‘’HEPSİ OYUNDU OĞLUM. HAYATTA İKİ TÜRLÜ İNSAN VARDIR, ALDATANLAR VE ALDATILANLAR, BU DA SANA DERS OLSUN’’
03 Şubat 2014 - 19:00 'de eklendi.
Küçük bir çocuk, hayalleri ve kendine göre bir dünyası var. Dünyanın nasıl olduğunu, onu nelerin beklediğini bilmiyor.
Sanıyor ki her şey onun hayalleri gibi olacak.
Çocukluğumda mahallemize sirk gelmişti. Eskiden, günümüzdeki CİRCUS’lar gibi ithal sirk firmaları yoktu. Onlar daha sektörümüz gibi kurumsallaşmamıştı. Çingene çadırlarında, kapıda kesilen biletlerle izleyici alırlar, at arabalarının üzerinde gezen çığırtkanlarla duyuru yaparlardı.
Mahallemizin çocuklarının en büyük eğlencesi de at arabalarının arkasına takılıp koşmaktı. O dönemlerde REKLAM böyle yapılırdı. Ne rtük vardı, ne de denetleyen başka bir kurum.
Yine böyle bir dönemdi.Çadırlar kuruldu, derme çatma afişler asıldı, REKLAMLAR başladı. Bu seneki sirkin gözdesi hala aklımda sarışın bir bomba, tam bir afet, çocuk olduğum halde beni bile çok derinden etkileyen DENİZ KIZI EFTELYA.
Tanıtımlar başladı başlamasına ama REKLAMLARIN olduğu dönem nasıl geçecekti. Bekleme süreci, meraktan bütün semt sakinlerini çatlattı, özellikle de biz çocukları. Deniz Kızı Eftelya yüzünden sevgilisinden ayrılanlar oldu. Anlatılana göre Deniz Kızı Eftelya bir tanrıça, bir efsane, dünyanın en güzeli, çok özel. Özelliği de şu; İnsandan bir vücut balıktan bir kuyruk. Yarısı balık yarısı insan.
Nihayet beklenen gün geldi çattı. Biletler kapış kapış satılmaya başlandı. Yoğunluk yüzünden, giriş tarihi olmayan biletler bile satıldı. Ne zaman boş bulursan o zaman gir, misali. Tabiki bu biletlerden dedem kendisine ve banada aldı. Şu sorumun cevabını hiç bulamadım. Dedem bileti benim içinmi aldı? Yoksa kendisi içinmi aldı?
Bana sorarsanız tüm rağbet Deniz Kızı Eftelya’ yaydı. Bir koşturmaca, bir harala gürele hazırlandık. Akşam yemeğimizi yemiştik, dedem keyif kahvesini bile içmişti. En şık kıyafetlerimizi giydik, Boğaziçi limon kolonyamızı süründük, elimden tuttu, bostanda kurulan çadırın yolunu tuttuk.
Aradaki mesafe çok kısaydı. Fakat benim kalbim, korkmuş bir kuş yavrusu gibi pıt pıt atıyordu. Sonunda malum mekana ulaşmıştık. Tüm mahallelinin günlerdir merakla beklediği EFTELYA’ nın ÇADIRI tam karşımda duruyordu. Dedemle birlikte gizemli karanlık bir koridordan geçip gayet salaş, eski püskü, küf kokan küçük bir meydanlığa çıktık.
Seyircilerin oturması için kimisi kırık, kimisi tamirli tahta sandelyelerin bulunduğu bölüme geçip oturduk.
Hepinizin bildiği ve bahsettiğim gibi bugünkü CİRCUS’ ların sergilendiği gösterilerin daha ilkelleri. Ayı oynatmalar, köpek koşturmalar, palyaçolar, maymunlar, ip canbazı falan filan. Kendi namıma bunların hiç birini izlemediğimi söyleyebilirim. Herkes gibi benim de merakım Eftelya’ydı. Sonunda beklenen an geldi, çattı.
