2008 Cannes Film Festivali’nde ÜÇ MAYMUN Filmiyle En İyi Yönetmen Ödülü’nü alan Nuri Bilge Ceylan’ın ödül töreninde yaptığı teşekkür konuşmasında söylediği “TUTKUYLA SEVDİĞİM YALNIZ VE GÜZEL ÜLKEME…” sözleri ile bu yazıma başlamak istedim. Bu yazımın konusu ülkelere optometri nasıl geliyor veya getiriliyor. Ama önce şunu bilmek zorunluluğu var. “ECOO AVRUPA’DA UZUN VADEDE TEKDÜZEN BİR UYGULAMA […]
30 Ocak 2013 - 13:10 'de eklendi.
2008 Cannes Film Festivali’nde ÜÇ MAYMUN Filmiyle En İyi Yönetmen Ödülü’nü alan Nuri Bilge Ceylan’ın ödül töreninde yaptığı teşekkür konuşmasında söylediği “TUTKUYLA SEVDİĞİM YALNIZ VE GÜZEL ÜLKEME…” sözleri ile bu yazıma başlamak istedim.
Bu yazımın konusu ülkelere optometri nasıl geliyor veya getiriliyor. Ama önce şunu bilmek zorunluluğu var. “ECOO AVRUPA’DA UZUN VADEDE TEKDÜZEN BİR UYGULAMA SAHASI BELİRLENMESİNİ HEDEF ALMAKTADIR.” ( ECOO Ekim 2010 Bülteninden) ECOO’nun hedefe varmadaki sürecin adı UYUMLULAŞTIRMADIR. ECOO’nun uzun vadede hedef aldığı uygulama sahası da Avrupa’dır. Peki, gerçekleştirmek istediği tekdüzen nedir? Hemen söyleyelim. İçinde oftalmolojinin olmadığı, optometrinin tam egemenliğinin sağlandığı uluslararası sermayenin düzenidir. Bu düzenin “TEK” liği TEKELCİLİĞİN “TEK” liğinden gelir. Bu yüzden de adı TEKDÜZENDİR. Bu tekdüzenin dışında kalan diğer düzenler hangi düzenlerdir? Birincisi oftalmolojinin tam egemen olduğu bir düzendir. Bu düzende mağaza zincirleri olsa da olmasa da gözlükçüler kendi pazarlarında vardırlar. Bazı eksikliklerine rağmen halkın göz sağlığının en iyi şekilde korunduğu düzen bu düzendir. İkincisi ise karma bir düzendir. Bu karma düzende oftalmolog ve optometrist bulunur. Sanayileşmiş ülkelerde mağaza zincirleri ile diğer gözlükçüler şu veya bu oranda da olsa pazarı bölüşürler. Şimdi buraya çok dikkat edelim.
Gelişmekte olan ülkelerde ise daha açık söyleyelim, ÜLKEMİZDE, BU İKİNCİ KARMA MODELDE HEMEN HEMEN PAZARIN TAMAMI, SÜREÇ İÇİNDE MAĞAZA ZİNCİRLERİNİN ELİNE GEÇER. Gelişmiş ülkelerle, gelişmekte olan ülkeler arasındaki bu farkı gözden kaçırmamak gerekir. Daha önceki bir yazımda da belirttiğim gibi en iyimser bir rakamla zincir mağazaları dışında kalan gözlükçülerin %90’ı ortadan kalkar derken, bu bilimsel gerçeğe dayanarak böyle bir varsayımda bulunmuştum.
Tekelci sermayenin özelliği tekel karı elde etmesidir. Bu sermayenin en rahatsız olduğu düzen, birinci düzendir. Yani sadece oftalmolojinin bulunduğu düzendir. Kendi çıkarına ters düşen bu düzeni zorlar ve kendine bir yol açarak ikinci düzen dediğimiz düzene geçişini sağlar. Bazı ülkelerde başarılı, bazı ülkelerde de başarısız olur. Ama mücadele bitmez, mücadele sürecektir ve sürmektedir. Uluslararası tekelci sermayenin başarılı olup karma düzeni sağladığı ülkelerde işler daha da zordur. Kim için? Mağaza zinciri çemberi içine alınmış gözlükçüler için. Oftalmoloji tek başına değildir artık. OPTOMETRİ GELMİŞTİR. Çorabını örmüştür. Kimin başına geçireceğini de iyi bilir. Şimdi gelelim yalnız ve güzel ülkemize. Yirmi seneyi aşkın bir süredir optometriyi getirme faaliyetleri yürütülmektedir. Bugün ise “Önce üniversitelerde optometri eğitimi mi başlasın? Yoksa önce optometri meslek olarak mı tanınsın?” tartışılmaktadır. Ne acıdır ki gözlük sektörümüzde bugüne kadar optometri konusunda ciddi bir karşı duruş sergilenmemiştir. Tüm çabalara rağmen ülkemize optometri gelmediyse bunu güçlü oftalmologlarımızın direnişine borçluyuz. Bu konuda sektörümüzden hiç kimse kendine pay çıkarmasın. Yiğidin hakkını yiğide verelim. Bugün şaşkınlık içinde her kafadan farklı bir sesin çıktığı, herkesin kendisini tartışmanın içinde bulduğu, sislerin yavaş yavaş dağılmaya başladığı, gerçeğin giderek netleştiği bir dönemi yaşıyoruz. Bu doğal bir geçiş sürecidir. Böyle olmak zorundadır. Tekelci sermayenin getirmek istediği düzen, mağaza zincirleri dışında kalan gözlükçüler için bir darağacıdır. Bu düzenin sektörümüze bir yararı olmadığı gibi halkımıza da, devletimize de en küçük bir yararı olmayacaktır. Ortaklaşa rekabet dendiğinde de aklımıza gelecek olan sadece mağaza zincirlerinin kendi aralarında yapacağı rekabet olacaktır. Size bu üç düzenden “Hangisi sizin düzeniniz?” demiyorum. Tercih sizin.
