Yolda olmak, yeni beldeler yeni yerler görmek, Tarihi güzellikleri tarihin akışıyla izlemek insana dair değişik yaşayış tarzlarını görmek, duygularını hissetmek, yeni Dostluklar kurmak gerçekten çok güzel. Bazı zorlukları yaşasakta hiç zorlanmamış gibi davranmak, sıkıntıları görüp sıkıntısız bir hayat sürmek ya da sürüyor gibi davranmak insanlığın doğal halidir. Yolda olmak dostluktur.keşiftir,Mutluluktur. Fakat hiç düşündükmü Dedelerimiz nasıl […]
01 Haziran 2014 - 18:14 'de eklendi.
Yolda olmak, yeni beldeler yeni yerler görmek, Tarihi güzellikleri tarihin akışıyla izlemek insana dair değişik yaşayış tarzlarını görmek, duygularını hissetmek, yeni Dostluklar kurmak gerçekten çok güzel.
Bazı zorlukları yaşasakta hiç zorlanmamış gibi davranmak, sıkıntıları görüp sıkıntısız bir hayat sürmek ya da sürüyor gibi davranmak insanlığın doğal halidir.
Yolda olmak dostluktur.keşiftir,Mutluluktur. Fakat hiç düşündükmü Dedelerimiz nasıl yol alıyorlardı ? bizler en iyi araçları kullanarak geziyoruz. Yüzlerce km yolu birkaç saatte alıyoruz. Peki eskiler ? onlar ne yapıyordu. Tarih boyunca Ticaret hep vardı. Kim neyi ne zaman ve hangi araçla sevk ediyordu. Bunları düşünerek Ardahan’dan Kars’a doğru yol alırken gözüme kalabalık bir At sürüsü takıldı. Babayiğit ve kalabalık bir sürüydü. İçlerinde Birkaç tane de Tay vardı. Küçük her yerde küçük olmalı ki; deli gibi sağa sola koşmalarına rağmen diğer atlar onlardan hiç etkilenmiş gibi gözükmüyorlar,kendi hallerinde otlanıyorlardı.
Farkında olmadan aracımı sağa çekip park etmiş ve bu güzel varlıkları izlerken hayale dalmıştım.
Savaşın, Sporun ve hatta Taşımacılığın olmazsa olmazı bu güzel hayvanların destanlarımızdaki yeri, efsaneleşen At hikayeleri, kanatlanıp uçan, bir çırpıda dağları aşan, yoruldum demeden yolda çatlarcasına koşan ve zaman zaman yolda çatlayan Atlar. Hem güzel hem de sahibine o kadar sadık ki, hastalanan veya yaralanan sahiplerini evine kadar taşıyan bu güzel Atlar canlandı gözümde.
Dedelerimizden dinlediğimiz efsane Atlar vardır hani. Hz.Ali’nin Düldül’ü, Battal Gazinin Aşkar’ı, Sarı Saltuk’un At sürüleri, Filmlere bile konu olmuş Köroğlu’nun Kırat’ı. Bunlar Türk Milletinin Atlara ne kadar önem ve değer verdiklerinin güzel örnekleridir.
Atların Orta Asya da evcilleştirilmiş olduğu bilinen bir gerçektir. Türkler tarih sahnesine Atla birlikte çıkmış ve bir çok meşhur kumandan Atla birlikte anılmış hatta hayatları at sırtında geçmiş ve at sırtında vefat etmişlerdir. 10 yüzyılda Oğuz Türklerini araştıran bir Müslüman elçinin (Onların arasında 10.000 At sürüsü olan Türkler vardı) diye yazdığı bilinir. Yine 13. Yüzyıl da Orta-Asya da seyahat eden Avrupalı bir Rahip ise; Türklerde o kadar çok At sürüsü var ki, Dünyanın geri kalanında bu kadar At bulunduğunu zannetmiyorum demiştir. Ve bu sayede Türkler çok hızlı hareket eden ordular kurmuş, Asırlarca da Dünyaya hükmetmiştir. 16. Yüzyıldan sonra ise Osmanlının 200.000 civarında Atlı askerle yenilmez bir ordu kurduğunu tüm tarih kitaplarında görmekteyiz.
Atlar Türkler için her dönem vazgeçilmez araçlar olmuş, cirit oynamışlar, savaşlarda kullanmışlar bir dönem ise hem etinden hem de sütünden (kımız) istifade etmişler ve Atlardan asla vazgeçmemişlerdir.
Zaman içerisinde Atların dikkati dağılmasın sadece önüne baksın diye At gözlüğü takılmış, ve tek noktaya odaklanmaları sağlanmıştır. Bu aslında gerçek bir gözlük değildir. Atların hedefe kilitlenmelerini sağlamak için etrafını görmesini engelleyen bir araçtır.
