Türkiye’de yıllardır ihmal edilen konulardan biri de sanayide kalifiye eleman sorunuydu. Yetersiz meslek liseleri bu açığı kapatmakta başarılı olamıyordu. Usta çırak ilişkisi de teknik, bilgi, bilginin kullanılması, iş ve çevre güvenliği açısından eksiklerle dolu bir süreçti. Avrupa Birliği ile uyum ve gelişen dünyada yer almak için bu sorunun çözümü ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi gerekiyordu. Devletimiz […]
12 Nisan 2011 - 17:00 'de eklendi.
Türkiye’de yıllardır ihmal edilen konulardan biri de sanayide kalifiye eleman sorunuydu. Yetersiz meslek liseleri bu açığı kapatmakta başarılı olamıyordu. Usta çırak ilişkisi de teknik, bilgi, bilginin kullanılması, iş ve çevre güvenliği açısından eksiklerle dolu bir süreçti.
Avrupa Birliği ile uyum ve gelişen dünyada yer almak için bu sorunun çözümü ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi gerekiyordu.
Devletimiz ve uluslar arası organizasyonların iş birliği ile ülkemizde Mesleki Yeterlilik Kurulu adı altında bir kurul kuruldu. Amacı, sanayi ve iş dünyasının personel ihtiyacının karşılanmasında mesleki sivil toplum kuruluşları ile iş birliği yaparak personelleri eğitmek ve sertifikalandırmaktı.
İlk kez bir optik fuarında bu kurulun yöneticilerinin yapmış oldukları sunumda tanıştık kendileri ile. Bağımsız bir derneğimiz kurul ile irtibata geçmiş mesleğimiz ile ilgili çalışmalar yapmak üzere girişimde bulunmuşlardı. Bizler konfederasyon olarak acil bir çalışma grubu oluşturduk. MYK’nun bizlere sağlayacağı katkı veya zararları araştırdık.
Yaptığımız çalışmalar sonucunda bu kurulun mesleki açıdan bizlere sağlayacağı hiçbir katkısı olmadığı gibi sektörde kaosa neden olacağı konusunda kesin bir sonuç çıkınca durumu ilgili kurullara bildirdik ve bu konudaki düşüncelerimizi dergi ve sitelerde defalarca yayınladık.
Sonuç olarak 2010 yılı içinde konfederasyona bağlı tüm dernek yöneticileri ile kurulun yöneticileri arasında Ankara’da federasyon binasında bir toplantı yaparak çekincelerimizi orada da dile getirdik:
1) Biz, eğitimi olan ve bu eğitim sonucunda sertifikalandırılmış bir mesleğin icracısıyız.
2) Bizlerin bu mesleği icra edebilmesi için 5193 sayılı Optisyenlik Hakkındaki Kanun’un gereğini yerine getirmesi gerekir. 5193 S.O.H.K. ve bu kanuna bağlı yönetmelik çalışma ve çevre konusunda bağlayıcıdır.
3) Bizler Sağlık Bakanlığınca belirlenen koşullara göre mesleğimizi icra etmekteyiz. Bu konuda bir çalışma yapılacaksa, Sağlık Bakanlığı yapmalıdır.
4) Hiç kimse benim sağlıkçı rütbemi omuzlarımdan söküp, sanayideki ara eleman pozisyonuna çekemez.
Optisyenlik için verdiğimiz bu haklı mücadeleye ek olarak optometri de gündemde olduğundan onun için de bir şeyler yapmalıydık.
Eğer bizler bu gelişme karşısında kayıtsız kalmış olsaydık bu gün mesleğimiz çok ciddi bir kaosun içinde olacaktı. Düşünün kanunu, yönetmeliği ve uygulanış esasları belli olmayan bir meslek dalı, optometri, MYK’ u tarafından standardı hazırlanmış ve resmi gazetede yayınlanmış olacaktı.
1) Kanunu olmayan bir sağlık mesleği nasıl icra edilecekti.
2) Türkiye de eğitimi olmadığı için bu mesleği kimler icra edecekti.
3) Tıp meslekleri kanunu yeniden yapılanıyor ve optometri o kanunun içinde şekilleniyor. Bu kanun çıkıncaya kadar resmi gazetede yayınlanan bu meslek dalının yurt dışındaki atıl optometrislerin Türkiye’de çalışmasına kim nasıl engel olacaktı.
4) Yıllardır göz doktoru çalıştırmanın pahalı sıkıntılı olduğunu iddia eden ve ucuz emek olarak gördükleri optometrisleri Türkiye’de çalıştırmak isteyen ve bu yüzden dernek seçimlerine bile müdahale eden bazı kötü niyetli sözde meslektaşlarımızı bu standart yayınlandıktan sonra nasıl durduracaktık…
Meslek adına verdiğimiz bu mücadele bazı çevrelerce kıskançlık, dedikoduculuk, sabotajcılık, eğitim düşmanlığı ve üretken olmadığımız için üretenlere çelme takmak olarak değerlendirildi. Bazı hocalarımız ve dernek yöneticilerimiz tarafından bu tür asılsız ve seviyesiz düşünceler her yerde yayınlandı ve toplantılarda dile getirildi.
Neyse ki Sağlık Bakanlığı bu yanlıştan dönülmesini sağlamıştır. Tüm meslektaşlarımıza geçmiş olsun diyoruz.
Bizler sadece mesleğimiz ve meslektaşımız için çalışıyoruz. Avrupa’dan gelen fonlar bizi ilgilendirmiyor. Nasıl ki haklarımızı savunuyorsak başkalarının hakkında da gözümüz yok. Fonlar gerçek sahipleri için kullanılmalı. Bu mesleği kaosa sürükleyecek ve bizleri hak ettiğimiz yerden aşağı indirecek hiçbir çalışmayı bin, on bin, yüz bin ve hatta milyar avroya bile değişmeyiz.
Bu meslek sahipsiz ve satılık değildir…
Gözlükçü Turgut Çakar
Antakya Yayladağı’nda öğrencilere Beta Optik tarafından ücre...
Türkiye’ nin optik dijital dergisi, Tüm cihazlarda erişilebi...
"Mal ve Hizmetlere Uygulanacak Katma Değer Vergisi Oranların...
Kurum ile Bankaların protokolleri sona erdiği için artık ban...
Thélios azınlık hissesi planlarken, kalan hisseler kreatif d...
Sağlık Bakan Yardımcısı Doç. Dr. Şuayip Birinci, yapılan bir...
Nemrut taş heykellerinden birine sanal ortamda giydirdiğimiz...
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal A...
Kod8 Yazılım Teknolojilerinden Optik Mağazaları İçin Yeni Dö...
Bu söyleşi çok ses getirecek. Mutlaka izleyin. Odaların ve B...
ben size inanmak isderdim ama inanmıyorum turgut cakar.sizler atasun optik hakkında hiç bir şey yapmadığınız için.ha yapmış gibi gözüküpte bir şey yapmayan dernek isdemiyoruz .mehmet dibi beyin mallarını satığından dolayımı ilgilenmiyorsunuz merak ediyorum