Şimdi ana konumuza dönelim. Neydi ana konumuz? Ülkelere optometri nasıl geliyor veya getiriliyor?
Bir defa daha söyleyelim. ECOO, uluslararası büyük sermayenin örgütüdür. Onların çıkarları için vardır. Tüm faaliyetleri, hizmetinde olduğu güçlerin pazarlarını genişletmek ve yeni pazarlar yaratmaktır. Peki, bunu nasıl gerçekleştiriyor veya gerçekleştirmeye çalışıyor? Bunun ilk adımı kendine üye yapabileceği bir örgütün (yani izin alacağı bir derneğin) bulunmasıdır. İkinci adım ise bu derneğin tüzüğünün değiştirilerek uyumlulaştırılmasıdır. İşte o zaman o ülkede üyelere yönelik bir uysal ve uyumlu çocuklar çalışma süreci başlar. Yani onlar da uyumlulaştırılır. Ufaktan propagandalar başlar. “Mesleğimizi doktorun vereceği bir reçeteye bağımlı olmaktan kurtarmalıyız. Ancak o zaman mesleğimiz bağımsızlığına ve özgürlüğüne kavuşacaktır vs…” Böylece gökten ECOO ayetleri inmeye başlar. Ve bu ayetler sitelerde çarşaf çarşaf yayınlanır.. Ezberledikleri bu ayetleri bir papağan gibi her gün her yerde tekrarlayıp dururlar. Sponsorların arkasında olduğu bir dizi ipe sapa gelmez anketler ve projelerdir bunlar. Ve bunları girebildikleri her ülkede ulusal devletlere karşı bir baskı aracı olarak kullanırlar. Ama aralarında bir tanesi var ki ona değinmeden geçemeyeceğim. “Optometriye geçit verirseniz sağlık harcamalarınız azalacak ve bütçeden sağlığa ayırdığınız pay daha aşağıya çekilecek.” diyerek özellikle bizim gibi ülkeleri baskı altına alırlar. Bu tam bir aldatmacadır. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından 2009 yılında yapılan bir araştırmanın sonucuna baktığımızda, sağlık harcamaları yönünden Türkiye’nin Avrupa ülkelerinin en sonunda yer aldığını görürüz.” Optisyenin Sesi sitesi Sağlıkta Sağlıksız Görüntü başlıklı yazıdan” Başka bir ifadeyle Türkiye sağlığa ayrılan bütçede olumsuzluk anlamında Avrupa birincisidir. Bugün krizde olduğu söylenen Yunanistan bile bizim bir üst sıramızdadır. Bu tablo ortadayken devletimiz neyin tasarrufunu yapacaktır acaba?
ECOO, TEK BİR DERNEKLE Mİ ÜLKELERE GİRMEKTEDİR?
Bu konuda benim çok büyük kuşkularım ve soru işaretlerim var. Bunlardan bazılarını sizlerle paylaşmak istiyorum. İlk olarak hep beraber Optisyenin Sesi sitesinin üst kısmında yer alan Optisyen bölümünü tıklıyoruz. Birazcık aşağıya indiğimizde karşımıza Optometri Eğitiminin Sağlık Harcamalarına Katkısı başlıklı yazı çıkıyor. Bu yazının içinde Konfederasyonun Sağlık Bakanlığıyla Yaptığı Optometri Çalışmaları Bölümünde şu alıntıyı beraberce okuyoruz. “Ülkemizde optometrinin MESLEKİ TAASSUPLA engellenmesini, geciktirilmesini kabul etmiyoruz.” Daha sonra TOOMD’nin sitesinde Meslek Çalışmaları Protokolü yazısını açıyoruz. Sayın Aydın’ın konuşmasını okuyoruz. “Bir başka MESLEĞİN TAASSUBU altında mesleğimizin gelişememesini kabul etmemiz mümkün değildir.” Alın size aynı makineden çıkmış ( ECOO makinesi) iki fotokopi kağıdı.
