Sabah 7:00 gibi, Gülhan Market’in önündeyim. Zımba gibiyim. Kendimi öyle genç, öyle fit hissediyorum ki, sormayın gitsin. İsa hariç, kimse ortalarda yok. Oda gazeteleri düzeltiyor. ‘’Oturuver, bir çay iç bakem hele. Gelirler birazdan ‘’diyor. –Olur – diyorum gönülsüzce. İnsan bir söz verdi mi, zamanında gelmeli diye düşünüyorum. Bir hafta öncesinden Kocadağ’a çıkacağız diye sözleşmiştik. […]
25 Eylül 2014 - 0:20 'de eklendi.
Sabah 7:00 gibi, Gülhan Market’in önündeyim.
Zımba gibiyim.
Kendimi öyle genç, öyle fit hissediyorum ki, sormayın gitsin.
İsa hariç, kimse ortalarda yok. Oda gazeteleri düzeltiyor.
‘’Oturuver, bir çay iç bakem hele. Gelirler birazdan ‘’diyor. –Olur – diyorum gönülsüzce.
İnsan bir söz verdi mi, zamanında gelmeli diye düşünüyorum. Bir hafta öncesinden Kocadağ’a çıkacağız diye sözleşmiştik. İsa, ben, Sadi, minübüs şoförü Muzaffer ve Yunus, Gölmar inşaatında çalışan 2 genç Mehmet ‘le Adem bir de avcı. Onun da adı İsa..
Örgütleyen de benim. Millet, tembel kardeşim. Ancak yiyip-içsinler. Tiyatro, müzik, sinema vazgeçtiklerimiz. Ama doğa var. Deniz var, Orman var, dağ var. İnsan gezmez mi hiç? Uzun süredir İsa’yı işleyip duruyordum. Sonunda razı oldu. Sadi, zaten benimle beraber. Diğerleri sonradan dahil oldular.
Datça gibi yerde her istediğini bulamayabiliyorsun. İnternet’ten yeni bir spor ayakkabısı aldım. İndirim de varmış. 17o lira. Çift tabanlı, körüklü. Giydiğinde, hemen koşmak istiyorsun. Eşofmanları da yeniledim. Nasıl sa, başka bir şey giymiyorum. Bir de sırt çantası lazım. Benimkini İstanbul da bırakmıştım. Oldukça kullanışlı, çok gözlü sırt çantası da aldım. Gözlükçü olunca, güneş gözlüğü problem olmuyor haliyle. Bolle’nin sporcular için ürettiği bombeli, yarım aynalı, enfraruj camlı gözlüğümde gözümde. Egzersiz yapıyorum. Olduğum yerde bir, iki sıçrayıp, belimi esnetmek için sağa-sola yarım kavisler çiziyorum dağ’a karşı.
Gözlerim Kocadağ’da. Çıkmak için en uygun güzergahı belirlemekle meşgulüm. Dağ, 900 metre yüksekliğindeymiş. Anlaşılan, tırmanış kolay olacak.
Saat 8:30 gibi anca tamamlandı ekip. Geziyi önemsememeleri canımı sıkıyor. Bira, su, ekmek ve peynir aldılar. Ben akşamdan herşeyimi hazırlamıştım. Diğer İsa ile Yunus silahlılar. Birbirlerine tüfeklerini ve menzillerini falan anlatıyorlar. Daha tam tanışmadığım için, silah konusunda ki fikirlerim kendim de saklı. Dağın eteğine dek minibüsle gidelim diye tutturdular. Sanki zorla gidiyorlar. Bir işin ciddiyetini kavramaktan uzak bu insanlarla yola çıkıyorum. Nice trekinginlere katıldım, hiçbirinde bu laçkalık yoktu.
Fazla vakit kaybettiğimizi düşündüğüm için, öne atıldım. Onları heyecanlandırmak, motive etmek için habire konuşuyorum. Daha ilk adımla beraber, kontrolü ele aldım. Tırmanmaları gereken yolu önde giderek gösteriyorum. Konvoyu peşime taktım. Keçi gibi, taştan taşa zıplıyorum. İki inşaat işçisi ise en arkada sohbet ede-ede geliyorlar.
