Yaşını tahmin etmekte zorlandığınız kimseler var ya, onlardan 30 yaşında da olabilir, 50 yaşında da. Uzunca bir sakal, üst baş orta hallice, sanki sakat gibi kıvrık bir kol. Kapının orda öylece duruyor. Tezgahın arkasında olduğum için beni fark edemiyor. Dükkanın boş olmasına aklı yatmadığı belli. Gardını almış bekliyor. Birini görse, kıvrılmış elini sallayarak, en acıklı […]
28 Şubat 2014 - 15:37 'de eklendi.
Yaşını tahmin etmekte zorlandığınız kimseler var ya, onlardan 30 yaşında da olabilir, 50 yaşında da.
Uzunca bir sakal, üst baş orta hallice, sanki sakat gibi kıvrık bir kol. Kapının orda öylece duruyor. Tezgahın arkasında olduğum için beni fark edemiyor. Dükkanın boş olmasına aklı yatmadığı belli. Gardını almış bekliyor. Birini görse, kıvrılmış elini sallayarak, en acıklı ses tonuyla ”Allah rızası için bir sadaka ” diye yardım dilenecek.
Bugün cuma ya, bu gelen belki dördüncü, beşinci.
Dilencilerle, delileri hep ayrı kefeye koymuşumdur. Dilencilerden ne denli uzak dursam da, delilere de bir o kadar yakın hissederim kendimi. Gerçi dilenmeyen deli de pek görmedim sayılır ama, nedense onların ki dilencilik gibi gelmez bana. Yaşama 1-0 eksik başlamalarından mı nedir? Dilenmeyi (ya da yardım istemeyi diyelim ) onlara bir hak gibi görürürüm. (Bu arada gerçek anlamda sakat olup, kendi kendini idare edemeyecek durumda dilenciler konu dışında ).
Deliler hemen her toplumda çoğu kez folklorik ögeler de taşırlar. Bir şehri, bir semti tanımada etken rolleri de vardır.
Diyarbakırdan bahsediyorsanız, burçlar, karpuz festivali, türküler yanınmda Deli Ceto’dan da bahsedersiniz.
Tunceli den biriyle yöresine ait sohbet ediyorsanız deli ibo’ yu, Deli Aydo’ yu tanıyıp tanımadığını sorarsınız.
Rizenin Çamlı Hakkı’ sı, Malatyanın Şorikli Yaşar’ ı, Mardinin deli Feyyosu..
Saldırgan olmayan, toplum içinde kabul gören deliler, o toplumun hem hoşgörüsü, hem de vicdanıdırlar.
Kadıköyde de yakın zamana dek Bahariye ve civarında Julya ve Marika kardeşler azınlığa mensup delilerimizdendiler. Son olarak Balıklı Rum Hastahanesine yatırıldıklarını öğrendiğim delilerimizin kahkahaları hala kulaklarımda.
Çok eskilerde Kadıköyün gözbebeği Çayır Güzelimiz vardı. Abartılı İspanyol tarzı elbiler içinde, elinde şemsiyesi ve boya küpüne batmış gibi ağır bir makyajla gezen bu ablamız 70 li yıllarda Kadıköy’ ün renkli bir simasıydı. Herkese ”sevgilim ” diye hitap eden bu ablamız her daim güler yüzlü, her an herkesle flörte hazır bir kişilikti. 25 Kuruş ister, fazlası hiçbir parayı almazdı. ( Bu saplantıyı bir çok delide görürsünüz. Biraz tok gözlülük, biraz da kendi içinde işleyen bir oto-kontrol olsa gerek. Kağıt para almamaları yarın aynı kişiden 25 kuruş almalarına engel olmasın diye de olabilir. Sonuçta bizden akıllı kimseler!)
Şimdilerde trafik polisi gibi araçlarla kafayı bozmuş genç bir arkadaşımız, ” sigara içme, sigara içme, ç..ün ka..maz, ölürsün ”diyen Muhittin abimiz .
Bir ara kaptan şapkasıyla arz-ı endam eden, kendini Ecevit’ e benzeten bir abimiz de vardı. O geçtiğinde tüm esnaf ayakta alkışlardı. Alkışlarla yaşıyorum repliğine birebir uyan bir şahsiyetti.