Işıklar söndürüldü, trompetler çalındı. Işıklar tekrar yandığında ise meydanı dolduran boşlukta kocaman bir tahtın içinde boylu boyunca yatan dünyalar güzeli, sarışın EFTELYA vardı. Uzun bir süre nefesimi tutarak onu o şekilde izledim. Sanki büyülenmiştim. Son gösteri olduğu için yanına yaklaşmamıza izin verdiler, tabi dokunmamak kaydıyla.
Çok güzel bir vücut, çok güzel bir yüz, melekler kadar kusursuz. Tam hayalini kurduğum gibiydi. Kimbilir belki de beni beğenir, evlenme teklifimi bile kabul edebilirdi. Belden aşağısı balık olan bölümü lacivert pullarla kaplıydı ve pullardan gelen ışık parlaması gözlerimi kamaştırıyordu. Tüm dikkatimi vererek inceledim. Hiç bir ipucu bulamamıştım. Merak ettiğim ise şuydu; Gerçekten yarısı balık yarısı insan olan bir varlık olabilir miydi? Bu soruyu o güne kadar hiç kimseye sormamıştım, soramamıştım. Bana göre DENİZ KIZI EFTELYA’ yı herkes tanıyor ve biliyordu. Tüm cesaretimi topladım ve dedeme sordum.
‘’Dede, DENİZ KIZI EFTELYA gerçekten böyle mi? Hiç bir oyun yok değil mi?’’Gözümle gördüğüm halde hala tereddütlerim vardı. Aldığım cevabın ise benim gelecekte ki hayatımı etkileyeceğini o gün tahmin bile edememiştim. Dedemin cevabı şuydu;
‘’HEPSİ OYUNDU OĞLUM. HAYATTA İKİ TÜRLÜ İNSAN VARDIR, ALDATANLAR VE ALDATILANLAR, BU DA SANA DERS OLSUN’’
Bu gün bende bu söze şunu ekliyorum.
BİRDE ALDATTIĞINI SANANLAR VARDIR BU DÜNYADA.
Eve döndüğümüzde saat bir çocuk için oldukça geç olmuştu. Hem paramızı vermiştik hem de kandırılmıştık. Benim zedelenen güven duygum ve gururumda cabasıydı. Saatlerce uyumak için sağa sola döndüğümü çok iyi hatırlıyorum. Bu olay bana ders olmuştu. Dedemin dediği gibi hayatta bir adatılanlar, bir de aldatanlar vardı, birde benim sonradan eklediğim aldattığını sananlar SANIRSAM.
Herkese hayırlı işler bol bereket. Gününüz aydın, yolunuz Optometrisiz olsun. Kalın sağlıcakla..
Levent Akagündüz
Retinitis pigmentosa ve yaşa bağlı makula dejenerasyonu gibi...
Marcolin’in Türkiye’deki resmi distribütörü Merve Optik’tir....
Kurum ile Bankaların protokolleri sona erdiği için artık ban...
Ufukla yükseklik arasındaki farkı göremeyenler, kibirle bilg...
Venedik'teki tarihi Palazzo Flangini'de "The Lens of Time – ...
Göz hastalıkları alanında uzmanlığıyla tanınan değerli mesle...
Fransa’da göz sağlığı alanındaki yetki sınırlarına dair tart...
Şanlıurfa İl Jandarma Komutanlığı tarafından “Suç İşlemek Am...
Anneler günü geleneği, Antik Yunanlıların Yunan mitolojisind...
Merhuma Allah’tan Rahmet, kederli ailesine, sevenlerine, sab...
LEVENT KARDEŞİM SENİ CANI GÖNÜLDEN KUTLUYORUM BİR OLAYI ÇOK GÜZEL HİCVETMİŞSİN UZUN ZAMANDIR BÖYLE GÜZEL VE BAKLAVA TADINDA BİR YAZI OKUMAMIŞTIM ELİNE KALEMİNE YÜREĞİNE SAĞLIK MUTLAKA VERDİĞİN MESAJ YERİNE ULAŞMIŞTIR Kİ UMARIM BU SAYEDE DE OPTİSYENİN SESİ İYİ BİR YAZAR KAZANDI.SAĞLIKLA MUTLULUKLA KAL LEVENT.