24 Aralık 2012 - 15:11 'de eklendi.
İnsan yaşamının vazgeçilmez hak ve özgürlüklerinden biri de ifade özgürlüğüdür.
Bireyin kendini, dünya görüşünü ve düşüncelerini özgürce ifade edebilmesi ne kadar doğal bir haksa başkalarının emek ve görüşlerine saygı duyması da o kadar yasal ve ahlaki bir sorumluluktur.
.
Düşüncelerinden ve bu düşüncelerini dile getirdiği için dernekten ihraç edilmiş biri olarak ifade özgürlüğünün en katı savunucularından biri olmuşumdur.
Eleştiriyi saldırmak için silah olarak kullanmak isteyenler nasıl ki hata yapıyorlarsa. Eleştiriye tahammül edemeyenler de hata yapıyorlardır. Toplum ve birey etkilenişimi kaçınılmazdır, bu nedenle eleştiriye tahammül etmeli ve öz eleştiri verebilmeliyiz.
.
Tarihin hiçbir döneminde tartışılmaz doğru yoktur ve olamaz da… Bireyler sorgulamalı ve eleştirmelidirler. Muhatap taraf da gelişimi engellememek adına bu sorgulamaya gerekiyorsa öz eleştiri vererek cevap vermelidir.
.
Mesleki mücadelenin en yoğun olduğu bu dönemde eleştiri ve öz eleştiri yöntemini kullanmayan veya bu yöntemden uzak duranlar gelişimin önünü tıkamaktan öteye gidemezler.
.
Yukarıda da değindiğim gibi ifade özgürlüğünün yanı sıra karşıdaki muhatabın hak ve özgürlüklerini de dikkate almak gerekiyor.
Eleştiri zamanında, toplumsal kazanca dayalı, objektif ve saldırgan olmadan yapıldığında değer kazanır.
Öz eleştiri de nesnel, gerçekçi, sükunetle hazırlanmış, irdelenmiş ve çözüme yönelik olduğunda tarafları tatmin eder.
Son dönemde yapılan yoğun eleştirilere karşı kırıcı olmadan, hataya düşmeden ve zaafları görmezlikten gelmeye çalışmadan cevap vermeye çalışacağım.
Dernek yöneticiliği kolay bir iş değildir. Birçok farklı konuda mücadele ederken diğer yandan dengeleri de korumak zorundasınız.
24 Haziran 2012 mesleki tarihimizde bir milat olarak yerini aldı. Uzun zamandır beklenen birlik önündeki tek engel ortadan kalkmış oldu.
Yönetim kadroları birlik mesajlarını inanarak deklare ettiler ve sonuç için adımlar atılmaya başlandı. Toplantılar yapıldı, dernekler kapandı ve tüzük değişiklikleri yapıldı.
İleriye yönelik yapılacak çalışmalar raporlanırken, günlük sorunlar için mücadele tüm güç ve ortak sesle verildi.
.
Bu altı aylık süre içinde mutlaka eleştirilecek bazı eylemler de olmuştur.
.
Buna da en iyi cevabı yönetim kurulu üyesi İlker Ayaz tarafından verilmiş. “Beni eleştir fakat kullandığın cümlelere dikkat et ki sana dönüşüm aynı cümlelerle olsun.”
.
Evet, bilgisayarınızın başına geçtiğinizde ve klavyenin tuşlarına basarken dile getirmek istediğiniz duygu ve düşünceleri rencide etmeden yayınlarsanız bundan herkes faydalanır.
.
Diğer türlü on yıldır bizleri yok etmek için mücadele eden, sosyal ve ekonomik tüm güçlerini bunu başarmak için sarf eden gruplara isteyerek veya istemeyerek hizmet etmiş olursunuz.
.
