Tatilciler için lanet olası iş ve okul hayatı başlayalı 2 ay olmuş bile. Büyük anne ve büyük babalar içinse torun bakımını üstlendikleri İkinci hayat devrede.
20 Ekim 2018 - 14:35 'de eklendi.
Ekim! Güzel güneşli günlerin de sarı yazın devamı.
Tatilciler için lanet olası iş ve okul hayatı başlayalı 2 ay olmuş bile. Büyük anne ve büyük babalar içinse torun bakımını üstlendikleri İkinci hayat devrede.
Yaz boyu 3 kişiye 1 şezlong, 10 kişiye 1 şemsiye düşen günler geride kaldı. Şimdi sahilden 50 metre uzakta mavi-beyaz dubalar, gün boyu güneşlenmek te olan iki orta yaşlı bayana hizmet vermekte.
Sahilin emeklileri ağırladığı bu pazar günü plaj havlusunu, deniz gözlüğünü bir şezlonga; sigara paketimi, cep telefonu ve kalemi yan şezlonga koyuyorum. Nasılsa yer çok. kitap? Kitap yok. Getirmemişim. Getirsem onu da bir şezlong daha çeker, üzerine koyardım. Ama şişe suyum var. Yakmayan öğle güneşine nazire, onu da tam ortaya koyuyorum. Bu yaptığım da güneşle dalga geçmek. Tüm yaz çıplak ayaklarımı yakan kumlardan, buzluktan çıkardığım da 2 dakika hoşafa çevirdiği suyumla da güneşten intikam almaktayım.
Denize girmek için biraz daha vakit geçireyim derken, yaktığım üç sigara ve aldığım iki yudum sudan sonra, kendimi (kim bilir hangi tatilcilerden kalmış) hafif rüzgarla uçmak ta olan 25.7.2017 tarihli, buruşuk sayfaları yer yer yırtılmış, bir Hürriyet gazetesinin Kelebek ekinde ki yarım kalmış bulmacayı çözerken buluyorum.
(Hala cep telefonu ve tabletle vakit geçirmek varken, bilmece çözen insan kaldı mı? O da ayrı bir konu. Muhtemelen ben gibi 50 sini aşmış ve sahile yalnız inen birinden kalmış olmalı )
Boşlukları doldurduğum bilmece de yanlış yazılan bir iki kelimeyi düzeltmek bilmece hevesimi kaçırmış olmalı ki, kalemim bilmecenin ortasında ki resimde yer alan ünlü kişinin fotoğrafına ince kirli sakal yapmaya başladı. Bir ok işareti ile adı altında ki 16 kareye sığdırılması istenen Yılmaz Vural adlı bu gülen kişi’ye ince sakal pek yakışmadı. Burun altına atılan 2 mavi tükenmez darbesi ile 19. yüzyıl moda bıyıkları, ince sakalıyla 1. dünya savaşından, bir Avusturya subayına dönen Yılmaz Vural’ın kışkırtıcı gülmesi ” ne yaparsan yap, beni bozamazsın” diyerek kalemime meydan okumakta.
Bu daveti gören kalemim, büyük bir iştahla sakalı gürleştirme ye başladı. Yetmedi, sakalı, Bin Ladin sakalı gibi göğsüne dek indirdi. Yılmaz, yine aynı Yılmaz! Değişen bir şey yok. Kalem bu durur mu? Göz etrafında oynamaya başladı. Önce bir gözün etrafına yuvarlak çizdi. Sonra diğerine. Sonra iki daireyi bir köprü ile birleştirdi.
Kulaklara da birer sap. Gür sakallı, kaytan bıyıklı, yuvarlak gözlüklü Yılmaz Vural, yine gülüyor. Ama bu sefer ki, meydan okur tarzda değil. “Aferin! Eline sağlık” der gibi.
Kalem de yetindi. Bir ara yuvarlak gözlükleri köşeli yapayım diye hamle yaptı ama resmin küçüklüğü bu değişikliğe izin vermedi. O da gazetenin diğer sayfalarına yöneldi. Yılmaz la başladığı yolculuğa gazetenin diğer sayfalarında ki resimlere gözlük yaparak mesleki çizimini geliştirmeye yöneldi.
Ama? Ama sayfalarda boy boy resimleri olan ünlülerin hiçbirinin gözlüksüz resimleri yok. Serenay Sarıkaya, Burak Özcivit… Ünlülerden geçtim, Cengiz Semercioglu, Ayşe Arman gibi yazarların dahi köşelerinde ki resimleri gözlüklü.
Mevcut gözlüklerini modelini değiştireyim diyorum, resim karalandıgı ile kalıyor. Sakal-bıyık ise tat vermiyor. İlle de gözlük yapacağım. Karaladım, karaladım. Tükenmeyen mavi kalemim karalamaya dayanamadı. Önce kesik, kesik ve zorlanarak yazan mavi renk, bir yerden sonra beyaz çizgiler yaratmaya başladı.
O an da bir şeyin farkına vardım. Her konuda gözlük araştırıp, her konuyu gözlüğe bağlamak insan da yaratıcılığı öldürüyor. İnsan, serbest konular da yazmayı özlüyor. Bir daha gözlükle ilgili bir şeyler yazmaya ara vereyim diyordum ki;
Bir gözlükçü olarak bu pazar günü müthiş bir şey bulduğumu fark ettim.
Tüm ünlüler, bir tarikatın üyeleriydiler. Gözlüklüler tarikatı! Öyle bir tarikat ki, Newyork tan Bodrum’a dek yaygın bu tarikatın en büyük özelliği gözlüksüz resim vermemeleri.
Şöhretlerini ve cazibelerini korumak için ihtiyaç duydukları gizem biz de mevcut. Ama hiç biri benim müşterim değil. Ve o markalar da ben de yok zaten.
Metin Turanlı
Antakya Yayladağı’nda öğrencilere Beta Optik tarafından ücre...
Türkiye’ nin optik dijital dergisi, Tüm cihazlarda erişilebi...
"Mal ve Hizmetlere Uygulanacak Katma Değer Vergisi Oranların...
Kurum ile Bankaların protokolleri sona erdiği için artık ban...
Thélios azınlık hissesi planlarken, kalan hisseler kreatif d...
Sağlık Bakan Yardımcısı Doç. Dr. Şuayip Birinci, yapılan bir...
Nemrut taş heykellerinden birine sanal ortamda giydirdiğimiz...
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal A...
Kod8 Yazılım Teknolojilerinden Optik Mağazaları İçin Yeni Dö...
Bu söyleşi çok ses getirecek. Mutlaka izleyin. Odaların ve B...