Ne yalan söyleyeyim, ilk zamanlar bu bayi toplantılarına pek sıcak bakmıyordum, hani maliyeti yüksek oluyor diye.
17 Şubat 2018 - 13:05 'de eklendi.
Ne güzel, iyi ki bir yerlerin bayisi olmuşum da, sayelerinde biraz eğlence yüzü görüyorum. Yoksa bana kalsa evden ise, işten eve gidip duracağım. Ne yalan söyleyeyim ilk zamanlar bu bayi toplantılarına pek sıcak bakmıyordum, hani maliyeti yüksek oluyor diye.
“Koy cebine parayı git istediğin gibi eğlen.”
Ama şimdi aynı fikirde değilim. Nasıl olsa bu mallara ihtiyacım var. Öyle de olsa alacağım, böyle de.
Parası bir yer de bizden çıkıyor da olsa, en azından iyi bir organizasyonla hiç gitmeyi düşünmediğim ortamları, içinde kendimi daha güvenli hissettiğim tanıdıklarla keşfetmek tad veriyor bana. Sonuçta eğlenmekte bir kültür işi. Bunu da insan yaşayarak öğreniyor.
Bu gece de üç günlük toplantının son gecesi.
Kendi halimizle eğleniyoruz. Ben, Hande, Cevat ve eşi, bir de Hakkıyla hanımı 6 kişilik bir masa da bir araya gelmişiz. Bize bu geceyi hazırlayan bayisi olduğumuz firmanın halkla ilişkiler uzmanının kısa konuşması bitince yemeğe geçildi. Hafif bir müzik eşliğinde yemeklerimizin bitiminde kırmızı kapı orkestrası da hareketlenmeye başladı.
Hiç bir şey çalmasa da önemli değil. Ben zaten eğlenmeye gelmişim. Keyfim yerindeyse, müziksiz de dans ederim. Ama şimdi sırası değil. Karşımda beni dinleyenleri bulmuşum ya, anlattıkça anlatıyorum.
Ağzımdan bal damlıyor. Masa gülmekten kırılıyor. Meğer ben isteyince ne kadar esprili oluyormuşum? Hande’ye bakıyorum, o da mutlu. Eğleniyor.
Sonra müzik kesildi. Ara verdiler sandım. Işıklar karardı. Ben yine konuşuyorum. Ağır aksak bir darbuka soloyla beraber masadakilerin bakışları sahneye kaymaya başladı. En güzel fıkramı anlattım, gülmeler eski dozunda değil, yarım yamalak. Ben ve Hande sırtımız sahneye dönük oturuyoruz.
Sonra darbuka hızlandı, hızlandı, ardından tüm sazlar beraber 9/8 ilk bir kıyamet koptu. Sahneye dönmeyi kendime yakıştıramıyorum. Hande, koluma vurup “baksana” diyor. “Milletin böyle de avam eğlencesi var”diyerek dansı küçümsüyorum.
Sonra arkamda bir aydınlık hissettim. Yuvarlak bir ışık hüzmesi önce bizim masaya düştü. Ardından gittikçe hızlanan müzikle hemen yanı başımda bir karaltı, sonra mor bir eldiven gördüm. Mor eldiven eğildi büküldü, ilerledi ilerledi yılan gibi kıvrılan bir el oldu. El süslü bir kırmızı sütyeni işaret etti.
Sütyen üzerine dökülen sarı saçlar havaya doğru savrulurken mor bir peçe sağa sola gerdan kırarak titremeye başladı. Kafa da başlayan titreme önce göğüslere, ardından kendi yörüngesini kırmaya çalışan etli ve dolgun göbeğe, oradan yanları açık transparan salvardan bacaklara, en sonunda da en az 15 cm yüksekligindeki topuklara varıncaya dek deprem tutulmuş gibi olduk.
Etkilendim. Büyülenmis gibi bakıyorum. Kadının titremesi bana geçti. Kıvrak müziğe herkes alkışlarla eşlik ederken, ben hala bakıyorum. Masa da tek alkışlamayan ve içine düşecekmiş gibi bakan bir ben varım. Belki de bu yüzden o kadar dikkat çekiyordum ki, sonunda dansöz geldi, geldi. Tam benim önümde ellerini yukarı doğru kıvırarak ters dönmüş vaziyette benim boyum seviyesinde köprü kurdu.
Hande’nin uyarısıyla cebimden çıkardığım bir 100 lirayı alnına yapıştırdım. Kalktı, diğer masalara yöneldi. Sanki hiç dansöz seyretmemişim gibi… Evet seyretmedim, gözlerimi kadından ayıramıyorum. O nasıl bir dans? Nesrin Topkapı’ları yılbaşı akşamları tv ‘de izlemiş bir nesiliz. Ama bir dansöz’ü yanıbaşında izlemek, hele de peçeli, farklı bir şey. Hani stadda futbol seyrederken uzağında ki pozisyonlar ne denli mücadeleli olursa olsun yanı başınızda ki iki oyuncunun topa müdahalesi daha farklıdır. Nefeslerini duyar, kramponların zeminde çıkardığı sesi hissedersiniz.
Bu arada dikkatli bakışlarım az sonra onu gene bana getirdi. Masada gülüşmeler arttı. Bir 50 lira daha verdim. İçki de çarptı mi ne? Müzik değişti. Arap oryantalden Türkçe oyun havalarına döndü. 600 kişilik salon da ne küçükmüş? Dansöz de bana bakıyor. Peçe’ye rağmen hissediyorum. Bir de sorgulayıcı ve şaşkın bakan Hande var. Eyvah, o Yine yaklaşmaya başladı. Cevat, ” abi seni yağlı buldu. Valla yine geliyor” dedi. Hande, biraz bozulmuş gibi.” Aaa bu ne canım?” diyor. Hakkı ile Cevat yerlerdeler. “Abi paran kalmadıysa kredi kartını geçir göğüslerinden”
Ben bir 50 lira daha aranırken… Bu kadar mı belli kadını beğendiğim diye düşünüyorum. Hande ile benim arama giren peçe ” lütfen rahatsız olmayın hanımefendi. Beyefendi benim üst kat komşum olurdu. Sizleri görmek keyifli ” dedi. Hande, çantasından çıkardığı bir 50 lirayı gülerek göğüslerine taktı.
Bense ellerim şaşkınlıkla açılmış ağzımda.
— Aaaa, Feride hanım!
diyorum Hande’ye dönerek.
–Bızim dükkanın üst katında hasta annesine bakan şarkıcı kadın. Meğerse dansözmüs. Çok ilgisi varmış gibi de masaya da “çok güneş gözlüğü sattım buna” açıklaması yapıyorum.
Sonra Hande’ye sarılıp
–Senin kocan çok meşhur çooook
derken içimden de ne peçe’ymis? Ne dansmış? diye geçiriyorum.
Metin Turanlı
Antakya Yayladağı’nda öğrencilere Beta Optik tarafından ücre...
Türkiye’ nin optik dijital dergisi, Tüm cihazlarda erişilebi...
"Mal ve Hizmetlere Uygulanacak Katma Değer Vergisi Oranların...
Kurum ile Bankaların protokolleri sona erdiği için artık ban...
Thélios azınlık hissesi planlarken, kalan hisseler kreatif d...
Sağlık Bakan Yardımcısı Doç. Dr. Şuayip Birinci, yapılan bir...
Nemrut taş heykellerinden birine sanal ortamda giydirdiğimiz...
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal A...
Kod8 Yazılım Teknolojilerinden Optik Mağazaları İçin Yeni Dö...
Bu söyleşi çok ses getirecek. Mutlaka izleyin. Odaların ve B...