“Optometri eğitiminin ülkemizde başlaması amacıyla, çalışmalarımız üyesi olmasak ta ECOO tüzüğüne ve Avrupa’daki inkişafına göre yürütülmektedir.” KONFEDERASYON YÖNETİMİ bunu söylüyor. (Yorum yok)
Soru- Peki konfederasyon Türkiye’ye optometrinin gelmesine karşı mı?
Cevap- Karşı olur mu? Asıl isteyendir… Reçete üretebilecek insanların kolay ulaşabileceği, daha ucuza ulaşabileceği bir refraksiyon kusuru bulan bir mesleğe ihtiyaç vardır ki dünyadaki bunun ismi de OPTOMETRİDİR… OPTOMETRİST bizim çizdiğimiz tabloda Türkiye’nin en çok ihtiyaç duyduğu refraksiyon kusurunu bulmada % 100 gereklidir, ihtiyaçtır. ACİLEN EĞİTİMİNİN DE başlaması lazım. ( Haber Optik video) Bu sözlerin sahibi konfederasyon başkanı Sayın Rıfat Küpelidir. (Yorum yok.)
“Tebrik eder başarılar dileriz. Bu arkadaşlar mesleğimizin optometri alanında öncüleri olacaklardır. ( Çek Cumhuriyeti’nde optometri eğitimi gören gençlere Sayın Taylan Küçüker’in yorumu.) ( Yorum yok. )
“Bu ülkeye OPTOMETRİ gelmesinde bunu kim getirirse getirsin başımızın üstünde yeri vardır.” ( Optisyenin Sesi sitesi Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığına başlıklı Sayın Taylan Küçüker’in yazısı) (Yorum yok.)
Fikri derinliklerinin içine düşüp de ECOO’nun arkasında saklanarak aslan kesilenlere tek bir sözüm var. DEMİRDEN KORKSAYDIK TRENE BİNMEZDİK.
Ama ben yine de diyorum ki “KÖR OLASIN DEMİYORUM, KÖR OLMA DA GÖR BENİ.”.
Göray UĞURLU
Antakya Yayladağı’nda öğrencilere Beta Optik tarafından ücre...
Türkiye’ nin optik dijital dergisi, Tüm cihazlarda erişilebi...
"Mal ve Hizmetlere Uygulanacak Katma Değer Vergisi Oranların...
Kurum ile Bankaların protokolleri sona erdiği için artık ban...
Thélios azınlık hissesi planlarken, kalan hisseler kreatif d...
Sağlık Bakan Yardımcısı Doç. Dr. Şuayip Birinci, yapılan bir...
Nemrut taş heykellerinden birine sanal ortamda giydirdiğimiz...
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal A...
Kod8 Yazılım Teknolojilerinden Optik Mağazaları İçin Yeni Dö...
Bu söyleşi çok ses getirecek. Mutlaka izleyin. Odaların ve B...
BU YAZIDA,ECOO İLE ALAKALI BİR DOLU ANLATIM VE BİR DOLU MUHATAM VAR.NEDEN FEDERASYON-KONFEDERASYON SUSUYOR.SUSUTURSANIZA GÖRAY BEYİ,YOKSA HEPSİ DOĞRUDA ONDANMI KİMSE KONUŞMUYOR.
SAYIN GÖRAY UĞURLU , ÇOK GÜZEL YORUMLAŞIM VE ÖZETLEMİŞSİNİZ YAZILARINIZI
YAKINDAN TAKİP EDİYORUZ BAŞARILAR
EN KÖR GÖRMEK İSTEMEYEN GÖZ EN SAĞIR KULAK DUYMAK İSTEMEYEN KULAK
BİZ DUYMAMAYI ONLAR GERÇEKLERİ VE İLERİDE BİZİ BEKLEYEN TEHLİKELERİ
GÖZÜMÜZÜN ÖNÜNE KOYARKEN BİZLER GÖRMEMEYİ SEÇİYORUZ GERÇEKLERİ
GÖRMEMEYİ DUYMAMAYI SEÇMEK ONLARIN MEVCUT KARAKTERLERİNDEN BİR
ŞEYLERİ DEĞİŞTİRMEN SORUNLARI ORTADAN KALDIRMAZ YALNIZCA KENDİMİZİ
KANDIRMIŞ OLURUZ ÇÜNKÜ GERÇEKLER BİR İNGİLİZ DEYİŞİNİ DE İFADE ETTİĞİ GİBİ
AYAKLARIMIZIN ALTINDAKİ YER YÜZÜ KADAR KATI ,, DIRLAR
ADALETSİZLİK KARŞISINDA SUSMAK İSE ADALETSİZLİĞE ORTAK OLMAKTIR hoşca kalın