Satıcı, sattığı ürünün özelliklerini, kalitesini vs anlatmadan kolay yolu seçerek hemen fiyatla oynamaktadır. Bu çok ucuz bir tekniktir.
31 Ağustos 2014 - 23:56 'de eklendi.
Rakamlarla Gözlük Sektörü:
Gözlük Kullanım Oranı : % 15
Yıllık Çerçeve Tüketimi : 7-10 Milyon Adet
Yıllık Güneş Gözlüğü Tüketimi : 3-4 Milyon Adet
Yıllık Görme Kusuru Test İhtiyacı : 30 Milyon Kişi/Yıl (yaklaşık)
Kaynak: İto/Müge BULUT
Değerli meslektaşlarım; bu verileri hepimizin üç aşağı-beş yukarı bildiğini tahmin ediyorum. Bu rakamlar mesleğimizin reçetesidir.
Önceki yazılarımda da kısmen değindiğim ve beni rahatsız eden ciddi bir durum olarak gördüğüm için kafayı takmış durumdayım.
Ülkemizde gözlük kullanım oranı % 15 ler seviyesindedir. Buna karşılık görme kusuru test ihtiyacı 30 Milyon kişi olarak bilinmektedir.
Bunu nasıl okumalıyız?
Demek oluyor ki; ülkemizde gözlük kullanım oranı % 35-40 düzeyinde olması gerekirken bu oran % 15 ler seviyesinde seyretmektedir.
Buna göre ülkemiz nüfusunun %15-20 sinin görme kusurlu olarak yaşamlarına gözlük kullanmadan devam ettiğini göstermektedir.
Günlük yaşamda görme kusurlu olduğu halde gözlük kullanmamak ne gibi sorunlar ortaya çıkarır.
Bunu bir düşünün.
Bu rakamların içerisinde hassas mesleklerde olanlardan tutun, insanların canlarını emanet ettiği şoförlük mesleği de dahildir.
Yani, psikoteknik açıdan teste tabi tutulduğunda görme kusurlu olduğunu öğrenen şoförün gözlük kullanması gerektiği halde kullanmama yönündeki ısrarcı tutumu sanırım sadece bizim ülkemize özgü bir durumdur.
Ticari araç kullananlar için yeni çıkarılan bir yasa ile ‘Psikoteknik Rapor’ mecburi kılınmıştır. Umarım faydası olur.
Yıllık olarak 7-10 Milyon adetlerde tüketilen çerçevelerin de büyük bir kısmının hala yasadışı yollardan tüketiciyle buluşuyor olması da beni üzen diğer bir konu.
Yasal yollardan ithal edilen çerçeveler ile diğer yollarla bir şekilde ülkemize giriş yaparak tüketiciyle buluşan çerçevelerin rekabet koşullarında büyük bir adaletsizlik olduğu aşikar.
Fiyat avantajı olarak sunulan ucuz ürünlerin perakendeci meslektaşlarımız tarafından da tercih ediliyor olması ayrı bir konu.
Bunu, aynı zamanda güneş gözlükleri için de düşünebiliriz. Tüketicilerin de ucuz güneş gözlüklerini tercih ediyor olmasını da anlayamıyorum.
İlk bakışta görüntü olarak sanki hiçbir farkı yokmuş gibi algılanabilir. Ancak; aklı başında herkesin rahatlıkla anlayabileceği tarzdan büyük kalite farklılıkları vardır. Özellikle güneş camlarında bu fark bariz bir şekilde ortaya çıkmaktadır.
Bu konuyla ilgili olarak bir meslektaşımın bakış açısı ‘ucuz güneş gözlüğü satmak istiyorum, bu şekilde ucuz müşteri kitlesine de hitap ederek ciro ve karlılığımı artırırım’ diyor.
Katılırsınız ve katılmazsınız. Günümüzde ciro ve karlılık endişesi taşıyan meslektaşlarımın kaygısını anlıyorum. Ancak; bu yol doğru bir yol değil.
