
Özgüven eksikliğine dayalı “gelecek kaygısı” sağlıklı düşünceyi hapsedip, yaşamı hayali çizgilerle sınırlandırılmış esarete dönüştürmekte, doğru hamle (atlım) cesaretini kırmaktadır.
“öğretilmiş çaresizlik” olarak da adlandırabileceğimiz bu davranış biçiminden sıyrılamayanların “korktuğu sonla karşı karşıya kalması” kaçınılmazdır.
Ülkemiz çok önemli değişimlerden geçmekte, gelişmekte, refah seviyesi yükselmekte, yaşam süresi uzamakta buna bağlı ihtiyaçlar farklılaşmakta, geleneksel yaşam biçiminden, hızlı tüketim modeline geçilmekte, barınma, ısınma, iletişim, ulaşım, alışveriş alışkanlıklarımız da yerini teknolojik gelişime bağlı modern çözümlere bırakmakta.
Yeni yaşam modelinde hızla yerini alan AVM’ler de, Kent kültüründe kendi hinterlandını oluşturmakta.
“Taze terse sinek konar” misali, toplumun perakende alışkanlıklarını değiştiren bu yeni merkezler, başta cadde mağazacılığı için önemli bir tehdit oluşturmuş olsa da, doygunluğa bağlı olarak özellikle megapollerde, tüketicinin tekrar cadde mağazacılığına geri dönüş yapmakta olduğu gözlenmektedir.
Yeni AVM mimarisinde de “cadde akımın” etkisi görülmektedir.
Barınma alışkanlıklarını incelediğinizde, country yaşam biçiminin pompalandığı dönemde, kent banliyölerine kaçış ve villada yaşam tarzı yükselişe geçmiş, fakat şehir yaşamından uzaklaşmanın monotonluğu sonucu tekrar kent merkezine dönüş hızlanmıştır.
Bu değişim kent merkezlerinde yeni barınma modellerinin gelişimini tetiklemiş ve “rezidans” akımı hakim olmaya başlamıştır. Maalesef şehir plancılığından nasibini almamış meslek adamları ve popülist politikalara teslim olmuş siyasiler sayesinde, kentler imar talanına maruz kalmıştır.
Benzer süreçlerden geçmiş gelişmiş ülke modelleri incelendiğinde, günümüzün modern barınma kompleksleri olarak sunulan projeler, orta gelecekte popülaritesini yitirerek kentin kriminal unsurlar içeren gettolarına dönüşecektir.
Bu nedenle kentsel dönüşüm projelerinde cadde – bulvar olgusunu öne çıkaran uygulamalar, ileride en çok prim yapan popüler merkezler olacaktır.
Her şeyi içinde barındıran yeni yaşam komplekslerinde alışveriş her ne kadar canlılık gösterse de, yerleşik tüketici üzerinde bu durum bir süre sonra monotonluk yaratmakta ve kentin popüler caddelerinde vakit geçirme süreleri uzamaktadır.
Gelecekte de Cadde Mağazacılığı önemini/konumunu koruyacaktır.
Cadde mağazacılığı konseptinde de gelişime bağlı değişimler yaşanmaktadır.
Cadde gözlükçülüğünün de bundan etkilenmesi kaçınılmazdır. Özellikle fast food kültürüne uygun “güneş gözlüğü & saat & aksesuar” sunanlarla “optik mağazacılığı” ayrışması hızlanacaktır. Bu aşamada “sermaye” kararını netleştirecek ve yol tercihinde bulunacaktır.
Optisyenlik mesleğine hakim nitelikli elemanın öneminin öne çıkacağı bu yeni modelde, mevcut pazarlama dilini ve yöntemini kullananların tüketici karşısında zorlanacağını ve tasfiye olacağını şimdiden söylemek mümkün.
Mesleğine hakim olup, müşterisinin beklentilerine doğru yerde, doğru mekanda, doğru çözüm sunabilme becerisini sürdürebilir kılanlar, olumsuz gelişmelerin yıkıcı etkisini hissetmeyecektir.
“Alışverişini marketten yaparsın ama cenazene mahalle bakkalı gelir” doğru bir tespit olmasına karşın günümüz gelişmesine ayak uydurabilen “dinamik bakkal” kahramanca mücadelesini sürdürebilmektedir.
Bunun için; özel ilgi, samimi hizmet dili, ekonomik fiyat, güncel çeşidi, kolay ulaşılabilen ve konforlu bir ortamda sunması gerekiyor.
Organize perakende devleri artık gözünü mahalle aralarına diktiğinden dolayı işleri her geçen gün daha da güçleşen Bakkal amca’nın, gelişmeye direnebilmesi için meslektaşlarıyla organize olup yerel birleşik mağazacılık modelleri geliştirmesi gerekmektedir.
Sonu ; çü – cü – ci – çi ile biten geleneksel meslek tanımı yerini yeni tanımlara bırakmakta!.
Kendinizi nasıl tanımladığınızı, kendi kendinize sormadan önce, yazıyı baştan tekrar okuyunuz lütfen!
Saygılarımla
Sabit SALMAN
Popilist kelimesini bir çok konuşmasında süsleme için kullanıyorsunuz. Birisinin ağzına ve üslübuna uyan birer özel kelime.
Birde çaldıran savaşı.:)
Salman BEY, bu size bir şeyleri çağrıştırıyor mu?