Ülkemizde optometri eğitimine, dolayısıyla istihdamına karşı çıkanlar, alternatif çözüm önerilerini maalesef somut bir şekilde ortaya koymaktan kaçınmaktadır.
.
Bu zihniyet, yakın geçmişte optisyenlik eğitimine de karşı çıkmış, kurslarla hatta sadece sınavla meslek adamı yetiştirme modelini desteklemiş, yöntemini herkesin bildiği meslek adamı türetilmesine destek vermiştir.
.
”Alaylı eğitim” geleneğini temsil eden bu zümrenin, eğitime ve eğitimli meslek adamına muhalefet nedeni, mesleki yetersizliklerinin açığa çıkması ve mesleki yetkilendirmelerle saf dışı bırakılma korkusudur.
Bu cenahtakiler yabancı sermaye gelmeden önce de birtakım yerli sermaye sahiplerine benzer muhalif duruş sergilemiş aynı argümanlarla ve benzer bir dille mücadele etmiş fakat zaman içerisinde yenilikçi piyasa modeline kendileri de ayak uydurmak zorunda kalmıştır.
.
Sayın Nejat Kayın’ın çok değerli çalışmaları ve girişimleri bu alaylı zümreyi geçmişte oldukça rahatsız etmiş, çoğu kez istemeyerek de olsa çağdaş gelişimin önünde duramayarak zaman zaman çalışmalarına da destek vermek zorunda kalmıştır.
.
Sermayenin dini ve milliyeti olmaz. Dün milli sermaye karşısında mücadele edenler bugün yabancı sermaye korkusunu pompalamaktadır ki bunda da haklıdırlar!. Zira güçlü sermaye ile mücadele yöntemlerini öğrenmek, kendilerini geliştirmek yada yeni iş modelleri üretmek yerine, sonuç getirmeyecek mücadele yöntemleri peşinde koşmayı tercih etmektedirler.
.
Türkiye’yi ECOO ile ilk tanıştıran Ankara Fenni Gözlükçüler Derneği’dir.(O dönem dernek sekreteryasını yöneten Sayın Nejat Kayın’ın kişisel girişimleri neticesinde gerçekleşmiştir.) Geçmişte bu STK ile işbirliğinde bulunanlar konjonktüre bağlı olarak bugün nedense duruşlarını değiştirme gereği duymuşlardır.
Bu platformda fikri derinlik yaratma çabalarım maalesef tartışma uslubundan uzaklaşılarak yorumlanmakta, hatta çarpıtılmaktadır. Bu arkadaşlar maalesef alıntı yaptıkları sayısal verileri yansıtmak istedikleri fikri destekler mahiyette “yanıltıcı” bir formatta kullanmaktadır.
.
Yorumcunun yazısında kullandığı Hollanda örneklemesinde aktarmadığı en önemli detay Optisyenler ve optometristler, Hollanda’da tüm görüş testlerinin % 95’ten fazlasını yapmaktadır.
Gerçekleri saklamak, meslektaşı yanlış bilgilendirmek, mesleki geleceği yanlış yorumlamak öne çıkarılmak istenen “etik” duruşla hiç bağdaşmamaktadır.
Düşüncelerimi ve tahminlerimi Türk devletinin resmi kurumlarının açıkladığı sayısal verileri üzerinden yapmaya özen göstermekteyim. Genel kabul görmüş bilimsel gerçekler ışığında yapılan hesaplamalarla ortaya çıkan tablo, muhalif grubun “olmayan tezi” ile örtüşmediğinden konu daima saptırılarak yorumlanmaktadır.
.
Türkiye istatistik kurumu (TUİK) raporları ve
ADNS (Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi) 2011 verilerine göre ;
ERKEK ülke nüfusu = 37.532.954
KADIN ülke nüfusu = 37.191.315
40 Yaş üstü ülke nüfusu = 24.860.911 yani %33
.
Gözlükçüler “presbiyobinin” ne anlama geldiğini iyi bilir!. 40 Yaş üstü nüfusun oranı %33 olan bir ülkede toplumsal bir göz kontrolü yapılabildığı takdirde gözlük kullanma oranının % olarak hangi seviyelere çıkabileceğini tahmin etmek için müneccim olmaya sanırım gerek yoktur!. Kaldı ki hızla yaşlanan “presbiyobi namzeti” büyük bir nüfüs kitlesi bu örneklemede yer almamaktadır.
.