Önceleri ucuz güneş gözlükleri gözlükçülerde satılmaz. Ulu-orta tezgahlarda satılır, diye müşteriyi yönlendiriyorduk. Peki şimdi ne diyeceğiz?
Güneş gözlüklerinin kozmetik sınıfında yer alması beraberinde denetimsizliği de getirmektedir. Tüketicilerin bilinçlendirilmesi ile herkese büyük görevler düşmektedir.
İlk sorulan; ‘ama gözlükçü de güneş gözlüğü çok pahalı’
Tüketici nezdinde negatif bir algı yaratılmış. Oysa ki; aldığı herhangi bir kıyafet için bunu söylemiyor. Onun kalitesini tartışmıyor, karlılığı kendisini ilgilendirmiyor. Beğeniyor ve parasını ödeyip alıp gidiyor.
Tüketici nezdinde güvensizliği yine sektör olarak bizler yapmaktayız. Marka ve model bazında fiyat farklılığının olması en büyük negatif algıyı yaratmaktadır. Oysa ki; her markanın ‘Tavsiye Edilen Satış Fiyat Listesi’ bulunmaktadır.
Rekabet koşullarında listelere dahi uyulmamaktadır. Daha müşteri talep etmeden yapılan büyük iskontolar, fiyatların büyük ölçüde şişirilip sonra tekrar düşürülmesi gibi anlaşılmaktadır.
Kurumsallaşma sanki bu olumsuzlukların önüne geçecekmiş gibi görünüyor. Tüketici kurumsal optik mağazasından almış olduğu ürünün fiyatını, kalitesini ve garantisini sorgulamıyor. Sadece kurumsallığına güveniyor. Aynı şartlarda kurumsal olmayan diğer optik mağazalarından alırken güvenmediği için her şeyi sorguluyor.
Büyük rakamlı alış-verişler yapılırken kurumsallığı olmayan mağazaların tek güven veren yapısı patronun tanıdık olmasıdır. Diğer şekilde yüzer-gezer müşteri profili tanımadığı optik müessesinden alışveriş yapmıyor.
Her zaman söylüyorum: Bizim mesleğimiz insan odaklıdır, diye.
Satıcı sesinin tonuyla dahi müşteriye güven vermeli. Oysa ki; diğer sektörlerde durum böyle değildir. Herhangi bir giyim mağazasında tüketici beğendiği ürünü raftan kendisi alır, dener ve parasını öder, gider. Tezgahtara dahi ihtiyaç duymaz.
Satıcı, sattığı ürünün özelliklerini, kalitesini vs anlatmadan kolay yolu seçerek hemen fiyatla oynamaktadır. Bu çok ucuz bir tekniktir.
Bizim meslekte itibar görmez.
Umarım ‘bindiğimiz dalı kestiğimizin’ farkında oluruz.
Esasında ele aldığım bu konular herkes tarafından bilinmektedir.
Herkes üzerine düşen sorumluluğun bilince olarak hareket etse hiçbir sorun kalmak diye düşünüyorum.
İşinizin ve aşınızın bol olması temennisiyle…
Mesut Bahtiyar Şahin/Plasiyer Gözüyle
Haber vermeden geldiğim bu köy kahvesinde Ruşen Amca'yı görü...
ÜNİVERSAL GÖZLÜK SAAT OPTİK ÜRÜNLERİ SANAYİ VE TİCARET AŞ’YE...
Optik ve gözlük sektörünün uluslararası ölçekteki en önemli ...
Antakya Yayladağı’nda öğrencilere Beta Optik tarafından ücre...
Türkiye’ nin optik dijital dergisi, Tüm cihazlarda erişilebi...
"Mal ve Hizmetlere Uygulanacak Katma Değer Vergisi Oranların...
Kurum ile Bankaların protokolleri sona erdiği için artık ban...
Thélios azınlık hissesi planlarken, kalan hisseler kreatif d...
Sağlık Bakan Yardımcısı Doç. Dr. Şuayip Birinci, yapılan bir...
Nemrut taş heykellerinden birine sanal ortamda giydirdiğimiz...