olsa gerek değişim insanları, dolayısıyla ticaretin kurallarını da etkiledi. “Meslektaş” kavramı yerini “rakip” e bıraktı. Rekabetin başladığı yerde etik kurallarda askıya alındı. Rekabet de “teşvik primi” yada masum hediyeleri gündeme getirdi.

Depocuların rekabeti çıraklara – kalfalara yaradı!. Küçük nemalanmalar zamanla önemli mali desteklere dönüştü. İş çığrından çıktı “mali desteklerin” bir kısmı patronların bilgisi haricinde dükkan mal alımlarına yüklendi. Gün geldi patrondan daha refah yaşayan kalfalar dönemi gözlendi!.

Birinci Mevki Bilet ve limonata ile başlayan “masum bahşiş” düzeninden yetişen çıraklar, kalfalığa, kalfalıktan patronluğa terfi ettiler. Boynuz kulağı geçer misali O patronların çırakları da günümüz düzenini kurdular!

Eskiden patronlar “Rakı” içerdi, “Limonata” tüm ahengi bozdu!.

 

Hakan Ertunk

Fenni Gözlükçü Yasef’ten Optik Shopp’lara / Metin Turanlının yazısını merak edenler ;

https://optisyeninsesi.com/fenni-gozlukcu-yasef%E2%80%99denoptik-shoplar%E2%80%99a/

Reklam

YORUM YAP

Yorum yapabilmek için kuralları kabul etmelisiniz.

levent 30.03.2015 17:51

Yorumumu dikkatlice okumamışsınız sanırım.Anadol gözlük hasan amcayı hulusi kentmen’e,Reşat abinin eniştesinide(zainde olanı-adını hatırlayamadığım amca,(oda yorumumda açıktır).

Değerli sanatçı Nubar Terziyana benzetirdim.(çocukluk yorumum buydu).

Bence yorumu bir daha acele etmeden sakin dikkatlice okuyun. O zaman doğru okuyacaksınız Hakan Ertunk:)Her ikiside pırlanta gibi insanlardı,onlar gibisi bir daha sektöre gelmedi.Buna sizde dahilsiniz. 🙂

Yanıtla
Hakan Ertunk 30.03.2015 14:25

Anadol Gözlük’teki Hasan amca Reşat abinin değil, Büyük postane sırasındaki Uzay Optik Adnan abinin eniştesiydi. Aile Anadol çerçeve fabrikasının sahibiydi. Hasan bey tasvir ettiğiniz Nubar Terziyan tipinde çok muhterem insandı. Hasan amca, Emop Ahmet’in de kayınperderiydi. Nur içinde yatsınlar.

Yanıtla
levent 30.03.2015 10:12

Yıl 1981-82-83 büyük usta TUFAN ACAR’ın yanında hem okuyorum,hemde çırak olarak çalışıyorum.(Tufan Usta o kadar çok hem okuyan hem çalışan adam yetiştirdi ki Allah ondan binlerce kez razı olsun.)

Tam anlattığınız gibi her şey çok güzel.
İşlerimiz çok iyi, günde iki kez sirkeciye gidiyorum.

Yanımda götürdüğüm 5tl-10tl paranın dönüşte hesbını yapmak için kalfam Ahmet ile yarım saat hesap yapıyoruz. Piyasaya inince ilk durağım AMBER OPTİK.

Oradaki personelin güler yüzü, KADİR BABA’NIN tatlı dili bizleri oraya adete mıknatıs gibi çekiyor,tabi arada verdiği 25 kuruş-50 kuruş bahşişleride unutmamalı.Birde hiç unutmam o gün yapılan hesapta çıkan fazla parayı KADİR BABA’YA geri verdiğimde,bana bir tane AMBER OPTİK baskılı fermuarlı bir çanta ve fazla parayı hediye etti.

Onunla kendime ERMA(EROĞLU) mağazasından bir tane eşofman almıştım.Allah rahmet eylesin Hulisi Kentmen tipli ANADOL GÖZLÜK HASAN AMCA’NIN beni gururlandıran hoş geldin kalfa sözleri hala kulaklarımda çınlıyor.

ZAİN OPTİK’TE depoculuk yapan REŞAT İNKAYA’NIN eniştesi olması sebebi ile herkesin enişte dediği adını hatırlayamadığım, tonton, Nubar Terziyan tipli amcanın,sonradan spor malzemeleri satan dükkana dönüştüğü,dönerciden ısmarladığı dönerin tadı hala damağımda.

O dönemler küçüğüm büyüğe,büyüğün küçüğe saygısı vardı.Allah HASAN AMCA’YA ve ZAİN OPTİK’TEKİ adını hatırlayamadığım enişteye gani gani rahmet eylesin. KADİR BABA’NIN ellerinden öperim.

O güzel günleri çok özlüyorum.(para değerleri yanlış olabilir,mazur görün.)

Yanıtla
levent 29.03.2015 00:05

Bence buları okuyan yöneticiler utanmalı.Bu günlere onların düşüncesizliğinden geldik.