Gelişmiş ülkelerin göz sağlığı tabloları incelendiğinde nüfusun %50’sinden fazlasında refraktif kusur olduğu görülür. Sadece yukarıdaki sayısal veri bile aslında ülke olarak hangi pozisyon aralığında olabileceğimiz hakkında bize yeterli ipucunu vermektedir. Nüfusu Türkiye ile karşılaştırılabilir büyüklükte olan Almanya veri alındığında Türkiye’nin durumu daha net olarak görülebilir.
|
Türkiye
|
Almanya
|
Nüfus
|
75.000.000
|
82.000.000
|
Göz Hekimi
|
2.450
|
6.000
|
Optometris
|
|
16.000
|
Optisyen
|
5.000
|
20.000
|
Gözlük mağazası
|
5.000
|
10.100
|
1 Göz doktoruna düşen kişi sayısı
|
30.600
|
13.600
|
Gözlük kullanma oranı
|
%20
|
%64
|
Refraksiyon kusuru olan kişinin gözlük kullanmadığında ne gibi sorunlarla karşılaşabileceği hakkında bilgisi olmayanlar, ahkam kesmek yerine konu hakkında gerekli bilgiyi tanıdıkları bir göz hekiminden detayları ile alabilir!. Daha sonra tüm kaza çeşitlerinin istatistiklerini ve nedenlerini de inceleyerek görme sağlığının önemini daha doğru değerlendirebilir.
.
Meslek adamının görme sağlığını hafife alması aymazlık ötesi bir durumdur!.
.
Yapılan örneklemeleri çarpıtıp, laf cambazlığına soyunarak muhalefet etmek yerine, tutarlı, gerçek verilerle donatılmış bir teziniz varsa fikri tartışmayı derinleştirerek meslektaşın gelecek vizyonuna katkıda bulunmanız yarar sağlayacaktır.
Bu ülke yıllarca “sakatlarını” görmezden geldi, hala kamu mimari düzenlemelerinde görmezden gelmeye “özellikle” devam edilmektedir. Yaşam alanlarının sakata göre düzenlenmesi ve uygulamanın kurallara bağlanması bütçeye ciddi mali yük getirmektedir. Sakatı görmek demek gereksiz masraf demektir!. Bu nedenle “Görmezden gelmek” düşünce yapısı hakim bir durumdur. Sağlıkta israf ile tasarrufu birbirine karıştıranlar genelde bu tip düşüncedeki kişilerdir.
.
Gözlük kullanma oranının ülke nüfusu içindeki payının artmasının, SGK bütçesine getireceği yükü argüman olarak kullananlar gözlük giderinin genel sağlık harcamaları içindeki payını da açıklamakla yükümlüdür!. Gözlük ödeneğinin fazlalaşması meslektaşın zenginleştirilmesi yada kurumun soyulması değil toplumun hak ettiği kalitede sağlık hizmetini alması anlamına gelir.
.
Kraldan çok kralcı kesilen bu zihniyetin Maliye ve SGK bürokratları karşısında yanlış tezlerle masaya oturması neticesinde meslektaş ulusal sağlık bütçesinden hak ettiği payı da alamamaktadır.
Toplumsal gelişmişlik verilerinde kullanılan bir çok argüman mevcuttur. Bebek ölümleri, okur yazarlık oranı, ehliyet sayısı gibi gözlük kullanım oranı da bu referanslardan biridir.
.
Görmekle – Bakmak arasındaki farkı anlatmak için illa ki trenin geçmesi beklenmemelidir!.
.
Saygılarımla
.
Sabit Salman
24 YILDIR BU MESLEKTEYİM.ANCAK ŞU BİR GERÇEKKİ BU MESLEĞE GERÇEKTEN GÖNÜL VERMİŞ BİR İNSAN OLARAK ŞU AN YANIMDA OKULUNU BİTİRMİŞ DİPLOMA SAHİBİ 2 ELEMEANUM VAR AMMAVELAKİN SAYIN SALMAN BİZLER ONLARDAN DAHA İYİYİZ HİÇ KİMSENİN HAKKINI YEMEYE HAKKINIZ YOK.DİPLOMA DEMEK BU İŞİ DAHA İYİ YAPAR İCRA EDER ANLAMINDA DEĞİLDİR BUNUDA HERKES BİLİYOR .O AÇIDAN SİZİN BU YAZDIKLARINIZ BİR RASYONEL ÇÖZÜM OLMAMAKLA BERABER TÜM AVRUPADA BUGÜN ŞARTLARINDA TÜM MESLEK DALLARINDA KURSLARLA EĞİTİM VE SONUCUNDA BAŞARIYI HAKKETMİŞLER MESLEKLERİNİ İCRA EDİYOR .ONUN İÇİN LÜTFEN KENDİNİZİ 2 YILLIK BİR OKULDAN MEZUN OLUPDA PİYASADA BU İŞİ BİZ YAPARIZ DEMEYİN .SİZİN ELEMANINIZ YOKMU VARSA ÇIKARIN BAKALIM NEREYE KADAR VE NELER YAPABİLECEKSİNİZ GÖRELİM ..KOMİK DURUMLARA DÜŞÜYORSUNUZ….