Gerçeğe saygının olmadığı toplumlarda insanlar, bu durumun er ya da geç farkına varacak bilince de sahip olamayacaklardır.
02 Ocak 2021 - 11:58 'de eklendi.
Evrensel değerler, insan olmanın önemini ve değerini anlamamızı sağlayan, bilinçli, sorumlu ve gerektiği gibi yaşamamızda bize yol gösterici olan, tüm insanlığı bir arada tutan değerlerdir.
Evrensel değerler, aynı zamanda insan haklarının ve adaletin de temel dayanağı niteliğindedirler. Dolayısıyla evrensel değerlerimizi, felsefi görüşler eşliğinde incelemek ve tekrar üzerlerinde düşünmek insan olarak bizim en önemli sorumluluklarımızdan biridir.
Yeni bir yıla uyandığımız bu günde, yapacağımız en iyi şey, bugünden itibaren tüm yılımızı ve tüm yaşamımızı evrensel değerlerimizin bilincinde olarak geçirmek için bir adım atmak olacaktır.
EVRENSEL DEĞERLER
Günümüzde, evrensel değerler denilince genel olarak, insanın doğuştan sahip olduğu hak ve özgürlükler, belli kriterlere bağlı olarak yaşamasını garanti altına almayı hedefleyen fikri, ahlaki ve sosyal değer yargıları anlaşılmaktadır.
Evrensel değerler, kültürleşme sürecinde, tüm dünya milletlerinin paylaşmaları gereken ortak kültür öğeleridir. Uluslararası düzeyde insan hakları, çocuk hakları, kadın hakları, işçi hakları, hasta hakları, azınlık hakları ve hayvan hakları olarak algılanmakta ve uygulama alanı bulmaktadır.
Benim için ise evrensel değerlerin başında insana saygı her zaman ilk sırada olmuştur. Dil, din, ırk, yaş, cinsiyet farkı göstermeksizin; mesleği, mevkii ne olursa olsun, sağlıklı-sağlıksız, iyi-kötü, güzel-çirkin, zengin-fakir ayrımı yapmaksızın koşullar ve şartlar ne şekilde olursa olsun karşımızdakine önce insan olduğu için saygı duymak, benim için insan olmamızdan kaynaklanan asli sorumluluğumuzdur.
Psikoloji ve kültür antropoloji alanındaki çalışmalarıyla bilinen Robert Edgerton, tarihte yaşamış üç yüz farklı uygarlığı inceleyerek, bu uygarlıklar içerisinde yalnızca kültürleri evrensel değerlerden oluşanların varlıklarını devam ettirebildiği sonucuna ulaşmıştır.1
Edgerton’un belirttiği evrensel değerler şunlardır: Gerçeğe saygı, kişisel bütünlük, hakkaniyet ile adalet, insan onuruna saygı ve sevgi.
Gelin şimdi bu evrensel değerlere daha yakından bakalım.
BİLGİ, ADALET VE İNSAN ONURUNA SAYGI
Gerçeğe saygı, bilimselliktir. Bilimsel yöntemlerle elde edilmiş sonuçlara güven ve inancı içerisinde barındırır. İnsan aklının, zaman içerisinde kazandığı bilgi ve tecrübe ile üzerindeki bilinmezlik örtüsünü kaldırmasıdır.
Sokrates’in; bilmenin sınırı olmadığını ve öğrenmenin ilk evresinin neyi bilmediğini, ne kadar bilmediğini anlamak olduğunu anlatan, bilinçsizlik bilincini ifade eden ünlü “Bildiğim tek bir şey varsa o da hiçbir şey bilmediğimdir.” deyişi2 ne kadar günümüzde içi boşaltılmak suretiyle anlamsızlaştırılmaya çalışılsa da bin yılı aşkın süredir önemini korumaktadır.
Bilinçsizlik bilincine batıda olduğu gibi Doğu Medeniyetinde de rastlamak mümkündür.
Konfüçyus şu sözlerle “Neyi bildiğini bilmek ve neyi bilmediğini bilmek. İşte bilgi budur.” 3
Gerçeğe saygının olmadığı bir kültür, demagoji ve manipülasyon suretiyle gerçeklerden saptırılmaya, kötü niyetli kimselerin çıkarları doğrultusunda yönlendirilmeye açık olacaktır. Daha da önemlisi, gerçeğe saygının olmadığı toplumlarda insanlar, bu durumun er ya da geç farkına varacak bilince de sahip olamayacaklardır. Dolayısıyla gerçeğe saygı, aynı zamanda özgürlüğün ve birey olmanın de temsilidir.
