02 Ocak 2013 - 23:53 'de eklendi.
Nahit Pazarbaşı bir yorum yollamıştı yazıma. ” Ahlak dendiği zaman, diyenlere otuz iki dişini gösteriyorlardı.
Ne kadar da gerekliymiş, O GÜZEL AHLAK.
Zamanı gelince kıymetini anlıyoruz.”
O güzel ahlakın zamanı gelince kıymetini anlıyor muyuz? Bilemem ama bu yazımda, o güzel ahlakla o güzel olmayan ahlakı karşılaştırmaya çalışacağım.
.
Ahlaklı olmak. Çocukluğumuzdan beri bize anlatılır. Sosyal bir varlık olan insanlar da büyüdüklerinde kendisinin ve yakınlarının ihtiyaçlarını giderebilmek için çalışma hayatının içine girerler. Hangi işte çalışırlarsa çalışsınlar o iş yerinde bir iş ahlakının olduğunu görürler.
.
Hep konuşuruz ya, hep ağzımızdan düşürmeyiz ya, hep karşımıza çıkar ya, bir de etik kavramı vardır. Kısaca nedir etik? Etik, ahlak konusunu inceleyen felsefe dalıdır. Günümüzde etik daha farklı anlamlarda da kullanılmaktadır. Ahlak ise kötü veya zararlı olanı azaltmak amacıyla oluşturulmuş ve süreç içinde toplum tarafından benimsenmiş kurallar bütünüdür. Ben bu yazımda etik yerine ahlak kelimesini kullanacağım. Çünkü etik kelimesini birilerinin, gerçek niyetlerini saklamak için ağızlarında hep sakız yaptıklarını düşünüyorum.
.
Ahlak, soyut bir kavramdır. Elle tutulmaz, gözle görülmez. Ahlak, üst yapı kurumu içinde değerlendirilir. Alt yapının üst yapıya yansıması sonucu oluşur. “Nedir alt yapı?” dediğimizde karşımıza ekonomi çıkar. Bir ülkenin içinde bulunduğu ekonomik sistem, üst yapı kurumlarından biri olan kendi ahlakını da oluşturur. Mevcut ekonomik sistem değiştiğinde ahlak anlayışı da süreç içinde değişime uğrar. Ancak eski ahlakın değişmesi hemen olmaz. Sistem değiştiği halde uzun zaman eski ahlak anlayışı devam eder.
.
Eskinin yerini yenisi alıncaya kadar varlığını sürdürür. O nedenle hangi ülkede yaşıyorsan önce o ülkenin ekonomisine bakacaksın. Eğer gelişmiş ülkeler gibi olamamışsan, ona izin verilmemişse, gelişmiş ülkelere bağımlı bir ekonomin varsa işte bu bağımlı ekonominin yarattığı yozlaşmış yeni ahlak anlayışı tahtına kurulur. Bize, her yeni olanın doğru olduğunu yutturmaya çalışanlar “Siz değişime karşı mısınız? ” diyerek yeni ama güzel olmayan ahlak anlayışını dayatmaya çalışırlar.
.
Ekonomimizde seksen darbesinden sonra oluşan değişimler üst yapımıza da yansımış, değer anlayışlarımızı da değiştirmeye başlamıştı. Hatırlarsınız ne deniyordu o zamanlar. Gemisini kurtaran kaptandır. Her koyun kendi bacağından asılır. Bir köşe dönmecilik başlamıştı. Bu anlayış, parayı araç olarak değil, amaç olarak görme anlayışı değil miydi? Bugün bu anlayışın daha da yoğunlaştığını görüyoruz. Mesleğimizde bunları yaşıyoruz. Seksen sonrası hastanın yerini müşterinin alması anlayışı, tipik güzel olmayan ahlak anlayışının çok güzel bir örneğidir.
.
