Deminden beri güzel güzel konuşuyorduk. Suriye’den, Esad Beşar’dan girdik, Karadeniz de kahvaltılar da yenen Kuymak’tan çıktık. Hoş sohbet biri. Kendini dinletiyor. Anlatımı da bir keyifli ki sormayın.. Tam mesleğini soracaktım ki, atölyeden gözlüğünü verdiler. Deniyoruz. Dükkan dan dışarı, tabelalara bakın diye yönlendiriyorum. Gerek yok. İnsan yüzlerini tanıyayım yeter diyor. Alçak gönüllü biri, hemen beğendi. Reçete […]
03 Mayıs 2013 - 10:42 'de eklendi.
Deminden beri güzel güzel konuşuyorduk.
Suriye’den, Esad Beşar’dan girdik, Karadeniz de kahvaltılar da yenen Kuymak’tan çıktık. Hoş sohbet biri. Kendini dinletiyor. Anlatımı da bir keyifli ki sormayın..
Tam mesleğini soracaktım ki, atölyeden gözlüğünü verdiler. Deniyoruz. Dükkan dan dışarı, tabelalara bakın diye yönlendiriyorum. Gerek yok. İnsan yüzlerini tanıyayım yeter diyor. Alçak gönüllü biri, hemen beğendi. Reçete arkasını yazdırıyorduk,’’siz yazın ‘’ dedi. Tezgahtarımız siz yazarsanız daha iyi olur. SGK, bu konuda çok titiz açıklamasını yaptı. Adam, tekrar ya siz yazın, ben imzalarım diye kağıdı önümüze uzattı. Kırmak ta istemiyorum Siz sadece kimliğinizi yazın, yeter ! dedim. Sonra da pişman oldum. Oldukça kötü, anlaşılmaz ve ancak ilkokul’ a yeni başlamış bir çocuğun bozuk bir el yazısı ile adını, soyadını yazdı. İmza olarak ta basit bir karalama yaptı.
Ben elinde bir sakatlık falan vardır diye düşünürken, o konuştu :
En çok böyle durumlarda zorlanıyorum. Bir de devlet dairelerinde derdimi anlatmak zor oluyor. Normal de mühür falan kullanıyorum ama, bugün evde unutmuşum .’’
Mühür falan denince ben de jeton düştü. Rahmetli anneannemin de mühür’ ü vardı. Okuma, yazma bilmeyenler eskiden imza yerine parmak basmak istemediklerinden isimlerinin yazılı olduğu mühürleri kullanırlardı. Ama bu çağda ?
Okumanız yok mu? diyorum.
Evet, yok diyor.
Yani nasıl olur? diye şaşırıyorum. Bu kadar kültürlü olup okuma-yazma bilmemeniz tuhaf diye belirtiyorum. Hiç mi okuyamıyorsunuz? soruma,
‘’ Okumak denmez ama bazı şeyleri anlıyabiliyorum ‘’ diye cevap veriyor.
Misal, Hürriyet gazetesini tanıyorum.100 gazete arasından onu çekip alabilirim. Ama o yazıya başka bir yerde rastlasam okuyamam.’’
Okuma bilmemesini ona yakıştıramayan tek ben değilmişim. Alışmış bu bakışlara. Gerçekten yaşamak için bir şeyler okumaya da çok gerek yokmuş. Gerçi bu iletişim dünyasında okumayı reddetmekte çok güçmüş ama. İşte! Ne öğrendiyse hayattan öğrenmiş. ‘’Bunu söylerken okumaya karşı olduğum gibi bir şey anlaşılmasın, ama benim gibi her şeye karşı birileri de olmalı hayatta ‘’ diye ekliyor.
‘’Askerde okuma-yazma öğretmediler mi? Öyle bir zorunluluk olmalı ‘’ diyerek okumadığına pişman etmek istiyorum.
‘’ Gidersen evet ‘’ diyor. ‘’ Ama ben gitmedim. Mazeretim de yoktu.İlk vicdani retçiler arasında sayılabilirim.2,5 yıl hapisten sonra serbest kaldım.’’
Soracağım çok şey var. Hangisinden başlayacağımı bilemiyorum.
‘’Bu okuma-yazma öğrenmemeniz, düzene karşı politik bir tavır mı yoksa? ‘’
‘’Yok ‘’ diyor. ‘’Kendi içinde gelişti. İlkokul 4’ e kadar tek harf öğrenemedim. Geç anlayan bir yapım varmış. Bir nevi embesillik. Doktor öyle dedi. Büyüyünce becerileri gelişir. Çocuğu fazla sıkmayın demiş. Bunu görev gibi algılayan babam, hemen okuldan aldı beni.16-17 yaşlarından sonra sağlıklı gelişmem başladı. Sonrasında da hayata geç başladığım için,çocukluğa verdim kendimi. Öğrenmedim, öğrenemedim.. Hayat böyle de güzel. Bu sayede iddia gibi oyunlarım yok. Kredi kartım yok. Babamdan bağlanan emekli maaşım, aileden gelen kira gelirlerimle yaşıyorum. Bazen bir şey öğrenmemek kibiri de, ukalalığı da engelliyor. Ya da böyle avutuyorum kendimi.’’
Adamcağız kalkıp gidecek, ben hala:
‘’Yani dağ başında, kırda-bayırda olsanız anlarım. Ama günümüz Türkiye’ sinde, hele İstanbul’ da gündelik yaşamınız da yaşam kalitenizi azaltmıyor mu bu durum? Artık e-mail numarası olmayanlara otobüs bileti bile verilmeyecekmiş ?….’’’’
‘’Canım teknolojiye falan karşı olduğumu söylemedim ki. Şükür yalnız da değiliz. Çocuğumuz var, eşimiz var… Hem bazı şeyler, birileriyle daha iyi. Birilerine ihtiyacınız olduğunu hissettirmeniz, hem yaşamı kolaylaştırır, hem de ilişkileri sıcak tutar. Bak gördün mü, deminden beri beni sırf sıra dışı olduğum, alışık olmadığınız bir durumum yüzünden nasıl bir sohbetin içine girdik? Bazen cahil toplumlar da alim olmaktansa, alim bir toplulukta okuma-yazma bilmemek farklı bir ayrıcalık sağlayabiliyor.
Sizinle daha da konuşmak isterdim ama, hanım Altı yol‘ da beni bekleyecekti. Sinema günleri için Reks’ ten bilet almış. Onu bekletmemek lazım. Hadi hoşçakalın. ‘’
Tokalaşıyoruz, 50 yaşlarında ki bu bey ile. Çocuk, şemsiyesini veriyor. Aynadan kasketini düzeltirken tekrar göz göze geliyoruz. ‘’film de alt yazılıymış ‘’ diyor.
‘’Ama olsun, hanım üşenmedikten sonra bana ne ? ’’ son sözleri oluyor.
Optik ve gözlük sektörünün uluslararası ölçekteki en önemli ...
Antakya Yayladağı’nda öğrencilere Beta Optik tarafından ücre...
Türkiye’ nin optik dijital dergisi, Tüm cihazlarda erişilebi...
"Mal ve Hizmetlere Uygulanacak Katma Değer Vergisi Oranların...
Kurum ile Bankaların protokolleri sona erdiği için artık ban...
Thélios azınlık hissesi planlarken, kalan hisseler kreatif d...
Sağlık Bakan Yardımcısı Doç. Dr. Şuayip Birinci, yapılan bir...
Nemrut taş heykellerinden birine sanal ortamda giydirdiğimiz...
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal A...
Kod8 Yazılım Teknolojilerinden Optik Mağazaları İçin Yeni Dö...