Birileri hâlâ rahatça “Optometrist” unvanını kullanabiliyor, birileri birlik varken dernek kurabiliyorsa, artık takkeleri önümüze koymanın vakti gelmiştir.
19 Nisan 2025 - 10:38 'de eklendi.
Görme bozukluklarının düzeltilmesi ve giderilmesi amacıyla oluşturulmuş reçeteleri okuyabilen, optik gereçleri tedarik eden ve reçete doğrultusunda hastaya özel uygulamaları gerçekleştirebilecek düzeyde eğitim almış kişilere “Optisyen” denir.
Ülkemizde 5193 sayılı yasa ile optisyenlik mesleği tanımlanmış, optik müessese açma şartları belirlenmiştir. Bu yasaya göre, bu mesleğin sınırları ve görev tanımı nettir.
Peki ya “Optometrist” kimdir?
Bazı ülkelerde göz hekimlerinin denetiminde çalışan, refraksiyon, kontakt lens uygulamaları ve az görenlere yardım ekipmanları gibi alanlarda destek sağlayan kişilerdir. Cerrahi yetkileri bulunmamakla birlikte, görme bozukluklarını saptama, gözlük ve lens önerme hakkına sahiplerdir.
Ancak dikkat: Optometristlik, ülkemizde tanımlı bir meslek değildir. Ne bir yükseköğretim programı vardır, ne de yasal karşılığı. NACE kodu bile olmayan bir mesleğin ülkemizde bu denli dillere pelesenk olması düşündürücü değil mi?
Bir haftadır zihnimi kurcalayan soru tam da bu: Optisyenlik mesleği ülkemizde hâlâ tam anlamıyla oturmamışken, Gözlükçü-Optisyen ayrımı bile netleşmemişken, neden şimdi bir de “Optometristlik” kavramı dolaşıma sokuluyor?
Bir mesleğin ülkede resmi bir karşılığı yoksa, eğitimini yabancı bir ülkede almış olunsa bile burada ne anlam ifade eder? Saygı duyarız elbet, eğitim kıymetlidir. Ancak mesleğin ülkedeki karşılığı olmadıktan sonra bunun sürekli gündeme getirilmesi, optik sektörü içerisinde bir algı operasyonuna dönüşmüyor mu? Kimin ekmeğine yağ sürülüyor? Hangi amaca hizmet ediliyor?
Şunu düşünelim: Bizim ülkemizde optisyenlik bölümü mezunu biri, rahatça herhangi bir yabancı ülkede optik müessese açabiliyor mu? Sanmıyorum. O hâlde biz neden dışarıdan gelen ve yasal karşılığı olmayan bir unvanı bu kadar kolay kabulleniyoruz?
Elbette o belgeye sahip bir kişi eğitim verebilir, tecrübesini paylaşabilir. Saygı duyarım. Ancak anlatılan bilgilerde öyle “über süper” bir oftalmoloji bilgisi de yok. Kaldı ki, bugün ülkemizdeki pek çok genç Optisyen, aynı bilgileri çok daha anlaşılır ve etkili bir biçimde aktarabilecek potansiyele sahip.
Asıl sorunumuz burada saklı: Biz kendi meselelerimizi görmezden gelip, enerjimizi başkalarına yaranmaya harcadıkça mesleğimiz yerinde saymaya devam edecek. Önceliğimiz, yıllardır Meclisten geçirilemeyen oda ve birlik kanun maddelerinin bir an önce yürürlüğe girmesi olmalı. Oda ve birlik bilincini tam oturtamadan yeni unvanlar, dernekler, yapılar kurmak mesleğe hizmet değil, kafa karışıklığı yaratmaktır.
Birileri hâlâ rahatça “Optometrist” unvanını kullanabiliyor, birileri birlik varken dernek kurabiliyorsa, birileri de buna çanak tutabiliyorsa artık takkeleri önümüze koymanın vakti gelmiştir.
Mesleğin geleceğini düşünüyorsak, önce kendi evimizin içini düzenlemeliyiz.
Ayşe Şenyüz/ Optisyen
UV koruyucu ve CE belgeli ürünler, TİTCK tarafından tıbbi ci...
Birileri hâlâ rahatça “Optometrist” unvanını kullanabiliyor,...
Görmek bazen net bir camla başlar ama asıl mesele onun ardın...
Antalya'nın Manavgat ilçesinde kaçakçılıkla mücadele kapsamı...
Meslek camiamızın büyük çınarlarından, gönüllerimizde derin ...
SGK’nın iki yılda bir uyguladığı gözlük geri ödeme politikas...
ABD’nin Çin Menşeli Optik Ürünlere Vergi Artışı, Gözlük Sekt...
Kurum ile Bankaların protokolleri sona erdiği için artık ban...
Çocuğunuzun görme sorunları olup olmadığını nasıl anlarsınız...
Eskiden gözlük takmak neredeyse suç sayılırdı. “Dört göz” la...