Öyle ki bu tarihte, bu konuda kanunun ilgili maddesi şu şekilde olmuştur o süreçte siz yönetici olarak ne yaptınız dendiğinde, “Acaba ben o tarihte bu bilgiyle ne yapıyordum? Sahada mıydım? Yoksa hata yapmaları için bekleyip eleştirme şansı için dua mı ediyordum?” sorularını da kendinize sorup,öz eleştiri verdiniz mi?
.
Eleştirmek sadece karalamak anlamında yapıldığında en kolay iştir. Bize yakışan kolaya kaçmayarak, gerçekten yapıcı sonuçlar elde edebileceğimiz eleştirilerde bulunmaktadır. Sektörümüzün gerçek anlamda ihtiyacı budur.
.
Turgut ÇAKAR
eleştirile bilirim ama herkes tarafından değil herhangi birinin eleştirmesine izin vermeyeceğim gibi hayatım daki her insan da beni eleştiremez üzerimde hukuku olan insanlar eleştirirlerse ve uslupları doğru ise sorun olmaz ama uslup yanlışsa kendine gelmesini öneririm ben muhtemelen zaten fazla samimi olmadığım biride eleştiremez müsade etmem son nokta mizah ,,, annem bana salak der başkası bana diyince de sen nasıl benim çocuğuma bunu dersin buyur burdan yak yada ya ben şöyle bir şey yapmıştım zamanın da ne kadar salakmışım ve insanın kendini tanıması oluyor ben buyum kardeşim kendimi böyle seviyorum ELEŞTİRİYE TAHAMMÜL ETMELİ VE ÖZ ELEŞTİRİ VEREBİLMELİYİZ nefsine uyan bir… Read more »
Sevgili Göray ağbi, Tesadüfen önce sizin yazınızı daha sonrada sevgili turgutun yazısını okudum herzamanki gibi yazdıklarınızı okurken keyif aldım birçok yazınızda olduğu gibi kibar ama net bir dille ifade ettiğiniz duygularınızın ve tespitlerinizin tamamına son cümleniz dışında katılıyorum. Ancak sevgili kardeşim Turgutun yazısında kanaatımca (yada zannımca demek daha mı doğru olur bilmiyorum ama) size yönelik bir eleştiri göremedim özelliklede son iki paragrafda yazdıklarına son dönemde internet ortamlarında ismini dahi açıklamaktan sıkılan bazı yorumculara verdiğini düşündüğüm cevaplar çok şık olmuş. Benim tanıdığım Turgut ve Göray beyler birbirlerine zımnen cevap vermezler bazı yanlış anlamalara meydan verip sütre gerisinde yatan birilerine malzeme yaratmamak… Read more »
Sayın Güray Uğurlu.
Yorumunuzu büyük bir üzüntü ile okudum.
Konunun siz ve yazdıklarınız ile hiç bir ilgisi yoktu.
Yazıyı dikkatlice okuduğunuz da eleştiri ve özeleştiri hakkında düşüncelerimi aktarıyor.
Dezenformasyonun, bir amaca hizmet etmek için karalamanın ve bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanların yazdıklarının eleştiri olmadığının altını çizmek için yazılmış yazıydı.
Sayın Turgut Çakar, Nedense yazınızı okuduğumda benim yazdığım yazıdan alındığınızı düşündüm. Benim on sekiz yıllık bir dönemi kayıp dönem olarak belirtmem belki sizi kırmış olabilir. Aşırı alınganlık göstermenizin nedeni Sayın Abdullah Aydın döneminde bir süre yönetimde bulunmuş olmanız olabilir. Yönetimde olmanız onunla her düşünceyi paylaştığınız anlamına gelmez. Zaten öyle olsaydı siz de ayrı dernek kurma ihtiyacı duymazdınız. Bugün de aynı saflarda olmazdık. Dikkatli okunursa benim yazılarımın çoğunda öz eleştiri olduğu görülür. ” … bu eller bizim ellerimizdir.” cümlesi bile bir öz eleştiridir. Eğer burada söylenen sözlerin muhatabı ben isem her şeyi kabul ederim ama tek bir şey hariç. Asla karşı… Read more »