Gün geçmiyor ki bir skandal patlamasın. Devamı da gelecek gibi gözüküyor. Öyle kokular yayılıyor ki herkes burnunu tutarak tepkilerini dile getiriyor. Sanki bazı şeyler eskiye göre daha da hızlandı. Bu hıza herkes ayak uydurabilecek mi acaba? Esen rüzgar ister istemez beni de içine çekiyor. Devamlı kendime telkinde bulunuyorum. “Olayları internet sayfalarından takip et, bilgi sahibi […]
11 Eylül 2012 - 17:50 'de eklendi.
Gün geçmiyor ki bir skandal patlamasın. Devamı da gelecek gibi gözüküyor. Öyle kokular yayılıyor ki herkes burnunu tutarak tepkilerini dile getiriyor. Sanki bazı şeyler eskiye göre daha da hızlandı. Bu hıza herkes ayak uydurabilecek mi acaba?
Esen rüzgar ister istemez beni de içine çekiyor. Devamlı kendime telkinde bulunuyorum. “Olayları internet sayfalarından takip et, bilgi sahibi ol, yırtık eldivenden çıkar gibi zırt pırt kalemi eline alma, direk mücadelenin içinde olan insanların önüne geçme.” diyorum. Fakat bir arkadaşım çıkıyor, öyle bir öneride bulunuyor ki yeniden kaleme sarılmak zorunda kalıyorum.
Hamdi Selvi arkadaşımız BU NE PERHİZ BU NE LAHANA TURŞUSU başlıklı yazıya yolladığı yorumda “EMİR ALARAK YOLA ÇIKMAK YERİNE ÖNCE SEN NE YAPABİLİRSİN, BUNU TANIMLA… BİR LİDER ARAMAK YERİNE HER BİRİNİZ BİRER ÖNCÜLÜK GÖSTERİN.” diyor.
Öyle önemli bir konuya parmak basıyor ki gel de sus, gel de kayıtsız kal, gel de tahrik olma. Değerli arkadaşım Hamdi’nin çok önemli bulduğum bu cümlelerinin içine hep beraber girmeye çalışalım. Bana göre Hamdi arkadaşımızın değindiği konu yüzlerce kitapla açıklanabilecek bir konu. Bu dipsiz kuyuya düşmeden bunu irdelemeye çalışacağım.
Eskiden beri gelen o hep bildiğimiz DEVLET BABA kavramı. Bu Devlet Baba anlayışı Osmanlı’dan beri hala hayatımızda etkin. Osmanlı dönemindeki halkın niteliği, ümmet olmasıdır. Kendi iradesi yoktur. Padişah ne derse doğru olan odur. Halk önüne atılanla yetinir.
İzninizle burada yazıya bir ara verip küçük bir anımı anlatmak istiyorum. Yıllar önce bir akşam iş çıkışı İstiklal Caddesi’nde arkadaşımla beraber yürüyoruz. Arkadaşım bana okul yıllarında başından geçen bir olayı anlatıyor. Türkçe dersinde öğretmenleri sınıfta yazılı yapıyor.
Kompozisyonun konusu: “Atatürk NELER YAPMIŞTIR?”; arkadaşım buna cevap olarak kağıdına tek bir cümle yazıp, sınıf arkadaşlarının şaşkın bakışları arasında hemen öğretmenine teslim ediyor.
Kompozisyon notları açıklandığında arkadaşım tüm sınıfın içinde en yüksek notu alıyor. “Meraklanmamak elde değil. Ben üstüne üstüne gidip ısrarla soruyorum: “Cevap olarak ne yazdın?” Sorumu yanıtlama konusunda kasıtlı olarak ağır davranan arkadaşım bana dönüp gülümseyerek: “Çok basit. NELER YAPMAMIŞTIR Kİ…” diye yazdım diyor.
Daha sonraki yıllarda nereden bilebilirdim ki bu çok basit cümle benim düşünce hayatımın temelini oluşturacak.
