KERVANZADE VAKFI Medine’ye varamadım, Gül kokusu duyamadım. Polifonik bir müzik. Önümüz de ki adamdan geliyor. Eselamu aleykum diye açtığı telefonu kısa bir görüşme sonrası Aleykum selam ve rahmettullah diye sonlandırıyor. Selamla-rahmetle iyilikler dileğiyle dolu bir konuşma. Garip olan adamda ki değişim. İçki, kumar ve zina ile yakınlığını bilince, bu değişim insana tuhaf geliyor. Hicabi […]
03 Ekim 2014 - 16:35 'de eklendi.
KERVANZADE VAKFI
Medine’ye varamadım,
Gül kokusu duyamadım.
Polifonik bir müzik. Önümüz de ki adamdan geliyor.
Eselamu aleykum diye açtığı telefonu kısa bir görüşme sonrası Aleykum selam ve rahmettullah diye sonlandırıyor. Selamla-rahmetle iyilikler dileğiyle dolu bir konuşma. Garip olan adamda ki değişim. İçki, kumar ve zina ile yakınlığını bilince, bu değişim insana tuhaf geliyor.
Hicabi ile Muğla da kurban pazarındayız. Ucuz olur diye buraya kadar geldik. Kurban arıyor. O alıcı gözlerle etrafı keserken, ben de mis gibi tezek kokusunu çekiyorum burnuma. ( Evet. Köy hayatı nedir hiç bilmedim ama. Aramızda kalsın. İtiraf ediyorum, tezek kokusu beni mest ediyor.)
Birisi elini uzattı.
–Metin! Metin! Vay benim kardeşim. Nasılsın? Tanımadın mı beni? Cemil! Taş pınar optikten. Selami’nin yanından.
Deminki telefonla konuşan adam. İki kişinin girebileceği genişlikte şalvarımsı pantolonlu,Uzun yakasız gömlekli, Başı takkeli, Kırlaşmış ve bakımsız sakallı bu yüzü zor da olsa tanıdım. Ama yine de tereddütlüyüm.
–Oğlum Cemil, bu ne hal?
— Hayrol’a kurban mı bakıyordunuz? Koç? Dana?
Hicabi, tanıdık biriyle daha ucuz ve daha kısa zamanda kurban işini halledeceğine inanarak yaklaştı Cemil’e. Bayramın 1. günü kesilip, parçalanmış olarak alınacak bir koç’la pazarlığı bitirdi. Cemil, yanına gelen birini kurbanların başına dikerek bizi çay içmeye davet etti.
–Ama, vaktiniz varsa, dergaha gidelim. Oranın çayı daha tazedir.
Yolda daha rahat laflıyoruz.
— Oğlum
dedim.
–Bu ne değişim? Burada ne işin var?
— Sorma be Metin.
Diyor.
— Yüce Rabbimin lütf-i keremi eksik olmaz.
Hicabi’ye dönüyor.
–Metin bilir. İstanbulda ki yaşamımı. Her gece bar, her gece pavyon. Allah seni inandırsın, Kalfayız. O zaman meslekte yetişmiş eleman az. Bir maaş alıyorum ki, genel müdür maaşı sanırsın. O derece. Haftalık çalışıyoruz. Ama beti-bereketi yok. Cumartesi-pazar, parayı bitiriyoruz. Pazartesi yine içerden para çekiyoruz. Bu sefer, Selamiyle hırlaşıyoruz.
Bana dönüyor.
–Sonra, Selami’den ayrıldım. Pendik te bir yerde çalışıyorum. O sıra hanımla da ayrılma arifesindeyim. Çocuk hasta. Üzerimde bir uğursuzluk var ki, o kadar olur. Günde 3 paket sigara içiyorum. Gece yatıyorum ya, sanırsın evde vapur var. öyle düdük öttürüyorum. Resmen ötüyorum yani. Hırıltı, öksürük keza. İçki sorma gitsin.
İşte yüce rabbim, insanın karşısına bir sebep çıkarırmış ya. Bir gün dükkanın çaycısı,
”Abi senin durumun hiç iyi değil. Sen bu şekilde uzun süre yaşamazsın, bu cuma akşamı, Alemdağ’a mübarek bir zat gelecek. İnat etme. Gel seni de götürelim ” dedi. Yok ya, olur mu öyle şey? Falan derken, aslında kurtulmak ta istiyorum.” Tamam” dedim. Cuma günü işten de erken ayrıldım. Çaycı, ben, bizim dükkanın pasajında bir kuyumcu bir de tren yolunun üstünde bir kuru yemişçi vardı, Hep beraber atladık arabaya, Alemdağ’a gidiyoruz. İşte,Allah’ın keremi. Daha yola çıktığımızda anladım ben, içkiyi bıraktığımı.
