Kodlar da karıştı, kafalar da… Doğru Nerede ?

Bizleri yok etmeyi kafasına koymuş grubun üstün başarısı. Bu hali ile hiçbir şekilde kabul edilmeyecek bir uygulama.

29.02.2012 tarihinde Sosyal Güvenlik Kurulu ( SGK) tarafından yayınlanan duyuru hepinizin kafasını karıştırdı. Gelen telefonlar ve yaptığımız görüşmeler bu gerçeği göz önüne koyuyor.Dernek başkanlarımız ve birçok arkadaşımız yoruma dayalı olarak farklı sonuçlara ulaşıyor.
 
Yayınlanan duyuru ya acele ile yazılmış anı kurtarmaya yönelik, müzakereye açık bir sürecin habercisi ya da bizleri yok etmeyi kafasına koymuş grubun üstün başarısı. Bu hali ile hiçbir şekilde kabul edilmeyecek bir uygulama.
 
Karekod konusunda ilaç ve eczacılıktan tecrübeli olan kurum, gözlükçülükte aynı hataya düşmemek için zaman tanıyacağını ve barkod ile yumuşak geçiş yapacağını her defasında gündeme getirmişti. Yaptığımız çalışmalarda sahada yaşanacak sorunları o kadar net anlatmıştık ki 2012 sözleşmesine de barkod olarak geçmişti.
 
Fakat gözlükçü dostu olmasına imkan olmayan bir grup, kurumu sürekli taciz ederek piyasadaki gözlüklerin yarısından fazlasının kaçak gözlük olduğunu, gözlükçülerin kaçak gözlükleri kuruma verdiklerini, geçici barkod için on binlerce adet giriş yapabileceklerini, firmalardan haksız olarak barkod talep edebileceklerini ve Karekod gelinceye kadar kaçağa devam edecekleri gibi bir yalan, yanlış ve taraflı söylemlerle barkoddan vazgeçilip direkt olarak Karekoda geçilmesi konusunda baskı uyguladılar.
 
Peki, şimdi bu duyuru ile ne oldu?
Hiçbir gözlükçü kaçakçılık yapmadığı halde kaçakçı oldu. Kurum tarafından tanımlı olmayan hiçbir ürünü satın alınmadığı halde kalitesiz ürün diye adlandırılan ürünlerin satıcısı oldu. Sanki dükkanlarımızda on binlerce adet ürün varmış ve bunların hepsi sahte ya da kaçakmış gibi bunu aklama çabasında olduğumuz yalanı ile suçsuzken suçluymuş  durumuna düşmemize neden oldu.
 
Tüm bunlar neden yapıldı? Gerçek kaçakçıyı korumak, tedarikçilerin yükünü hafifletmek ve ileride çıkacak kalite sorununda tedarikçinin sorumluluğunu ortadan kaldırmak için.
 
Gerçek kaçakçı korunmuştur. Eğer milyon adet kaçak gözlükten söz ediyorsak, bu ürünlerin satılabilinmesi için kuruma tanımlı, garanti belgeli ve faturalı olması gerekiyor. Sıradan biri bunu yapamaz. Bu da demek oluyor ki eğer böyle bir kaçak varsa bunu aklamak için fabrika kurmuş, üretici titrini almış, TGSD üye olup ve hatta başarı plaketi almaya bile layık görülmüş, sektördeki önemli aktörlerden olunması gerekiyor. Yoksa 15- 20 milyon adet kaçak gözlüğü aklamak mümkün değil. Eğer biz Optisyenlik müesseseleri olarak bunlardan geriye dönük takip numaralı barkodlar talep etmiş olsaydık, bu firmaların yakın tarihte piyasaya sundukları arz ortaya çıkacaktı ve kimin ne yaptığı belli olacaktı. Bundan korktular kendilerini kurtarmak için bizi ateşe atılar.
 