Tarih boyunca birçok düşünür ve bilim adamının cehaletle savaştığını görüyoruz. Sokrates’in baldıran zehrini içmesine sebep olanlarla, Galileo’ya dünyanın dönmediğini (!) itiraf ettirenler aynı bilim karşıtlığının ürünüydüler.
Bugün de -ne yazıktır ki- aynı cehalet taraftarlığı dünyamızda varlığını sürdürüyor. Bilimi kendine yol gösterici kabul edenler olarak sonumuzun Sokrates, Galileo ve niceleri gibi olmaması için bu cehalete dur dememiz gerekiyor. Bunun da tek işlevsel yolu eğitimdir. Bilimin öneminin ve gerçeğe saygının çocukluk dönemi itibari ile insanlara öğretilmesi cehalet zincirlerini kırmanın tek yöntemidir. Bu eğitim de ancak gerçek anlamda işlevsel olan ve doğru işleyen bir sistemle mümkün olabilecektir.
Gerçeğe saygının tamamlayıcı unsurlarından biri ise şüphesiz adalet ve hakkaniyettir. Bilgi, doğru yönde, orantılı ve eşit kullanıldığı sürece insanlığa hizmet edecektir. Aksi takdirde bilgi, onu kendi çıkarları doğrultusunda kullanacak kimi kötü niyetli kişilerin silahı haline gelecektir.
Bu durum yalnızca günümüz için değil tarihin tüm dönemleri için geçerli olmuştur. Platon, “Bilgi, adalet ve diğer erdemlerden ayrıldığında, bilgelik değil kurnazlık olarak görülür.” 4 diyerek kastettiği de tam olarak budur.
Adalet ve hakkaniyet duygularının da çocukluktan itibaren sistemli bir eğitim ile çocuklara aşılanması bilimin öneminin öğretilmesi kadar zorunluluk taşımaktadır.
Peki neden adalet ve hakkaniyetli olmalı? Cevap insan onuruna saygı! Peki nedir bu insan onuru? İoanna Kuçuradi insan onurunu “İnsanın diğer canlılarla ortaklaşa taşıdığı özelliklere ek özellikler” 5 olarak tanımlıyor. Yani insan olmamız sebebiyle sahip olduğumuz özellikler, bizi insan yapan özelliklerdir insan onuru. Yağmur yağdıktan sonra içimize çektiğimiz toprak kokusundan aldığımız huzur, bir çocuğun gözlerinin içine baktığımızda içimize dolan şefkat, gökyüzüne baktığımızda içimize dolan umut… Bizi insan yapan her şeydir insan onuru. Gökyüzünden bahsetmişken Ülkü Tamer’in insan olduğumuzu hatırlatan şu dizesine yer vermeden olmaz.
“İçime çektiğim hava değil, gökyüzüdür.”6
Konumuza dönecek olursak; adalet doğrultusunda hakkaniyeti ilke edindiği sürece, insan onuruna yaraşır biçimde kullanıldığı takdirde özgürleşmemizi ve layık olduğumuz şekilde yaşamamızı sağlayacaktır.
KİŞİSEL BÜTÜNLÜK VE SEVGİ
Evrensel değerler, günümüzde sayısız uluslararası anlaşma ve kanunla bağlayıcı hale getirilmiştir. Ancak bu noktada üzücü olan birçok insanın bu değerlere gerçekten sahip çıkmadan, onları yaşamının odak noktasına koymadan yalnızca bağlayıcı metinler sebebiyle samimiyetsiz bir saygı göstermesidir.
Önceden böyle insanlara gerçekten kızar, bu tutumlarına anlam veremezdim. Ancak şimdi düşününce bunun sebebini daha iyi anlayabiliyorum.
Bu insanlar şöyle düşünüyor: “İnsan onuru, bilgi, adalet. Güzel söylüyorsun. Peki bunlara neden saygı göstereyim neden hayatımı bu doğrultuda yaşayayım?”
İşte bu sorunun cevabı; kişisel bütünlük ve tabi ki sevgidir.
