14 Kasım 2012 - 14:45 'de eklendi.
Bu haftaki yazıma, TOOMAD’ın Avrupa Optometri ve Optik Konseyi ( ECOO ) ve Avrupa Optometri ve Optik Akademisi ( EAOO ) üyeliğini kutlayarak başlıyorum.
Ülkemize ve mesleğimize hayırlı, uğurlu olsun diyorum. Ayrıca bu iki kuruluşa üyeliğin TOOMAD’a çok yakıştığını da görüyorum. Ama bu yazımın konusu TOOMAD değil, onların sitesine konulan bir rapor. Hatta rapor bile değil. İsveç Goteborg’da gerçekleşen ECOO 2012 Sonbahar toplantısında sunulan bu raporun içindeki küçücük bir bölüm.
Benim çok ilgimi çekti.
O nedenle de sizlerle paylaşmak istiyorum.
İsveç Optometristler Derneği Başkanı Sayın Folkesson, ECOO genel sekreterinden gelen soruya cevap veriyor. Yazılanları aynen aktarıyorum. “Derneklerinin kesinlikle rekabetle ve ticari konularla ilgilenmediğini ayrıca istihdamla ilgili meselelere de karışmadıklarını, zira fiyat ve ücret konularına girerlerse meslekle ilgili kısmı kaçıracaklarını ifade etmiştir.
Web sitelerini çok geliştirdiklerini açıklayan sayın Folkesson, hastanın kendisine en yakın müessesenin adresini bulabileceği bir sistem hazırladıklarını, bu listede de adı geçen müesseseleri ise kendi kalite sistemlerine göre değerlendirdiklerini ( çalışanların katılmış oldukları meslek içi eğitim programlarının sayısı üzerinden ) hastanın buna göre gideceği dükkanı kendi seçebilme özgürlüğüne sahip olduğunu anlatmıştır.
Sayın Folkesson optometrislerin de bunu bildiklerinden dolayı meslek içi eğitim programlarını ve bundan tüm tarafların kazançlı çıktıklarını açıklamıştır.“
..
Ben yukarıdaki satırları okuyunca ilk aklımdan geçen ” Yahu adamlar nereye gelmişler, biz neredeyiz ve biz nelerle uğraşıyoruz kardeşim? ” demek oldu. Beni en çok etkileyen Sayın Folkesson’un kullandığı tek bir kelimeydi. O da HASTA kelimesi. Müşteri demeyip hasta demesi. Tüm meslek hayatım boyunca optik mağazamıza elinde reçetesi ile giren herhangi bir kişiye hiç bir zaman müşteri demeden ve gerçekten de onu öyle görmeden daima bu tek bir kelimenin bizim mesleğimizde ne kadar önemli bir yeri olduğunun bilinciyle hareket ettim.
.
Mesleğimizin gereği, gelenin müşteri olmadığından adım gibi emin olmama rağmen onun yerine kullandığım hasta kelimesinin de yeterli olmadığı inancındayım. Bu kelimenin gelen kişinin durumunu tam ifade edemediğini düşünüyorum. Kanımca bu ayrı bir tartışma konusudur. Bu yazının konusu tek kelimeyle HASTADIR. Önce gelin beraberce biraz gerilere gidelim.
.
Ülkemizde 1980 askeri darbesinden sonra kurulan geçici hükümetin başında Sayın Bülent Ulusu vardır.
.
Onun zamanında gözlük ithalatı serbest bırakılır. Dünyanın en ünlü optik çerçeve ve güneş gözlüğü markalarının mümessillikleri kapanın elinde kalır. Boş olan pazar en kısa sürede dolar. Buna bağlı olarak da gözlükçüler arasında rekabet başlar. Sonra stokların ve rekabetin daha da hız kazandığı, dükkanlarımıza kredi kartı çekmek için kullanacağımız pos makinelerinin girdiği, herkesin otomatik makine peşine düştüğü, renklenmiş vitrinlerin ışıl ışıl olduğu Sn. Özal dönemi başlar.
