Bizler mesleğin güzel zamanlarını yaşadık. Optisyenlerin toplumda saygı gördüğü o zamanlarda sözü senet sayılan patronlarımız vardı.
27 Mart 2015 - 17:21 'de eklendi.
Fenni Gözlükçü Yasef’ ten Optik Shop’ lara başlıklı yazıdan alıntı ile başlamak istedim yazıma;
Sizden tecrübeli çırakların öğütlerini dikkate alırsanız, fazladan yolunuzu da bulabilirdiniz.
Karaköy vapurlarında ikinci mevki bileti alıp, 1.mevki parası dükkana yazılırdı.
Karaköyden dolmuşa binmeyip, Galata köprüsü yüründüğünde de bir limonata parası çıkardı.
Üniversiteli ve yeni mezun olacak meslektaşlarımıza :
Bugün mesleğimizde gördüğünüz 1 alana 1 bedava, cam+ çerçeve şu kadar, hastane önlerine çığırtkan koymak, müşteri kapmak için servis çıkarmak, hiçbir neden göstermeden satılan ürünü geri almak, Toptancılığını unutup perakende zincir mağazalar açmak bizim de yabancı olduğumuz gelişmeler.
Bizler mesleğin güzel zamanlarını yaşadık. Optisyenlerin toplumda saygı gördüğü o zamanlarda sözü senet sayılan patronlarımız vardı.
H.Ertunk; Bazı eklemeler yaparsak bu günleri anlamak daha da kolaylaşır!. Sondan başlarsak; 1968 yaz tatilinde ilk kez Babamla birlikte Sirkeciye indiğimde tanışmıştım toptancı piyasasıyla.
O zamanlar “adet” değil “kutu” konuşulurdu. Daha sonraları tek tekçilik yüksek diyoptirili sph/cyl camlarla başladı ve nihayetinde günümüzde Sph + 0,25 1 adede kadar geldi!.
“Kutu” olarak satın alınma dönemlerinde numarasına göre kutu içi cam adetleri de standarttı. Sanırım 3 diyoptiriye kadar 25 çift, 6 diyoptirye kadar 20 çift olurdu her kutuda.
Kutular masa üstüne çıkarıldığında içleri sayılmazdı!. Eksik de çıkmazdı.
Alışverişi patronlar yapar, böylelikle piyasanın nabzı tutulurdu. Her mağazanın inanılmaz cam stokları olur, depo yerine mağazalar arası cam değiş tokuşu yapılırdı.
Mağazalar “rakip” değil, “meslektaş – komşu – arkadaştı” cam alındığında not tutulmaz cam zarfı çiviye takılırdı. Çıraklar maddeyi bilir maliyeti bilmezdi!.
“Para” patron için bir araçtı. Para konuşmak “ayıp” sayılırdı. Satıcının not defteri “Banka” kaydı gibi geçerli güvenilir bilgi içerirdi. “Gayrimüslim tüccarın muhasebe titizliği ” ticaretin sarsılmaz temel kuralıydı. Kimse kimsenin hakkına hukukuna göz dikmez, bilinçli hata yapan “aforoz” olurdu.
Bu düzende genelde kentteki tüccar için senet de olmazdı. Not ve söz yeterliydi. Şehir dışındakiler borcunu kolay ödemek için genelde senet verir, bir çoğu ayda bir muhabbet için alışverişi bahane eder istanbul’a gelir dostluk pekiştirir, alışverişini yapar, parasını peşin öder memleketine dönerdi.
Zaman hızlandı, ürün çeşitlendi, firmalar çoğaldı, ticaret kalabalıklaştı ve personel faktörü devreye girdi. Doğal olarak tek tekçilik arttı, patronlar “vizyon” gereği geriye çekildi tedarik çırakların eline kaldı. Sadece perakende de değil, toptan piyasa da da değişim başladı, gayrimüslim hâkimiyetindeki piyasa yavaş yavaş ehli müslimin eline geçti.
Zamanın ruhunun etkisinden olsa gerek değişim insanları, dolayısıyla ticaretin kurallarını da etkiledi. “Meslektaş” kavramı yerini “rakip” e bıraktı. Rekabetin başladığı yerde etik kurallarda askıya alındı. Rekabet de “teşvik primi” yada masum hediyeleri gündeme getirdi.
Depocuların rekabeti çıraklara – kalfalara yaradı!. Küçük nemalanmalar zamanla önemli mali desteklere dönüştü. İş çığrından çıktı “mali desteklerin” bir kısmı patronların bilgisi haricinde dükkan mal alımlarına yüklendi. Gün geldi patrondan daha refah yaşayan kalfalar dönemi gözlendi!.
Birinci Mevki Bilet ve limonata ile başlayan “masum bahşiş” düzeninden yetişen çıraklar, kalfalığa, kalfalıktan patronluğa terfi ettiler. Boynuz kulağı geçer misali O patronların çırakları da günümüz düzenini kurdular!
Eskiden patronlar “Rakı” içerdi, “Limonata” tüm ahengi bozdu!.
Hakan Ertunk
Fenni Gözlükçü Yasef’ten Optik Shopp’lara / Metin Turanlının yazısını merak edenler ;
https://optisyeninsesi.com/fenni-gozlukcu-yasef%E2%80%99denoptik-shoplar%E2%80%99a/
Haber vermeden geldiğim bu köy kahvesinde Ruşen Amca'yı görü...