Kişisel bütünlük; Mevlana’nın ünlü deyişi7 “Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol.” ile zihinlerimize kazığı üzere; kişinin, kendi ile arasındaki farklılıktan sıyrılmış olmasını ifade etmektedir. Söz gelimi, içimiz kan ağlarken gülmek, tadını beğenmediğimiz bir içeceği içmekten zevk alıyormuş gibi davranmak ya da inanmadığımız bir olguya inanıyormuş gibi yapmak benliğimizle aramızda derin bir uçurum oluşmasına ve bu durum kendimizden uzaklaşmamıza sebep olacaktır.
Marcus Aurelius, “Kendi zihninin hareketlerini gözlemlemeyenler, mutsuz olmak zorundadır.”8 diyerek kişisel bütünlüğe sahip olunmadan mutlu olunamayacağına vurgu yapmaktadır.
Dolayısıyla kişisel bütünlüğe sahip olmamız, önce kendimizle, sonra tüm insanlar ve insanlıkla olan ilişkimizin samimi ve dürüst biçimde olmasını ve nihayetinde mutlu olmamızı sağlayacaktır. Bu sebeple evrensel değerlerle olan ilişkimiz “mış gibi” yapmaktan ibaret olmamalıdır.
Evrensel değerlere olan bağlılığımızın temel sebebi insanlık tarihi boyunca var olmuş en temel değerimiz ve yaşam kaynağımızdan gelmektedir. Bu değer, şüphesiz hepimizin hemfikir olacağı üzere, sevgidir.
Sevgi, kişisel bütünlük ile birleştiğinde hayatımız, mutluluk ve huzur dolu bir biçim kazanacaktır. Karşımıza çıkacak türlü zorluk ve sıkıntıya rağmen mutlu kalabilmeyi başarabilmek insanın sahip olabileceği en büyük erdemdir. Aksi halde, mücadele etmeden yenilgiyi kabullenmek, kendini ve insanlığı sevmekten vazgeçmek mutluluğun kaçırılmasını ve sonu gelmez pişmanlıkları beraberinde getirecektir. Ve Dostoyevski’nin “İnsanı en çok acıtan şey; hayal kırıklıkları değil, yaşanması mümkünken yaşayamadığı mutluluklardır.” 9 diyerek altını çizdiği üzere bu durum insanın en büyük acısı olacaktır.
Gerçeğe ve insan onuruna saygıyı, adalet ve hakkaniyet duygularını içimizde barındırmak, kendimizi olduğumuz gibi kabullenmek ve içimizdeki sevgiyi her daim canlı tutmak, insan olarak sahip olabileceğimiz en kıymetli erdemdir. Bu erdemi geleceğimiz olan çocuklarımıza aktarmak daha güzel bir dünya için öncelikli görevimizdir.
Unutulmamalıdır ki değişmez tek kural, değişmez bir kuralın olamayacağıdır. Yeni yılın; en mutlu değişimlerle, başarı, sağlık ve mutluluk getirmesi dileğiyle…
Av. Suat ŞİMŞEK
1 Robert B. Edgerton, Hasta Toplumlar
2 Platon, Sokrates’in Savunması
3 Konfüçyus, Konuşmalar
4 Platon, Meneksenos
5 İoanna Kuçuradi, İnsan Haklarının Felsefi Temelleri
6 Ülkü Tamer, Bruegel
7 Mevlâna, Mesnevi
8 Marcus Aurelius, Kendime Düşünceler
9 Dostoyevski, Yeraltından Notlar
Haber vermeden geldiğim bu köy kahvesinde Ruşen Amca'yı görü...
ÜNİVERSAL GÖZLÜK SAAT OPTİK ÜRÜNLERİ SANAYİ VE TİCARET AŞ’YE...
Optik ve gözlük sektörünün uluslararası ölçekteki en önemli ...
Antakya Yayladağı’nda öğrencilere Beta Optik tarafından ücre...
Türkiye’ nin optik dijital dergisi, Tüm cihazlarda erişilebi...
"Mal ve Hizmetlere Uygulanacak Katma Değer Vergisi Oranların...
Kurum ile Bankaların protokolleri sona erdiği için artık ban...
Thélios azınlık hissesi planlarken, kalan hisseler kreatif d...
Sağlık Bakan Yardımcısı Doç. Dr. Şuayip Birinci, yapılan bir...
Nemrut taş heykellerinden birine sanal ortamda giydirdiğimiz...