
Toplumların bir ‘kahraman’ gibi bir ‘hain’ de beklemelerine hiç gerek yoktur… Zira her toplumda zaten yeterince ‘hain’ ya da ‘hainliğe hazır’ olanlar ne yazık ki vardır… Hem de küçümsenmeyecek miktarda.”
Merhaba,
Sizlerle birlikte uzun ve zahmeti bir dönemi geride bıraktık.
Karmaşık ve yoruma açık satırları okumak için hazır olmadığımı fark ettim. Daha çok keyif alacağım ve daha az yorum yapacağım kitapları okumanın faydalı olacağını düşünerek yeni bir kitap aldım. Sizlerin de okumasını tavsiye ederim ( ÜNLÜ TÜRK HAİNLERİ, Yazar Erdoğan TOKMAKÇIOĞLU ) Amacım biraz tarih, birkaç isim ve kafamı yormayacak akıcı birkaç satır okumaktı.
Fakat kitabın ilk birkaç sayfasından sonra ilginç bazı sonuçlara varmakla birlikte bu günü de yorumladım ve bunu sizlerle paylaşmanın tam zamanı olduğunu düşündüm. Evet, normal koşullarda bir yurtsever, kahraman ve adam gibi adam olan biri önemli bir mevkiye geldiğinde içindeki hırs ve ihtirasları düşmanlar tarafından fark edilip bir haine dönüştürülmesini sağlıyor.
30 Ağustos zafer bayramını kutladığımız Perşembe günü Konfederasyon ve TOOMD yönetim kurulu bir araya gelerek yeni sömürü düzeninin uşaklarına ve kurmak istedikleri sisteme karşı mücadelede güç birliklerini pekiştirecek; meslektaşlarımız ve ülke kaynaklarımızın korunması için hainlere karşı verilecek mücadelenin stratejisi üzerinde çalışmalar yapacaklar.
Değerli arkadaşlarım yukarıdaki satırlar size abartılı gelmesin. Bu eylem birliği gerçekten ulusal kurtuluş mücadelesi kadar önemli bir olgudur.SÖMÜRGECİLİK tarihi bir gerçektir.
İlkel toplumdan sonra köleci toplum, feodal toplum ve kapitalist toplum yapıları belli bir zümrenin rahat yaşaması için çoğunluğun köleleştirildiği ekonomik sistemdir. Eskiden güçlü ülkeler askerleri ve silahları ile bir ülkeye gider ve o ülkenin haini yerli işbirlikçileri ile ülkeyi işgâl eder ve halk emeği ile ülke kaynaklarını sömürürlerdi.
Şimdilerde bu yöntem değişti. Artık çok uluslu şirketleri ile bir ülkeye gidiyor, o ülkenin kaynaklarını kendilerine peşkeş çekecek yerli işbirlikçileri bularak kaynakları sömürme yoluna gidiyorlar. Çok daha ucuz, kansız ve kimsenin müdahale etmeyi gerekli duymadığı bir yöntem.
Artık mermi atmıyorlar onun yerine gri propaganda yöntemlerini kullanarak, güçlerine güç katıyorlar. Bu gün Türkiye Cumhuriyetine her yıl bir Güneydoğu Anadolu Projesi kadar maliyete neden olan dağdaki terörist ile bu şirketler arasındaki tek fark biri kan akıtıyor diğeri kan emiyor olmasıdır.
Bu satırları okurken hala abarttığımı düşünüyorsanız, aşağıdaki satırları okuyup ve eleştirilerinizi ona göre yapın ben de kamuoyu önünde özür dileyip bundan sonra cehaletimin utancı ile yaşamımın geri kalan kısmını sessiz bir şekilde sürdüreyim.
Sektörümüzdeki gelişmiş birçok şirketimiz bu çok uluslu şirketlere ( ÇUŞ ) satıldı veya büyük hisse ortaklığını onlara teslim etti ( büyük cam firmaları da dahil ). Gelen ÇUŞ’ a ait firmalar kendi isimleri ile gelmediler.
Bizden isimlerle çalışmalarına devam ediyorlar.Reklam serbest olsun istiyorlar. Çünkü alım güçleri onların reklam ve kampanyaları ile bizlerin rekabetini imkansız kılıyor. Aynı alım şansına sahip olsak bile benzer kampanyalara yetecek ekonomik güce asla sahip olmayız.
Optisyenlik müesseselerinin internetten satış şansına sahip olmasını istiyorlar.
Çünkü bizlerin internet sitesi olsa bile onların izlenme oranlarına sahip olmayacağımızı çok iyi biliyorlar.
Optometriyi savunuyorlar ve derhal gelmesini istiyorlar. Kanunsuz bir optimetrinin çekincelerine değinmeye bile gerek yok. Kanunu ve eğitimi bu gün için hazır olsa bile altı yıldan önce bu ülke vatandaşları optometrist olamayacaktır.