Geçmiş zaman…Sayın Abdullah Aydın’dan önceki yönetim dönemi. Yer İstanbul Suadiye Oteli. Yapılacak meslek içi eğitimle ilgili bir toplantı nedeniyle oradayım. O dönemin yönetimi önceden beni arayarak gözlükçü-hasta ilişkisini anlatmam için teklifte bulunmuştu. Ben de yararına inandığım için kabul etmiştim. Toplantıya ara verildiğinde yanıma uzun boylu, sırım gibi, kalıplı genç bir delikanlı yanaşarak elini uzattı, kendini tanıttı. “Ben Kemal Berk.” Kartal’da dükkanı varmış, sahip olduğum düşünceleri de biliyormuş, kendisi de benimle aynı düşüncelere sahipmiş. Ayrıca da Tuğrul Bey’i çok takdir ediyormuş. Ben de kendisine yakında dernek seçimlerinin olacağını, bu nedenle bölgesel toplantılar yapılacağını söylediğimde toplantılara katılmak istediğini belirtmişti. Yapılan ilk bölgesel toplantıda kendisiyle fikir ayrılığına düştüm. O nedenle de aramızda tartışma çıkmıştı. Yapılan seçimlerden sonra bizden ayrılıp, kollarını açarak “Gelin canlar bir olalım.” deyip karşı tarafa geçmişti. Bana göre de yerini bulmuştu. Bu kalıplı arkadaşımız şimdi nerede biliyor musunuz?
.
TOOMAD yönetiminde Denetim Kurulu Başkanı.
.
Zeytin toplama mevsimi. Cep telefonunum çaldı. Karşımda tanıdık bir ses.” Nasılsın başkanımın abisi? İyi misin?” dedi. “İyiyim be İbrahim sağol. Sen nasılsın?” dedikten sonra devam ettim. ” Rüyanda mı gördün? Hayırdır inşallah.” dedim. Kafadan konuya girdi. “Yazındaki dik kuyruk kuşlarının sayısı bugün azaldı mı, çoğaldı mı?” Bir an ne diyeceğimi bilemedim. Elimdeki zeytin torbasını ağacın dibine bıraktım.Bir süre daha lafladıktan sonra telefonlarımızı kapattık. İki yılı aşkın süredir sigarayı bırakmış olmama rağmen o anda öyle bir sigara istedi ki canım. Bu dikkuyrukların sayısı kafama takılmıştı. Çok sevdiğim biri telefonla beni arıyor, kendini, mesleğini düşünmenin yanına bir de dik kuyruk kuşlarını koyuyordu.
Sevgi alanını bu kadar genişleten bu arkadaşıma ben ne diyebilirdim ki. Bu arkadaşımız yirmi seneye yakın bir zamandır dernek başkanımız Tuğrul Bey’in yanından hiç ayrılmadı, yapılan her faaliyetin içinde oldu ve Sayın Uğurlu başkan olmadan önce de ona hiç adıyla hitap etmedi hep “başkanım” ve bana da her seferinde takılarak hep “başkanımın abisi” dedi. Bugün de aynı şekilde hitap ediyor. O HİÇ DÖNMEDİ. Şimdi nerede biliyor musunuz?
.
O da TOOMD’ nin yönetim kurulunda.
.
Nahit Pazarcıbaşı’ nın O GÜZEL AHLAK ne kadar da gerekliymiş yorumunu okuyunca güzel ahlaka örnek olarak aklıma bu arkadaşım gelmişti. Mesleğine olan inancını asla yitirmemiş, hiç bir zaman da zikzak çizmemiş olan bu arkadaşıma burada benim yaptığım ise bir ahde vefa borcunun ödenmesiydi.
.
Geriye bir bakiye kalmışsa onu da helal etsin. Gözlerden dökülen ise suyun ne gaz hali, ne katı haliydi.
.
Gözlerden dökülen suyun sıvı haliydi.
.
Göray UĞURLU
AHLAK=VEFA
gözümden suyun sıvı hali aktı yanaklarıma.
SAYGILAR…
Sigaranla bekliyorum. Ayrıca soba üstü kestanem de var. Sevgiler.
canım ağbim
davetini şimdi gördüm kusura bakma en kısa zamanda görüşmek üzere
gözlerinden öperim sevgiyle kal
Sevgili Göray Ağbi
Ahlak kelimesi ve kavramını anlamsızlaştırmak ve içini boşaltmak için keşfedilen, ETİK kelimesini kullanmaman ne kadar hoş. Değişen ama değişirken (kendi iç dinamikleri ile değil dışarıdan ve tepeden inme) sahip olduğu bütün değerleri yitiren bir zeminde ve meslekte elbette değişim diyenler ahlakada Etik diyecekler ama biz hala ahlaksıza ve ahlaksızlığa, ahlaksız ve ahlakdışı diyenlerdeniz.
Ve şimdi seninle bahçede zeytin toplarken vede akşamında içinde zeytin odunu yanan bir sobanın karşısında oturup bu sohbetleri yapmak vardı ya ne varki ben hala sigara içiyorum, sevgiyle kal iyi akşamlar
Kamil Nuri GİZER İZMİR