Yanıtla
Hakan Ertunk 28.03.2015 11:42

“Aradan geçen bunca yıldan sonra 30 liraya organik cam satılıyorsa, bunun sebebi acımasız piyasa koşullarıdır.” Tespitiniz, tespitlerimle bire bir örtüşüyor Metin Bey.
“Yasef ustadan, ailenizin fertlerine dek mesleğe emeği geçmiş herkesi hatırlayan bir yazıya çokta limon sıkmak zorunda değildiniz.” İfadenizden de “canınızın sıkıldığı” anlaşılıyor.
“Teşbihte hata olmaz” derler, fazla takılmayın.
Ben de sizin gibi size ; “geçen giden günlere nazire şeklinde değerlendirin” diyorum.
Aslında daha çok detaya dikkat çekmek istiyordum, bu vesile ile kısaca onlara da değinelim.
Yemeyi, içmeyi, gezmeyi, giyinmeyi, sohbeti meşki seven, yaşam gurusu, paraya önem vermeyen eski kuşak patronlar çalışanlarının yaşamını da şekillendirirdi. Patron-işçi ilişkisinin ötesindeydi çalışma hayatı. “Çırağa verilen değeri” siz hatırlattınız yazınızda!.
Çalışanının, trende – vapurda 1. Sınıf seyahat etmesini ister, yemek saatinde dışarıdaysa “limonata parasına kadar” ayrıntılara dikkat eder kısaca para esirgemezdi. “Nitelikli” öğlen yemekleri dükkan hesabından karşılanır, üst baş derli toplu, sinema, tiyatro ve gece alemini finanse edecek haftalıklar ödenirdi. Amaç İstanbul’lu gibi yani kentli gibi yaşaması teşvik edilirdi çalışanın.
Zaman içinde “edinim hırsı” karşı konulmaz dönüşümü ve devinimi başlattı.
“Yanlışı nerede yaptık?” sorusunun cevabı ise “sarı öküzü vermeyecektik” hikayesinde yatıyor!.

Yanıtla
Metin Turanlı 27.03.2015 22:54

LİMONATA BU HERKESİ BOZAR

Yaşımız gereği,mesleki anlamda bir değer yaratamayınca Nostaljik olarak geçmişimizin ( göreceli olarak,biraz da abartarak ) iyi taraflarını anlatmayı severim.Buna inandığımdan çok geçen giden günlerime nazire şeklinde değerlendirin siz.

Yoksa, bugünle kıyasladığınızda çok şikayet edeceğiniz şeylerde vardı.Ama aradan 40 yıl geçince aklınıza sadece iyi şeyler gelir.O zaman da emeğinin karşılığını alamadığını söyleyen elemanlar vardı.3kuruşun hesabını yapan yeni zengin olmuş ,yanına aldığı elemanı denemek için yere para atan patronlar vardı.Sözü senet sayılan esnaflar olduğu gibi,evrakla bile alacağını tahsil edemeyen toptancılar vardı.Herşey güllük-gülistanlık değildi.Ama bir şey vardı.PARA.

Rekabetin az olduğu tüm meslekler gibi gözlükçülükte bir altın dönemden geçiyordu.Ürünün az,talebin fazla olduğu bu dönem,hiç bir malın çekmece de 1 haftadan fazla kalmadığı dönemdir .Bu altın dönem,tüm mesleklerin ilk çıktığı süreçte aşağı yukarı yaşanmıştır.Cep telefoncular da,kozmetikte,giyim de,her sektörde yaşanmıştır.

Şimdi sorun o esnaflara,’’güzel günlermiş ‘’derler.Salı pazarında bir kot’un etiketini sökmediği için dayak yediğini anlatmaz size.Ama öğlenleri işten kaçıp,iskelede balık tuttuğunu güle –oynaya anlatır.

Pepo diye bir çantacı vardı,adaya giderken Cuma akşamından bir valiz dolusu gözlüğü bize bıralır,Pazartesi ada dönüşü hesabı ve boş çantayı alır giderdi.Mal yoktu.Rivayet odur ki,harp gemileriyle bile kaçak gözlük geldiği olurdu.Bu kadar aç bir piyasa da elbette,patron da,kalfada,çırak ta kazanırdı.Ama iş yapmak için kaçak gözlüklere ihtiyaç yoktu.Yerli malları satan dükkanlar bile başını kaşıyamazdı.

12 eylül le beraber,gümrükler açıldı.Mal çoğaldı.Markalar distürübütörler ce girmeye başladı.Meslekte herkesin uyduğu dernek cam listelerinin yerini her cam toptancısının kendisinin belirlediği fiyat listeleri aldı.Sermaye el değiştirdi.Cumhuriyetin temel değerleriyle sorunu olmayanlar kadar,tarikat ve cemaat paraları da sektöre girdi.Hem de zincirleşerek.

Aradan geçen bunca yıldan sonra 30 liraya organik cam satılıyorsa,bunun sebebi bir şeyler çalmayıp,araba yerine ayaklarına güvenerek bir limonata parası artıran çıraklar değil,acımasız piyasa koşullarıdır.Tüm kötülükleri limonataya bağlayan zihniyet,günümüzde de egemen zihniyettir.

Yasef ustada dan,ailenizin fertlerine dek mesleğe emeği geçmiş herkesi hatırlayan bir yazıya çokta limon sıkmak zorunda değildiniz.

Saygılarımla…

Yanıtla