Bu arada delilere sempatiyle bakmama gerçek bir sebepte ailemizden birinin de sempatik bir deli olmasıydı. 90’lı yıllarda kaybettiğimiz bu aile büyüğümüz bize göre deli, büyüklerimize göre ise gerçek bir veliydi. Yaşlılarımız onun bedduasını almaktan korkar, her durumda Celal abimizi hoşnut etmeye çalışırlardı. Ramazan geceleri kolunda pidesiyle teklifsiz her tanıdık eve girer, baş köşeye oturur, iftarını açardı. Bir çok delide olduğu gibi konuşması anlaşılmaz, sadece onu tanıyanlarca anlaşılabilen bir dil geliştirilmişti. İri-yarı insanı korkutan fiziğine rağmen Celal abimiz, diğer delilerden ve çocuklardan çekinirdi. Osmanağa camisi başta olmak üzere tüm İstanbul camilerinin önünü süpürür, cenazelerde cenaze sahiplerinden daha çok ağlar, parayı alınca da topuklardı. Kendine has gülmesi, yürüyüşü, aynı anda birden fazla yerde görüldüğüne dair efsaneleriyle sülalemizin mümtaz şahsiyetiydi. Yokluğuyla aile ilişkilerimiz daha bir bozuldu, kimse kimseden haber alamaz oldu.
Bana göre delilerin en büyük özelliği kurnaz olmamalarıdır. Ya da kurnazlığa tenezzül etmemeleridir. Bir deli para isterse bunu kendisi için ister. Allah rızası için istemez. Onun sadaka karşılığı seni cennete sokmak dibi bir derdi yoktur. O parayı verirsen işlerin rast gidermiş, evinin bolluğu-bereketi artarmış falan, çok ta umurunda değildir. Bu çıkarsız ilişkidir onların toplumdaki konumunu pekiştiren.
Sırf bu yüzden, toplumda dürüst ve saygın bir yer edinmek isteyenler, ya da zorlu biri olduklarını kabul ettirmek isteyenler isimlerinin başına deli sıfatını eklemek isterler. ” Kardeşim bana deli Hayri derler. Benim deli damarımı attırmayın şimdi…” gibi.
Datça’ yı da bu açıdan sektörümüze benzetiyorum. Mesleğimizde de, Datça da da adıyla-sanıyla deliliği hakedecek bir isim yok. Delisi olmayan memleket, delisi olmayan meslek grubu mu olurmuş? İstediği kadar sıyırmış abilerle dolu olsun, deli’ nin yeri bir başka. Ondan sonra bu memleket niye kalkınmıyor, bu meslek niye yerinde sayıp duruyor deriz.
Yazık ki, benim attırabileceğim bir kafa tasım ve başına ekleyebileceğim deliliğe yaraşır bir ismim yok. ” Ayağınızı denk alın, bana deli Batuhan derler ” desem ne yazar? Kaç kişiyi korkutabilirim ki? Delilik konusunda daha kafadan kaybediyorum.
Buna rağmen az da olsa bir deli tarafım olduğumda su götürmez. Yoksa gecenin bu yarısında niye delilerle kafayı bozayım di mi? Belli ki bizimde bir kaç tahtamız eksik.
Doğrusu ya, bu yazıyı sonuna kadar okuduysanız, sizin de pek akıllı olduğunuz söylenemez. Sahi sizin kaç tahtanız eksik ?
Metin Turanlı
ÜNİVERSAL GÖZLÜK SAAT OPTİK ÜRÜNLERİ SANAYİ VE TİCARET AŞ’YE...
Optik ve gözlük sektörünün uluslararası ölçekteki en önemli ...
Antakya Yayladağı’nda öğrencilere Beta Optik tarafından ücre...
Türkiye’ nin optik dijital dergisi, Tüm cihazlarda erişilebi...
"Mal ve Hizmetlere Uygulanacak Katma Değer Vergisi Oranların...
Kurum ile Bankaların protokolleri sona erdiği için artık ban...
Thélios azınlık hissesi planlarken, kalan hisseler kreatif d...
Sağlık Bakan Yardımcısı Doç. Dr. Şuayip Birinci, yapılan bir...
Nemrut taş heykellerinden birine sanal ortamda giydirdiğimiz...
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal A...