Bir de Şeyh-ül Yaman hazretlerinin yüzünü görünce, hepten kendimden geçmişim. Nasıl ağlıyorum? Nasıl ağlıyorum? Bilemezsin. Bir hafta sonra da Hersan’a köyüne gittim. O günden beri her fırsat bulduğumda giderim efendi hazretlerine. Bayramda, seyran da,izinde. Şimdi kendisi 215.kez hacc a gittiler. Yoksa ben burda olur muyum?
Yolda bir iki kişiyle selamlaşıp, nerede kaldığını unuttuğunda,”elhamdulillah,elhamdulillah ” diyerek toparlamaya çalışıyor. Ya da ağız alışkanlığı, sürekli zikir halinde.
–Sonra… Buraya geldik. Evlendim. Ellerinden öper, iki çocuğum var.
Biz eski Muğla evlerinden birinin önünde durduğumuzda, Önümüzde eve giren iki kişi daha vardı. Şirin büyükçe avlulu, Üzerinde ”Kervanzade Vakfı ” yazan taş binadan içeri ye girdiğimiz de, ilk kez gelmekle hata mı yaptık diye düşündüm.
En yaşlıları bile benden genç toplulukta sakalsız-bıyıksız, şortlu, küpeli, kolunda çarşı dövmeli ben?
”İstanbul dan gözlükçü arkadaşım” diye tanıttı Cemil.
Gözlükçü, kelimesinin sihiri ile çekincelerim sona erdi.
İstanbul da falanca optik varmış. Tanır mıymışım?
Elbette tanırım. Çok yakın arkadaşım.
Memnun oluyorlar. Peki…
Sirkeci de iki, üç cam ve çerçeve toptancısı sayıyorlar. Onları ? Tabii ki, onları da tanıyorum. Hatta bir çoğuyla da alış-verişim bile olmuştur.
Çok iyi insanlarmış. Vakfa da büyük hizmetleri olurmuş. Hatta Bursa da bir gözlükçü var. Her sene Şeyh-ül Yaman hazretlerine gelen turları organize ediyormuş. Biliyor muydum? Hayır. Haberim yoktu.
Ezanla beraber, hareketlenme başladı. Dergah’ın kıdemlilerinden olduğu belli olan biri namaz sonrası, sohbete davet etti. Ben ”elbette” diyecekken, Hicabi frenliyor beni.
— Yolumuz uzun. Bizi bağışlayın. Bir daha ki sefere
diyor.
Arabada Hicabi soruyor.
–Oradayken aklıma gelmedi. Şimdi senin bu arkadaş, kurbanın derisini ister mi bizden?
–Allah’ın emri
diyorum.
–Kendi kestiği deriyi sana verecek değil ya.
Hicabi düşünceli.
— Hiç kusura bakmasın. Deriyi alırım arkadaş. Eve gidince unutturma da arıyalım şunu. Anama sözüm var. Ya hava kurumuna ya da Lösev, mösev bir yerlere bağışlayacağım deriyi.
Arabayı bir marketin önünde durdurup, beni indirtiyor. Elini cebine atmadan sesleniyor.
–Şurdan bir büyük alsana. Evde kalmamış olabilir.
Metin Turanlı
Haber vermeden geldiğim bu köy kahvesinde Ruşen Amca'yı görü...
ÜNİVERSAL GÖZLÜK SAAT OPTİK ÜRÜNLERİ SANAYİ VE TİCARET AŞ’YE...
Optik ve gözlük sektörünün uluslararası ölçekteki en önemli ...
Antakya Yayladağı’nda öğrencilere Beta Optik tarafından ücre...
Türkiye’ nin optik dijital dergisi, Tüm cihazlarda erişilebi...
"Mal ve Hizmetlere Uygulanacak Katma Değer Vergisi Oranların...
Kurum ile Bankaların protokolleri sona erdiği için artık ban...
Thélios azınlık hissesi planlarken, kalan hisseler kreatif d...
Sağlık Bakan Yardımcısı Doç. Dr. Şuayip Birinci, yapılan bir...
Nemrut taş heykellerinden birine sanal ortamda giydirdiğimiz...