Bu süre onların ithal optometrist getirip ileride eğitimini tamamlamış tüm optometrislerin çalışmasına imkan bırakmayacak şekilde pazar hakimiyetine sahip olmalarını sağlayacaktır.
Bütün özel ve kamu üniversitelerinde optisyenlik eğitimi verilmesini istiyorlar. Çünkü pasta büyümeden pastadan pay kapmaya çalışan aktör sayısı artıkça kendileri ucuz emekle iş yapan kölelere sahip olurken geri kalanlar da pastanın küçük tarafı için kavgaya tutuşacak ve pasta yenmeyecek hale gelecek.
Güçlü sermayeleri ve toplum bilimcilerinin yönlendirmeleri ile ülkemizdeki mesleki tüm dernek ve odalara üye oluyorlar.
Bu dernek ve odalar sayesinde bizleri yok etme planlarını hayata geçirebileceklerini bildikleri için bu sivil toplum kuruluşlarının tüm faaliyetlerine destek oluyorlar.( Bu nedenle bizlerin ilgili kurumlara şikayet ettiği asıl ismini kullanmaktan çekinen benzer firmaları, başka derneklerin temsilcileri sektörün dinamikleri diyerek kamuoyuna sunmaktan imtina etmediler.)
Bu firmalar resmi kurum temsilcilerini etkilemek için hiçbir faaliyette bulunamazlar. Kamu görevlilerinin özel bir şirketin kendilerine sunacakları aktiviteler içinde bulunmayacak kadar temiz olduklarını bildiklerinden kirli amaçlarını hayata geçirmek ve emellerine ulaşmalarını kolaylaştıracak yasa ve yönetmelikler konusunda kamuyu yanlış yönlendirecek aktiviteleri yine benzer dernekler sayesinde yapıyorlar.
Evet değerli arkadaşlar. Onların başarılı olmak için derneklere ve odalara ihtiyaçları var ve bu ihtiyaçlarını karşılayan derneklere sonsuz destek oluyorlar. Hatta kaybettiklerinde kendilerine hizmetin aksamaması için yeni oluşumların hayata gelmesine destek oluyorlar.
Peki ya siz, sizin derneklerinize ne kadar ihtiyacınızın olduğu konusunda bilgi sahibi misiniz?
30 Ağustos zafer bayramını kutladığımız gün ekmeğimize, şirketlerimize ve ulusal kaynaklarımıza göz diken sömürgeci güçlere ve onların yerli işbirlikçilerine karşı daha güçlü mücadele etme kararının alındığı gündür. İstanbul da yapılan devrimin başarılı olması için o gün herkes üstüne düşen görevin bilincindedir.
Son sözü sayın Erdoğan Tokmakçıoğlu'na bırakıyorum:
“ Ama galiba işin gerçek yanı da şudur: Toplumların bir ‘kahraman’ gibi bir ‘hain’ de beklemelerine hiç gerek yoktur… Zira her toplumda zaten yeterince ‘hain’ ya da ‘hainliğe hazır’ olanlar ne yazık ki vardır… Hem de küçümsenmeyecek miktarda.”
Turgut ÇAKAR.
KELİMELERE TAKILIP KALMAK NEDEN BU KADAR ÖNEMLİDİR TAKILMAYIN ARKADAŞIM
dönen dönsün kalan kalsın biz gideriz aynı yolda geleceğini neden düşünmek istemez neden
kendilerine acı çektirirken karşısındaki insanlarada acı çektirmek isterler bilinmez BİZ HEP
FORUM KÖŞELERİN DE SIZLANACAK MIYIZ sihirli bir değnek mi bekleyeceğiz ÇOK BEKLEDİK
BİZ SEYRETTİRİLDİK oyunun kötü birer seyircileri haline getirildik hem sustuk tasdik ettik
hemde azar işittik HEP BİZLER DIŞLANDIK DERDİMİZİ ANLATAMADIK BUNA DA GÜCÜMÜZ
YOKTU ama artık böyle olmayacak bu düzen böyle devam etmemeli DOSTLARIM BİZLER BİRER
ET YIĞINI DEĞİLİZ Kİ İNSANIZ HEMDE KENDİLERİNİ İNSAN SANAN bir sürü hayvandan daha da
insan ama öfkelerimizi acılarımızı hüzünlerimizi bir kenara bırakmanın zamanı gelmedimi artık
ne kadar daha öleceğiz DİRİLMENİN ZAMANI GELDİ DE GEÇTİ DOSTLARIM uyumayalım
vakit acımasızca ilerliyor ÇOK İNSAN TANIDIM MERHAMETİNİ MERHUM EDENLER DUYGUSUZ
ODUNLAR YALANCILAR YÜZ ÇEVİRENLER TERK EDENLER EZENLER NELER NELER
ARTIK DUR DEMEYİ ÇOK ÖZLEMİŞTİM ARTIK ONUDA ÇOK KULLANACAĞIM hepinize saygılar sunarım dostlarım