ÜNİVERSAL GÖZLÜK SAAT OPTİK ÜRÜNLERİ SANAYİ VE TİCARET AŞ’YE...
Optik ve gözlük sektörünün uluslararası ölçekteki en önemli ...
Antakya Yayladağı’nda öğrencilere Beta Optik tarafından ücre...
Türkiye’ nin optik dijital dergisi, Tüm cihazlarda erişilebi...
"Mal ve Hizmetlere Uygulanacak Katma Değer Vergisi Oranların...
Kurum ile Bankaların protokolleri sona erdiği için artık ban...
Thélios azınlık hissesi planlarken, kalan hisseler kreatif d...
Sağlık Bakan Yardımcısı Doç. Dr. Şuayip Birinci, yapılan bir...
Nemrut taş heykellerinden birine sanal ortamda giydirdiğimiz...
Yorumumu dikkatlice okumamışsınız sanırım.Anadol gözlük hasan amcayı hulusi kentmen’e,Reşat abinin eniştesinide(zainde olanı-adını hatırlayamadığım amca,(oda yorumumda açıktır).
Değerli sanatçı Nubar Terziyana benzetirdim.(çocukluk yorumum buydu).
Bence yorumu bir daha acele etmeden sakin dikkatlice okuyun. O zaman doğru okuyacaksınız Hakan Ertunk:)Her ikiside pırlanta gibi insanlardı,onlar gibisi bir daha sektöre gelmedi.Buna sizde dahilsiniz. 🙂
Anadol Gözlük’teki Hasan amca Reşat abinin değil, Büyük postane sırasındaki Uzay Optik Adnan abinin eniştesiydi. Aile Anadol çerçeve fabrikasının sahibiydi. Hasan bey tasvir ettiğiniz Nubar Terziyan tipinde çok muhterem insandı. Hasan amca, Emop Ahmet’in de kayınperderiydi. Nur içinde yatsınlar.
Yıl 1981-82-83 büyük usta TUFAN ACAR’ın yanında hem okuyorum,hemde çırak olarak çalışıyorum.(Tufan Usta o kadar çok hem okuyan hem çalışan adam yetiştirdi ki Allah ondan binlerce kez razı olsun.) Tam anlattığınız gibi her şey çok güzel. İşlerimiz çok iyi, günde iki kez sirkeciye gidiyorum. Yanımda götürdüğüm 5tl-10tl paranın dönüşte hesbını yapmak için kalfam Ahmet ile yarım saat hesap yapıyoruz. Piyasaya inince ilk durağım AMBER OPTİK. Oradaki personelin güler yüzü, KADİR BABA’NIN tatlı dili bizleri oraya adete mıknatıs gibi çekiyor,tabi arada verdiği 25 kuruş-50 kuruş bahşişleride unutmamalı.Birde hiç unutmam o gün yapılan hesapta çıkan fazla parayı KADİR BABA’YA geri verdiğimde,bana bir… Read more »
Bence buları okuyan yöneticiler utanmalı.Bu günlere onların düşüncesizliğinden geldik.
“Aradan geçen bunca yıldan sonra 30 liraya organik cam satılıyorsa, bunun sebebi acımasız piyasa koşullarıdır.” Tespitiniz, tespitlerimle bire bir örtüşüyor Metin Bey. “Yasef ustadan, ailenizin fertlerine dek mesleğe emeği geçmiş herkesi hatırlayan bir yazıya çokta limon sıkmak zorunda değildiniz.” İfadenizden de “canınızın sıkıldığı” anlaşılıyor. “Teşbihte hata olmaz” derler, fazla takılmayın. Ben de sizin gibi size ; “geçen giden günlere nazire şeklinde değerlendirin” diyorum. Aslında daha çok detaya dikkat çekmek istiyordum, bu vesile ile kısaca onlara da değinelim. Yemeyi, içmeyi, gezmeyi, giyinmeyi, sohbeti meşki seven, yaşam gurusu, paraya önem vermeyen eski kuşak patronlar çalışanlarının yaşamını da şekillendirirdi. Patron-işçi ilişkisinin ötesindeydi çalışma… Read more »
LİMONATA BU HERKESİ BOZAR Yaşımız gereği,mesleki anlamda bir değer yaratamayınca Nostaljik olarak geçmişimizin ( göreceli olarak,biraz da abartarak ) iyi taraflarını anlatmayı severim.Buna inandığımdan çok geçen giden günlerime nazire şeklinde değerlendirin siz. Yoksa, bugünle kıyasladığınızda çok şikayet edeceğiniz şeylerde vardı.Ama aradan 40 yıl geçince aklınıza sadece iyi şeyler gelir.O zaman da emeğinin karşılığını alamadığını söyleyen elemanlar vardı.3kuruşun hesabını yapan yeni zengin olmuş ,yanına aldığı elemanı denemek için yere para atan patronlar vardı.Sözü senet sayılan esnaflar olduğu gibi,evrakla bile alacağını tahsil edemeyen toptancılar vardı.Herşey güllük-gülistanlık değildi.Ama bir şey vardı.PARA. Rekabetin az olduğu tüm meslekler gibi gözlükçülükte bir altın dönemden geçiyordu.Ürünün az,talebin… Read more »