Aynı Sahne Aynı Aktörler – Turgut ÇAKAR

Devletimiz kandırılmıştır. Onlara temsil yetkisi veren taban tarafından devletin kandırılmasına olanak sağlanmıştır.

Sahnede yine aynı aktörler var… Hizmet ettikleri grup için başarılı sonuçlar elde etmelerine rağmen bunu örtmeye çalışan hatta başarının keyfini yaşamak yerine savunma yapmak zorunda kalan birileri.  Bizler tüm kazanımlarımızla övünürken onlar sürekli olarak bunu gizlemek zorunda kalıyor. Hizmet ettikleri kesim ile temsil ettikleri kesimin çıkarlarının çatışması kişileri bu duruma sokuyor.

Bu güne kadar hiçbir şekilde gözlükçünün yanında olmayan, hamasi nutuklarla ve ışıltılı toplantılarla kendini aklamaya çalışan bu kesim yine gerçeği yansıtmayan söylemlerle kendini aklamaya çalışıyor. Eğer konfederasyon, mücadelesinde başarılı olamazsa bir karekodumuz oldu demektir; hepimize hayırlı olsun.

Kendini hizmet etmek zorunda olduğu meslek grubundan soyutlamış yönetici grubu gelişmelerde bizim hiçbir etkimiz yoktur diyor.

Eğer bu gelişme tamamen devletin projesidir bizim hiçbir yaptırımımız olmamıştır diyorsan ki diyorsun; bu durumda iki önemli gerçek var karşımızda: Birincisi başarısızsın, bu gerçekle işgal ettiğin makamı derhal terk etmelisin. Diğeri de gerçekleri değiştirmektesin, oyunu bırakıp hizmet etiğin grubun temsilciliğine soyunmalısın ki safın belli olsun.

Onlarca kişi yalan söylüyor olabilir. Bu onlarca kişi sizi karalamak için her yolu deniyor olabilir. Ama gerçek tektir ve bu belgelerde saklıdır. Gerçek proje devletindir. Devlet proje üretir sahaya iner ve sahadaki temsilcilerden görüş ve öneriler alır projesini buna göre yönlendirir.

Bizim gerçeğimiz ne.

Barkod ve karekod zorunluluğumuz yok, bunun yasal bir dayanağı da yok ve bunun hızla uygulanabilirliği de yok.

Sağlık Bakanlığı tıbbi cihazlarının kontrolünü istiyor ve bunu ben yapacağım diyor.Kaldı ki biz bunu destekliyoruz. Peki devlet bu eylemi ben yaptım oldu diyebilir mi? Hayır diyemez çünkü bunu yasalarla, yönetmeliklerle desteklemeli resmi gazetede yayınlamalı ve genelgelerle tanıtımını yapmalı toplantılarla bilgilendirmelerde bulunmalıdır.

Bu durumu göz önüne alarak “07/06/2011 tarihli ve 27957 sayılı resmi Gazete de yayınlanan Tıbbi Cihaz Yönetmeliği.

07/06/2011 tarihli27957 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Vücuda Yerleştirilebilir Aktif Tıbbi Cihazlar yönetmeliği.

09/01/2007tarihli 26398 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Vücut Dışı da Kullanılan (İn Vitro) Tıbbi Tanı Cihazları Yönetmeliği.

Her hangi bir ürünün/Cihazın Tıbbi Cihaz Yönetmelikleri kapsamında olup olmadığına karar verecek olan Tıbbi Cihaz Yönetmeliği’nin tanımlar başlıklı 3. Maddesi.

24/08/2011 tarihli 70008 sayılı “ Numaralı gözlük Camı ve Gözlük Çerçevesi Üreticileri ve İthalatçılarına T.C. İlaç ve Tıbbi Cihaz Ulusal Bilgi Bankası (TİTUBB) kayıt/bildirim başvurusu hakkındaki 2011/5 duyurusu.

2010/3 Sayılı TİTUBB ürün/kayıt bildirimine ürün numarası hakkındaki duyurusu”nda kesinlikle barkod ve karekod geçmiyor. Bu talep Sağlık Bakanlığından değil Tıbbi Cihaz geri ödemelerini yapan Sosyal Güvenlik Kurumundan (SGK) gelmektedir.Bu yüzden Sağlık Bakanlığı ismini kimse kirli emellerine ortak etmesin.

SGK ile ilk günden bu güne kadar yapılan toplantılarda kurum çok netti. “Biz barkodu istiyoruz bu zorunlu, karekodu öneriyoruz önümüzdeki senelerde hayata geçecek bunu da sahada sizlerle yapacağız. Bu sürece zarar verecek yazılardan kaçının. “ Gözlükçüler düşmanımız değil” onları üzecek yazılar yazmayın.” dendi. Bu sözün muhatabı biz olmadığımız gibi barkodu destekledik ve ileri yıllarda hayata geçirecekleri karekod konusunda sahada sıkıntı yaşanmaması için destek vereceğimizi beyan ettik. Öyle ki karşılıklı mutabakatla 2012 sözleşmesi de bu doğrultuda imzalandı.

