
Bu alışkanlık çırak olduğum dönem de de iş hayatında sürdü gitti. O dönem tüm esnafın en büyük korkusu denetimlerdi. İşini iyi yapan esnaflar bile “istenirse bir şey bulurlar” endişesi ile denetimcilerle aralarını iyi tutmaya çalışırlardı. Patronlarımızdan öğrendiğimiz, “devletle iyi geçinin” öğüdünü hiç unutmadık.
Hele ki Maliye! Bir dönem öyle sıkı denetimler yapıyorlardı ki, maliye kontrolü caddede başladı mı, tüm esnaf birbirini haber eder, herkes ona göre tedbirini alırdı. Saray’da yeni bir dükkanda çalışıyorum. Patron da bu denetimlerle ilgili öyle şeyler söyledi ki, “inşallah bir denetim de tek başıma yakalanmam” diye dua ederdim. Ama korktuğum başıma geldi.
Patronun telefon edip öğleden sonra geleceğim dediği bir günün sabahı, kartlarını göstererek içeri giren bir erkek ve bir kadınla baş başayım. Z raporları, faturalar, vergi levhası falan hepsi tamam. Fazla mı heyecanlıyım ne? Güler yüzlü ekipten erkek olanı, kredi kartı dışında fiş kesiyorsunuz di mi? diye sordu. Ben de cevaben; “Yok abi. Olur mu öyle şey, elbette” dedim. Maliyeciler birbirlerine baktılar. Fiş vermiyor musunuz diye tekrarladı adam şaşkınlıkla. “Evet abi. Biz de her şey yasal. Fiş, fatura ne istersen.” “Ee kessene o zaman” dedi. “Kesiyorum zaten abi.”
Allah’tan heyecanıma verdiler de sonrasında maliyecilerden erkek olanı (Uğur Abi) ile uzunca sürecek bir dostluğun başlangıcı oldu. Sonraki günlerde gözlük alışverişi dışında sıkça selamlaşır olduk. Arada dolmuş beklerken kapı önünde ayak üstü sohbet ettiğimiz bu gür saçlı, kaşları bıyığından gür ve gösterişli Erzurumlu abimizi sıkça elinde çiçeklerle evin yolunu tuttuğunu görürdüm. Kendi halinde, hayat dolu, eşine ve yuvasına çok bağlı bir adamdı.
Her konuşmamızda ailesinden söz eder, benim de daha çok bekar kalmamamı öğütler, tez zamanda evlenip çoluk çocuğa karışırsam daha düzenli bir yaşama kavuşacağımdan bahsederdi. Arada, “bu adam bekarlıkta çok çekmiş herhalde” düşünmememe sebep olacak ölçüde evliliğin faziletinden söz ederdi. Bir konuşmamızda, evleneceğin insanın mayası önemlidir, sosyal statüsü değil, derdi. Vaktiyle bir demirci bir çingene kızla evlenmiş, sonra nasıl olmuşsa bir şekilde boşanmışlar…
Bir süre sonra Uğur abinin öldüğünü duydum. Birkaç gün kendime gelemedim. 40 yaşlarında biri için erken ölüm, kalbi falan mı vardı acaba diye düşünürken kısa bir zaman sonra gerçeği öğrendim. Eşini ve yeni doğan çocuğunu öldürüp intihar etmiş. Şok oldum. Mümkün değil diyorum kendi kendime. Eşini o derece seven, çevresine saygılı ve hayat dolu diye tanıdığım bir adam? “Taşıyamayacağın bir sevginin ağırlığı” gibi bir laf etmişti yanımda kuyumcu vitrinini boşaltırken, ben yokmuşum gibi kendi kendine konuşuyordu. Sevginin fazlası da zarar, Rabbim gücünü aşan bir şeyle sınamasın.
Metin TURANLI