Şehir Kulübü

Başvekil Adnan Menderes gelecekmiş dedi Sunullah, elindeki zinciri sallayarak.

Başka biri söylese, bomba etkisi yaratacak bu söz, Sunullah’ın dilinde kayboldu gitti. O da farkında ki, umursamaz gibi…

Öööle kulağıma geldi. Dedi.

Yine kimseden bir ses çıkmayıp, şehir kulübünde oturanlardan beklediği tepkiyi alamayınca sayfalarını karıştırdığı ‘’Bütün Dünya’’ adlı dergiyi yuvarlak oyun masasını kaplayan yeşil çuha’nın üzerine bırakarak

–Muayeneden merak etmişlerdir. Bir görüneyim diyerek kapıya doğru yöneldi. Muayene dediği sağlık kabinine gitmek üzere merdivenlerden aşağıya inerken, kasaba da yeni dükkan açan Fenni gözlükçü Sadullah ile çarpıştı.

Ooo Sadullah bey! Dedi. Bu kasaba da işini ilimle fenle icra eden biri olarak, yine fenni sıfatını hak eden zatıalinizle çarpışmak ne saadet?

Sadullah bey şaşırdı.

Aman efendim dedi.

Amanı mamanı yok beyefendi dedi sünnetçi Sunullah. Bir düşünsenize merdivenlerden inerken maazallah ya bir marangoz ile çarpışsaydım ? Ya da bir kasapla düşünsenize..

Eee ne kötülük var bunda ? dedi gülerek Sunullah. Sonra da ekledi.

Elbette en iyisi çarpışmamak ta..

Aman mirim diye alaylı ve abartılı bir dille söyleve girdi Sunullah bey.

Biz işini ilimle fen ile yürüten sanatkarlarız. Ne demiş yüce lider ?ilim fen ve ihtisas nerede ise orada olacağız. Ben sünnetçiyim, siz gözlükçü. Hiçbir berberle, marangozla bir olur muyuz? Kasabamızda doktor yok. Olsa muhatap olacağımız kimseler doktor, eczacı, avukat falan olmalı. Ama nerdeee?

Sunullah bey, lafı daha uzatacaktı ki, Sadullah bey,

Aman efendim boş verin bunları. Bir el oyun oynamaya çağırdılar. Bir ifadelerini alayım şunların diyerek yukarı çıktı.

Cumhuriyet meydanında, tarihi meydan pastahanesinin üzerindeki basamakları tırmanan Sadullah bey, şehir kulübünün kapısından girip, her zamanki masasına yöneldi. Kızılırmak nehrini baştan sona izleyen masa da terzi Cavit, kuyumcu Orhan, tapu müdürü Zekai beyi kendisini beklerken okey taşlarını karıştırırken gördü. “Geç kaldın” serzenişlerine uyanıklık edip, “Sunullah ‘ı ” bahane gösterdi.

Çıkarken Sunullah bey le çarpıştık. Ayak üstü yine bir sürü ders verdi dedi.

Kuyumcu Orhan; ‘Sen dersini bizden alacaksın dedi.

Terzi Cavit, kesin yenileceksin. Diye ekledi taşları kararken.

Fennî biri olarak bizimle oynamana kızmıştır.

Eskiden saatçi iken sana o kadar yakın davranmazdı di mi? Dedi Zekai bey.

Bir fenni unvanı alınca ne olduysa artık?

Terzi Cavit, Fennî deyip geçmeyin diye sarakaya sardı, zarları atarken. Biri fenni ayağına milletin gözüyle uğraşırken, diğeri fenni olarak eliyle tartar malzemeyi dedi.

Karşılıklı gülüştüler.

Tapu müdürü sordu, İkincici el dönerken

‘Başvekil gelecekmiş diye bir şey söyledi. Doğru mu?

Elindeki okeyi yere atıp 4 puan kazanan terzi,

Bugün okey gelir, yarın başvekil gelir dedi. Dünya bu !

Oyun bitiminde şehir kulübü yöneticisi İsmet Refiğ’i gören Orhan seslendi.

İsmet abi gelsene..

Elinde oralet bardağı ile masaya gelen ismet Refiğ’e hitaben

İsmet abi dedi terzi Cavit.

başvekil gelecekmiş. Karşılama heyetinde eşraftan birileri de olacak mı, haberin var mı ?

Bize bir müracaat olmadı dedi İsmet Refik. Olursa değerlendiririz.

Hiç değerlendirme dedi kuyumcu Orhan.

Bizi en iyi temsil edecek olan fenni sünnetçi Sunullah’tır. Emniyetten ararlarsa onu öner. Adamın hası dersin. Adamın kaç okka geldiğini içimizde bir o bilir dersin. Sıkıntı yok. Biz etrafına diziliriz.

Terzi Cavit, iyide başvekil fenni değil ki.. Ona da bir kusur bulur bu dedi. Gülüştüler.

Adnan Menderes, o sene direkt Ankara’ya geçerek kasabayı olası dedikodulardan korudu. Sunullah’ın da şehir kulübüne girişi yasaklandı.

 

Metin Turanlı

Yazarın diğer yazılarını okumak için tıklayınız