Maalesef günümüzde At gözlüğü takan binlerce insan vardır. !!! Biz Optikçiler olarak At gözlüğü takan bu tür insanlara da bakış açılarını genişleten mucizelere imza atmalıyız. Bir gözlük verdiğimiz müşterimizin aldığı o gözlükle sadece dış görüntüsünün değil, iç görüntüsünün de değişmesini sağlamak aslında görevimizdir. Hem bu çok zorda değildir. Verdiğimiz gözlüğün gücüne inanarak karşımızdaki müşterinin daha gerçekçi, daha verimli ve daha olumlu bakış açısına sahip olacağını düşünerek onunla ilgilenirsek, inanın ki biz müşterimizin bakış açısını değiştirebiliriz.
Bu tür düşünceler beyinle başlar beyinle devam eder, At gözlüğü ifadesini daha iyi anlayabilmek ve gerçekten Bakış açısını değiştirebilmek için bir cümlenin söyleniş şekli bile yeterlidir. Bu konuya dair bir Çin hikayesini içerisindeki birçok ders verdiğinden dolayı sizinle paylaşalım.
Banka soymak isteyen bir çete bankaya girer ve Soygunculardan biri bankadakilere bağırır:
“Kımıldamayın. Para devletindir, ama hayatınız sizindir.”
Herkes sessizce yatar…
Bunun adı “Zihin Değiştirme Kavramı”dır.
Alışılmış düşünce tarzını değiştirmek…
Bu arada müşterilerden bir kadın bir masanın üzerine yatmıştır. Ama bacaklar ortada… Soyguncu bağırır:
“Edebini takın. Bu bir soygun, ırza geçme değil!”
Bunun adı “Profesyonellik”tir. İşin neyse onun üzerinde yoğunlaş!
Soyguncular paraları yüklenip eve kapağı atmışlar. Daha genç olanı (Çaylak) daha yaşlı olanına (Tecrübeli):
“Abi, hadi şu paraları sayalım,” der.
Daha yaşlı olanı der ki:
“Çok aptalsın be. Bu kadar para oturup sayılır mı?
Bu akşam zaten TV haberlerinde kaç para çaldığımızı öğreniriz.”
Buna “Deneyim” derler!
Günümüzde deneyim kağıt diplomalardan çok daha önemlidir.
Soyguncular bankadan kaçtıktan sonra Şube Müdürü, Şube Şefine hemen polisi aramasını söyler. Şef der ki:
“Durun hele Müdürüm. Alacaklarını aldılar. Biz de bir 10 milyon daha alıp daha önce iç ettiğimiz 70 milyon dolara ekleyelim, ne dersiniz?”
Buna “Dalgayı yakalamak” derler.
Berbat bir durumu kendi lehine çevirmektir bu!
Müdür der ki:
“Yahu, her ay bir soygun olsa harika olurdu. Ne eğlenirdik!”
Buna “Sıkıntılardan kurtulmak” derler.
Kişisel mutluluk işinden çok daha önemlidir.
Akşam TV haberleri bankadan 100 milyon dolar çalındığını açıklanır.
Çaldıkları paranın çok daha az olduğu bilen soyguncular oturup sayarlar parayı… Tekrar tekrar sayarlar. Bakarlar ki hepi topu 20 milyon! Çok kızarlar bu işe:
“Biz hayatımızı tehlikeye atıp 20 milyon çalabildik. Banka Müdürü bir el harketiyle 80 milyon götürdü. Galiba soyguncu olmak yerine doğru dürüst eğitim görmek daha iyiymiş!”
Bu “Bilgi altından daha değerlidir” demektir…
Banka Müdürü çok mutludur. Özellikle bir süre önce borsada kaybettiklerini geri alabildiği için.
Buna “Fırsatları kullanmak” derler. Kazanmak için risk almak gerekir.
Peki önemli soru ? Bu soygundan çıkan DERS nedir ?
Cevapların hep farklı farklı geldiğini duyar gibiyim.
Bence Hayatta At gözlüğü ile gezmek yerine, zihnimizi olumlu bir şekilde kullanarak deneyimlerimizle, dalgayı yakalayabilriz. Sıkıntılardan kurtulmak içinse Bilginin altından daha değerli olduğunu bilip işimize odaklanmalı ve Fırsatları değerlendirmeliyiz.
Bir başka gezide görüşmek dileği ile Mutlu ve Huzurlu kalın.
Siracüddin ÇAĞLAR
ÜNİVERSAL GÖZLÜK SAAT OPTİK ÜRÜNLERİ SANAYİ VE TİCARET AŞ’YE...
Optik ve gözlük sektörünün uluslararası ölçekteki en önemli ...
Antakya Yayladağı’nda öğrencilere Beta Optik tarafından ücre...
Türkiye’ nin optik dijital dergisi, Tüm cihazlarda erişilebi...
"Mal ve Hizmetlere Uygulanacak Katma Değer Vergisi Oranların...
Kurum ile Bankaların protokolleri sona erdiği için artık ban...
Thélios azınlık hissesi planlarken, kalan hisseler kreatif d...
Sağlık Bakan Yardımcısı Doç. Dr. Şuayip Birinci, yapılan bir...
Nemrut taş heykellerinden birine sanal ortamda giydirdiğimiz...
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal A...