TEŞHİR

“Mesleğimizin Güvencesi” olduğunu iddia eden oluşumun yaptığı gibi, yapılan eylem hakkında yetkili makamın kararı olmadan, hiçbir meslektaşını teşhir etmemiştir ve etmeyecektir.”

Yukarıdaki satırlar ülkemizin önemli bir derneği tarafından reklamlar konusunda son zamanlarda yaşanan gelişmeler sonucu yazılmış bir yazıdan alınmıştır.
Değerli meslektaşlarım, hangi derneğin üyesi olursanız olun her koşulda size düşen görev gündemi takip etmek, bilgi sahibi olmak ve ekmeğinize sahip çıkmaktır. Bizler yönetici kadroları olarak hata yapabiliriz. Önemli olan bu hatadan dönmemize yardımcı olmanızdır.
Bir meslektaşımızı teşhir etmekle suçlanıyoruz. Değerli yöneticileriniz doğal olarak bir üyelerinin maruz kaldıkları uygulamadan rahatsız olmuşlar bunu da gündeme getirmişler. Kendilerine gösterdikleri hassasiyetten dolayı teşekkür ediyorum. Keşke kendi davranışlarında da bu hassasiyeti gösterebilselerdi.
Peki, bu güne kadar bizlere yani tüm meslek temsilcilerine karşı yapılan neydi?
Sosyal güvenlik prim borcu olan meslek adamlarını müessese isimleri ve borç miktarları ile yayınlamak.
Türkiye de trafik kazalarının bu kadar yoğun olmasının nedeninin gözlükçünün eğitimsiz olduğunu söyleyerek tüm meslek adamlarını zan altında bırakmak.
“Lazer operasyonunun Türkiye’de diğer ülkelerden daha fazla rağbet görmesinin nedeni, Türk gözlükçülerinin gözlük kullanıcılarını memnun edememesidir” diyerek tüm meslek adamlarını iş bilmez olarak lanse etmek.
Sanayici, işadamı, SGK temsilcilerinin ve dernek yöneticilerin katılımcı olduğu önemli bir toplantıda Türk halkı diye başlayan ama asıl hedefi gözlükçüler olan bir fıkra anlatarak “Halkım çiçeklerden en çok lavantayı sever çünkü içinde avanta var” diyerek gruba siz bunlara bakmayın onlar meslek adamı değil avantacı diye mesaj vermek.
Bu ve benzeri arşivde kitap oluşturacak kadar beyanlarla her defasında mesleğin temsilcilerini teşhir eden bir kurumun, verdiği reklamlar yüzünden eleştirilen müessese için gösterdiği duyarlılık tartışılmalı mıydı?
Tabii ki tartışılmazdı ve tabii ki bu reklamları veren müessese ve diğerlerini koruyacaklardı.
Genel kurullarda bu firmaların mesul müdürlerinin oyları ile kazandılar gözlükçüler yoktu.
Yabancı konukları ağırladıkları toplantıların en büyük sponsoru bu firmalardı, gözlükçü aidatları ile yapılmadı bu toplantılar. ( afişlerde bu firmaların isimleri ilk sıralarda yazıldı)
Dergide bu firmalar reklam verdiler.
Yıldızlı otellerin lüks salonlarında yediğiniz iftar yemeklerin sponsoru da bu firmalar değimliydi.
Ben nasıl ki yönetiminde bulunduğum derneğin üyelerinden aldığım güçle onlar için çalışıyorsam onlarda kendilerine destek olan üyeleri için çalışacak ve etik değerleri onların ihtiyaçları doğrultusunda yeniden yazıyorlar.
Ben üyelerimin menfaatlerini korumak için verdiğim mücadelede kendimi haklı görüyor ve bu nedenle isim yazmayı etik dışı olarak düşünmüyorsam onlarda kendi üyelerinin menfaati için mücadele edip isim yazmıyor ve o ismi yazanları suçluyorlar.
Önemli olan siz meslektaşlarımızın düşüncesi ve eylemleridir. Sizlerin vereceği karar bu derneği sponsorların hizmetinde bırakıp geneli hedef alan tüm saldırılara kulak tıkayıp tek dükkân sahibi veya bir iki dükkânları olan meslektaşlarınızı yok etmeye yönelik her türlü karalamaya göz yummak mı;  yoksa “yeter artık Türkiye’nin ilk meslek örgütünü kurmuş ve bu güne getirmiş kişiler olarak bizlerin davasına sahip çıkın” demek mi  olacak?

Gözlükçü
Turgut ÇAKAR