Fakat bazıları için bu yeterli değildi. Gözlükçüye sıkıntı yaşatmayacak ve yumuşak geçiş sağlayacak bu kadar önemli bir proje mutlaka gözlükçü aleyhine döndürülmeliydi. Çünkü onlar için korunması gereken birileri vardı ve hemen harekete geçtiler:

“Efendim madem bu sistem birkaç yıl sonra gelecek neden ikinci masraf olsun karekod hemen gelsin. Hem tabanımız hazır bakın program bile satmaya başladık ve sayımlarını tamamladılar.

Zaten gözlükçü kaçak ürün satıyor bu kaçakçılık bir iki yıl daha devam edecek bunu derhal engellemeliyiz. Tek yol karekod hemen gelmeli.

Hem bunların elinde kayıt dışı çok ürün var gözlükçü sizin sisteminizle on binlerce ürünü kayıt altına alabilir. Mutlaka bilanço esasına göre yapılmalı.” diyerek eksenin gözlükçünün aleyhine kaymasına neden oldular.

Bizler yayınlamayın, bu tür yazıları yazmayın ve ortak mutabakatla kurumlar karşısına çıkalım dedikçe yazılar yayınlandı görüşmeler tek taraflı yapılmaya başlanıldı. Ben masumum ben yapmadım demekle aklanamazsınız. Yazılar, yayınlar ve görüntü kayıtları mevcutken bu söyleme kimi inandıracaksınız?

Sivil toplum kuruluşları etkilidir. Müzakereler sonucunda yaptırım gücü olmasa da yönlendiricidir (kimileri bu gücü temsil etikleri tabanları için kullanır, kimileri de hizmet etikleri giziledikleri çıkar grupları için).

Peki, tüm bunlar ne için yapıldı?

Bir önceki yazımda söylediğim gibi:

Küçük ve orta ölçekli mağazalar altyapı ve donanımdan dolayı sıkıntı yaşayacaklar. Fakat büyük ölçekli sermaye ve alt yapıya sahip firmalar sorunsuz geçiş yapacaklar.

Yurtdışından ürün ithal eden optisyenlik müesseseleri zincir mağazalar ürünlerini akladılar. Butik mağazalarının böyle bir çalışmaları olmadığı için aklanma ihtiyaçları da yoktu.

Mevcut sistem devam etmiş olsaydı bizlerin talep ettikleri barkodlarla tedarikçi firmaların arz ettikleri ürünlerin rakamsal gerçekliği ortaya çıkacaktı ve devlet gerçek kaçakçıyı yakalamış olacaktı. Şimdiki sistemde yorumlar doğruysa bu firmalar aklandılar ve sektörün dinamikleri olarak ortalıkta gezecekler.

Kayıtların optisyen üzerinden yapılması zincirlerin işini kolaylaştıracak. Kurumun takip gücünü ve sorgulama alanını daraltırken müesseselerin manevra kabiliyetini artıracak. Butik mağazalarda zaten mağaza sahip ve mesul müdürü aynı kişi olduğu için bir kazanım söz konusu değil.

Bu güne kadar nihai tüketiciye sunduğumuz ürünlerden birinci derecede müesseseler sorumluydu. Fakat bir ihtilaf halinde garanti belgesini sunan tedarikçiler sorumluluk altındaydı. Şimdiki durumda girişler tamamen müessese üzerinden yapıldığı için tedarikçi sorumluluğu ortadan kalkmış görünüyor ki söylemlerinde de bu var.

Mevcut sistemde firması kapanmış olan çok fazla ürün olmadığı için bizler tedarikçilerden barkod talep edecektik ve binlerce gözlükçü belki de giriş yapmayacaktı. ( SGK’ da yapılan toplantıda mevcut markalarda firması açık olan ürünlerin bayisi değişse de ve/veya firma ile ne sorun yaşamış olursanız olun firma müesseselere barkod vermek zorunda denmişti)  tedarikçiler bu olgudan da muaf tutulmuş oldu.

Mevcut sistem devam etmiş olsaydı firmalar milyonlarca ürünü tanımlayıp, girişini yapıp, barkodu bizlere vermek zorundaydılar. Şimdi zaman, para ve iş gücü gerektiren bu yükten de kurtuldular.

Yani kaçakçı kurtuldu, kalitesiz ürün getirip bir yoldan bunu tanımlayanlar kurtuldu, zincirler rahatladı, ürün ihraç eden zincirler kurtuldu ve tek sorumlu optisyenlik müesseseleri oldu.

Ben masumum demekle olmuyor. Bir toplantı yapıp tarafları çağırırsın, kamuoyu önünde suçlamaları çürütürsün aklanabilirsen, aklanmış olursun.

Yoksa mevcut durum senin suçlu olduğunu ve hiç kimsenin değilse de tarihin seni yargılayacağını gösteriyor.

Yorum sizlerindir…

Turgut ÇAKAR