Osmanlı yıkılır. Yerine yeni bir devlet kurulur. Başta tüm dünyanın tanıdığı bir lider. Bana göre yapmak istediği en önemli şey ümmeti özgür iradeli yurttaşa çevirmek. Bu güne geldiğimizde ise bazı insanlarımızın hala biat kültüründen sıyrılamamış, iradesini başkasına teslim etmiş olduğunu görüyoruz.
Bizim mesleğimizde de bunun örneklerini gördük ve yaşadık. Gelelim Hamdi arkadaşımızın önerisine. ÖNCÜLÜK. Tek kelime ile öncülük. Arkadaşımız çok önemli bir tespit yaparak ” Israrla buradan başlamalıyız.” mesajını veriyor.
En azından ben böyle anlıyorum. Moğolların söylediği gibi Bİ ŞEY YAPMALI. İyi de ne yapmalı? Hamdi arkadaşın dediği gibi tam da burada öncülük yapmalı. Arkadaşımızın gözden kaçırdığı küçük bir olguya değinmeden de geçemeyeceğim. Arkadaşımız HER BİRİNİZ BİRER ÖNCÜLÜK GÖSTERİN diyor.
Herkes öncülük görevini üstlenebilir mi? Hayır, bu mümkün değil. Peki kim alır bu görevi omuzlarına. Herkes kendine mi öncülük yapacak? Böyle bir şey olmaz. O halde öncülüğü kim yapacak? Mevcut gözlükçülerin içinden çıkacak nitelikli kişiler ancak içinden çıktığı kitleye öncülük edebilirler. Bu öncüler yoksa, oluşmamışsa biz daha çok oda hayali kurarız.
Bizim öncümüz yönetim kurulumuz ve başkanımızdır diyerek görevden kaçamayız. Tabii ki öncü güç yönetimdir. Ama benim bahsettiğim öncülük dernek üyeleri içinden çıkmış, öncü niteliği olan kişilerin öncülüğüdür. Görevi yönetimle taban arasındaki uyumunu sağlamak, özellikle de tabanın yönetim ile birlikte hareket etmesine öncülük etmektir.
Yönetim ile taban arasında oluşan ortak aklı harekete geçirmekte çok önemli bir rol oynar. Yönetim, arkasında duran bir gücü daima hissetmek ister. Dünyanın en iyi dernek yönetimini de oluştursak, en iyi liderini de başa getirsek eğer bu öncülük sorununu çözememişsek başarılı olmak mümkün değildir.
Bu öncü gücü oluşturmak en temel üyelik görevlerinden biridir.
Haydi dostlar görev başına. Haydi gençler görev başına.
Göray Uğurlu
Antakya Yayladağı’nda öğrencilere Beta Optik tarafından ücre...
Türkiye’ nin optik dijital dergisi, Tüm cihazlarda erişilebi...
"Mal ve Hizmetlere Uygulanacak Katma Değer Vergisi Oranların...
Kurum ile Bankaların protokolleri sona erdiği için artık ban...
Thélios azınlık hissesi planlarken, kalan hisseler kreatif d...
Sağlık Bakan Yardımcısı Doç. Dr. Şuayip Birinci, yapılan bir...
Nemrut taş heykellerinden birine sanal ortamda giydirdiğimiz...
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal A...
Kod8 Yazılım Teknolojilerinden Optik Mağazaları İçin Yeni Dö...
Bu söyleşi çok ses getirecek. Mutlaka izleyin. Odaların ve B...
Kısacası herkes elini taşın altına sokmalı,uykudan uyanmalı,dükkanlarından çıkmalı diyor Göray abi,herkesi yarından itibaren derneğe davet ediyor,dükkancı olarak;bizde varız demeye getiriyor Göray abi, dernek yönetimini arkalayın,yalnız bırakmayın arkadaşlar diyor Göray abi,meslekdaşlar; Sadece sorun için aramayın derneği birde hatır sorun diyor Göray abi.
Hatta hesap sorun diyor Göray abi..bu işler zor,özellikle parasız olmuyor aidatlarınızı ödeyin diyor Göray abi,derneğinizin arkasında durun diyor Göray abi.Hayat karekot ve barkotta ibaret değil diyor Göray abi.herkese hayırlı işler,bol kazançlar.