.
Bu dönem küreselleşme(globalleşme) rüzgarının esmeye başladığı bir dönemdir. Güzel bir rüyanın başlangıcıdır.Üretmeden hazır mal alıp satma herkes için daha caziptir. Paranın kazanıldığı, işlerin hep böyle gideceğinin düşünüldüğü bir zaman dilimidir. Giderek stokların biriktiğini, ülkemizin Avrupa’nın çerçeve çöplüğü haline geldiğini kimse görmek istemez. Sonra alış-veriş mağazası (AVM), daha sonra da mağaza zincirleri dönemine geçilir. Dünden bu güne geçen süredeki gelişmelere çok kısa değinerek geçtim. Perşembenin gelişi çarşambadan belliydi.
.
Kanaatim odur ki seksenli yılların başı gözlükçülük tarihinin bir miladıdır. Bir kilometre taşıdır. Olayları yorumlarken bu miladın öncesini ve sonrasını ayırarak görmekte büyük yarar vardır.
.
SEKSEN ÖNCESİ GÖZLÜKÇÜLÜK’ TE HASTA VARDIR, MÜŞTERİ YOKTUR. SEKSEN SONRASINDA HASTA YOKTUR, MÜŞTERİ VARDIR.
.
Bugün çok büyük bir çoğunluk, herhangi bir gözlük mağazasına giren kişiye müşteri gözüyle bakar. Herkes bilir ki gözlükçünün en basit tarifi şudur: Hastanın reçetesine uygun optik camları, uygun çerçeveye sağlıklı bir şekilde takan kişiye gözlükçü denir.
.
Lütfen herkes şu soruma tüm içtenliği ile cevap versin. Sağlık Bakanlığı’na bağlı bir mesleği sürdürenler, reçetesi ile gelen kişiyi müşteri olarak görür ise o gözlükçü (optisyen) sıfatına sahip olur mu? Soruyu daha da açıyorum. Bu anlayışta olanlar HALKIN GÖZ SAĞLIĞINA SAHİP ÇIKABİLİRLER Mİ? İşte zurnanın zırt dediği yer tam da burasıdır. Mesleğimizde tüm yaşadığımız sorunları doğuran ana sorun (temel sorun) budur. Bu meslek bu ana sorunu çözemezse, bu ana sorun mesleği çözecektir.
.
Benden söylemesi. DOST ACI SÖYLER.
.
Göray UĞURLU
Paylaşımınız için teşekkürler.İnsana insan gibi bakmanın bir ifadesi HASTA demek.Müşteri para hırsı bürümüş meslek katillerinin betimlemesi:(Çok önceleri dergimizde bu konuyla ilgili bir yazım olmuştu.Cebinden parasını almak yerine yüreğini kazanıp sağlık adına bişeyler yapıp parayı hakkıyla kazanmak…ihtiyacına cevap vererek.SAYGILAR Sayın UĞURLU
DOST ACI SÖYLER ŞİMDİ İSE POSTUMUZA SAHİP ÇIKALIM o müthiş kibirleri öz güvenleri arkasında kendilerine bir şey olmaz zannettiler gelinen nokta ortada sokaktan devşirilen bir adam salonların da enterne edilenleri tasfiye edip küresel pılana daha uyumlu olduğunu kanıtladı sakın bu süreci basma kalıplarla algılamayın aksine bü ülkede değişen hiç bir şey yok hizmet eden kadrolar dışın da hizmet edilen odak ise aynı hizmet ederken giyilen gömlekler değişsede hizmet edilen misyon aynı rejimin adı da aynı küresel düzene hizmet rejimi kim bilir kaç sene sonra kime amca kime abi dedikleri için pişman olacaklar ama çok geç olacak küreselleşme sıfır toplamlı bir… Read more »
tebrikler yorumlarınız ve tespitleriniz için.