Tedarikçilerin yükü hafifletilmiştir. Bunu demek hata olur çünkü aslında tedarikçinin bütün yükü sıfıra indirilmiştir. Optisyenlik müesseseleri Sağlık Bakanlığı kanalıyla alacakları şifrelerle elerindeki ürünleri sisteme girmeye kalkarlarsa bu ürünlerin tüm sorumluluğunu da üstlenmiş olacaklardır. Peki, itham edilen bu kadar kaçak ve kalitesiz ürün varken bizler parasını vermiş olduğumuz, kurum tarafından onaylanmış ve faturasını aldığımız ürünlerin sorumluluğunu neden alıyoruz. Eğer son anda bu değiştirilmemiş olsaydı firmalar yıllardır bizlere arz ettikleri ürünleri tek tek dahi olsa sisteme kayıt ettirmek zorunda kalacaklardı. Şüphe ettikleri ürünleri de geri çekmek zorunda kalacaklardı. Bu da onlara yasal, maddi ve iş yükü olarak sorumluluk yükleyecekti. Bundan da kurtulmuş oldular.
 
Kısaca açıklamak gerekirse bir kaçakçılık varsa bunu yapanlar, kalitesiz ürünler varsa bunu satanlar ve kayıt dışılık varsa bundan rant elde edenler değerli temsilcileri tarafından aklandılar ve sorumluluklarından kurtuldular. Fakat gözlükçüler  kabahatleri olmadığı halde faturalandırılmış, garanti belgesi ile sahiplendirilmiş ve sisteme kayıt ettirilmiş ürün satın aldıkları için cezalandırılıyorlar.
 
Olayın bir diğer yanında da bir yıla yakın süredir sözde gözlükçü dostu temsilciler kanalıyla aldıkları bilgileri iyi değerlendiren yabancı sermayeli veya yerli işbirlikçiler ile birlikte kurulmuş yapısı bozuk zincirler var. Aldıkları bilgileri iyi kullanmış ve ellerindeki ürünleri bir alana iki bedava kampanyası ile eriterek kendilerini bu günün getirdiği sorumluluğun dışında bırakmışlardır. Onlar da aklandılar. Hatta bu grupları korumak için hiç birimizin hayal edemeyeceği bir gerçek önümüze konmuştur. Müesseselerin sorumluluğu mesul müdürlerin üzerine atılmıştır. Klasik anlamdaki butik mağazaların tamamına yakınında mesul müdür aynı zamanda firma sahibidir. Bu nedenle sorumluluk her koşulda müessese sahibine de aittir. Fakat zincirlerde stok girişleri mesul müdürün TC Kimlik numarası ve ruhsat numarasına göre yapılacağından sorumlu tamamen mesul müdürün olacaktır ki bu da birçok meslektaşımızı zan altında bırakacaktır.
 
Onlar işlerini takip ettiler. Verdikleri sponsorluk ücretlerinin karşılığını aldılar. Peki siz değerli meslektaşlarım, uğradığınız bu ihanet karşısında ne yapacaksınız?
 
 Biz konfederasyon olarak hepinizin tanık olduğu gibi bu ihanet çemberinin içine hiçbir zaman dahil olmadık. Tek eksiğimiz sizlerin dükkanınızdan çıkmanızdı, olmadı. Herzamanki gibi oturduğunuz yerden sorularınızı yanlış insanlara yönelterek ne olup bittiğini anlamaya çalışan telefonlar etmekten başka bir eylemin içinde olamadınız. Birlikten doğacak kuvvete inanmadınız.
 
Konfederasyon bu kirli oyunu bozmak için var gücü ile mücadele edecek. Eğer başaramazsa kendinize iyi bir kilit alıp yedekte tutun. Çünkü başkalarının işlediği bir suçtan dolayı her an her şeyinizi kaybedebilirsiniz. Tek suçunuz temsil yetkisini verirken iyi düşünmemek ve mesleğinize sahip çıkmaktan imtina etmiş olmanız olacak. 
  
 Ateşe atılmamak için direnen gözlükçü.
Turgut Çakar