Dağda biraz dik miymiş ne? Uzaktan pek belli olmuyordu. Ama olsun. 1O.30 gibi zirvede olmayı hedefliyorum. Orada çekeceğim resimlerle, Feys te ne beğeniler kazanacağım Allah bilir?
İsa ve Sadi, öne düştüler. Minübüsçü de, elinde sopayı çalılara sürte sürte yaklaşıyor. Biraz kesiliyor insan tabii. Çantayı fazla doldurmasaydım keşke.
Muzaffer, ‘’Abi,biraz yavaşlayıversen ya. Yoruluveceksin yoksam ‘’diyor.
‘’Size kalsa, akşama zirvede oluruz ‘’ diyorum. Öte yandan kulaklarım da uğuldamaya başladı. Keşke, ikinci tişörtü giymeseydim. Dağ, serin olur demişlerdi. Oysa, ter bastı. Gögsüm, yerinden çıkacak gibi.
Bayağı bir tırmandım.
Ama her geriye dönüp baktığımda masallarda ki gibi bir arpa boyu yol aldığımızı görüyorum. Arkalara düştüm. Ben hızlandıkça, herkes beni geçiyor. ‘’Biraz dinlensek iyi olur ‘’ diye sesleniyorum. Sesimi zor duyuyorlar. İsa, Sadi, Mehmet bayağı öndeler. Ergun,yanımda. Yukarıya sesleniyor:
‘’İsa abem. Bi yol bekleyiverin hele. Gözlükçü kesiliverdi.’’
Başım mı dönüyor ne?
Annem , ‘’Metin!Metin ‘’ diye seslenip, yüzümü yıkıyordu ki… Gözümü açtığımda kafile arkadaşlarım başımdaydılar.
Mehmet : Bu yol ne ki? Tansiyonu mu vardı acep ? diyor.
Yunus : Daha yolun başındayken, bayılması iyi oldu. Yukardan indirmesi zor olurdu ‘’
Marketçi İsa : Nasıl? Kendini iyi hissediyon mu?
Sadi : İnelim aşağıya. Arabada otur.
Muzaffer :Gaçırıvecen resimleri. Biz senin yerine çekerik gayri.
Adem : Ben diycektim emme, bu dağa çıkma trekinglere benzemez diye, gerek kalmadı.
Sesler uğultulu. Kulağımda sürekli, bir çınlama ile beraber.
Akşam,tırmanmayı kutlayan arkadaşlarla mangal başındayız. Gözlerini radar’ın olduğu diğer dağ’a dikmişler. Bir sonra ki hafta için plan yapıyorlar. Araya giriyorum.
–Şimdi düşünüyorum da.. deniz gibisi yok. Sporsa spor, etkinlikse etkinlik. Allah, mis gibi deniz bağışlamış bize. İster balığını tut, ister yüz.
Bir tekne ayarladık mıydı…
Metin Turanlı
ÜNİVERSAL GÖZLÜK SAAT OPTİK ÜRÜNLERİ SANAYİ VE TİCARET AŞ’YE...
Optik ve gözlük sektörünün uluslararası ölçekteki en önemli ...
Antakya Yayladağı’nda öğrencilere Beta Optik tarafından ücre...
Türkiye’ nin optik dijital dergisi, Tüm cihazlarda erişilebi...
"Mal ve Hizmetlere Uygulanacak Katma Değer Vergisi Oranların...
Kurum ile Bankaların protokolleri sona erdiği için artık ban...
Thélios azınlık hissesi planlarken, kalan hisseler kreatif d...
Sağlık Bakan Yardımcısı Doç. Dr. Şuayip Birinci, yapılan bir...
Nemrut taş heykellerinden birine sanal ortamda giydirdiğimiz...
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal A...