Kişinin gerçek niteliği, kaç alanda yetkin olduğu, ne kadar mal-mülk sahibi olduğu değil; özünde kim olduğu, nasıl bir insan olduğudur. İşte nitelik tam da budur!
16 Nisan 2021 - 14:39 'de eklendi.
NİTELİK YOKSA NİCELİK DEĞERSİZ BİR TEFERRUATTIR.
“Onlarda, ahlak yerine uyulacak kurallar var.
Bizde nitelik dikkate alınırken, onlarda nicelik dikkate alınıyor.
Bizim onur ve onursuzluk dediğimiz şeylerin karşısında,
onlar, kazanma ve kaybetmeyi kullanıyorlar.”1
Sözlük anlamı ile nitelik, “Bir şeyin nasıl olduğunu belirten, onu başka şeylerden ayıran özellik” olarak; nicelik ise, “Bir şeyin sayılabilen, ölçülebilen veya azalıp çoğalabilen durumu” olarak tanımlanır.
Nitelik, bir şeyin karakteristiğini veya özelliğini ifade eder, bir şeyin nasıl yapıldığını ya da diğerlerine kıyasla nasıl olduğunu açıklar. Nicelik ise bir şeyin kapsamı, sayısı veya toplamıdır. Sayılabilir veya ölçülebilirdir ve sayısal bir değer olarak ifade edilebilir.
Nitelik öznelken nitelik nesneldir. Nitelik, her bireyin görüşüne göre değişebilir. Ancak nicelik tartışılamaz. Beş şey varsa, o zaman beş şey vardır. Dört ya da altı olduğu iddia edilemez.
Nitelik ve nicelik, özellikle iş dünyasında, araştırmada, fizikte ve hatta günlük yaşamda sıklıkla karşılaşılan iki terimdir.
Tarih boyunca, nitelik ve nicelik temelinde sürekli bir tartışma var olmuştur. Günümüzden yaklaşık 2400 sene öncesinde Aristoteles şöyle demiştir “İnsanlar belirli davranışları sürekli tekrarlayarak bir nitelik kazanırlar. Adil davranırsanız adil, ılımlı davranırsanız ılımlı, cesur davranırsanız cesur hale gelirsiniz.”
Stoacı düşünür Seneca ise, kendisinden sonra milyonlarca kez söylenecek, hatta bir motto halinde gelecek olan, “Önemli olan nicelikten çok niteliktir.” sözü ile niteliğin niceliğe olan üstünlüğünü vurgulamıştır.
Özellikle Batı düşünce ve kültüründe karşımıza çıkan, yerleşmiş bir düşüncedir niteliğin nicelikten üstün oluşu. Kısaca “quality over quantity” yani “nicelikten ziyade nitelik” şeklinde ifade edilen, temellerini Aristoteles’in düşüncelerinden olan bu görüş, yalnızca Batı düşüncesi ile de sınırlı değildir. Söz gelimi Mahatma Gandi’nin “Tanrı’yı memnun edecek olan şey, işimizin niteliğidir, niceliği değil.” sözü, “nicelikten ziyade nitelik” düşüncesinin Doğu düşüncesinde de var olduğunun açık bir göstergesidir.
Tarih sahnesinde, savaş meydanlarında alınan zaferlerin de birçoğunun nicelikten ziyade nitelik esası ile elde edildikleri görülebilir. Yüzbinlerce kişilik devasa ordulara karşı bazen birkaç bin, bazense yalnızca on bin kişilik ordular ile kazanılan zaferlerin altında gizlenen temel sebep de nitelikli güç ve teknolojidir. Tarihimizde sayısız kez yaşanmış bu savaşların en önemlilerinden biri, Büyük Hun İmparatoru Mete Han’ın, yüz binlerce kişilik Çin ordusuna karşı, yalnızca on bin askeri ile elde ettiği büyük zaferidir. Yalnızca on bin, ancak, kusursuz biçimde at binen, at üzerinde adeta bir akrobat gibi rahat hareket edebilen, yüzlerce yıldır üzerinde çalışılarak en mükemmel hale getirilmiş okları, yayları ve savaş giysileri ile yüz binlere bedel bir on bin!
Zaman içerisinde, savaşlardan ziyade, ticaret ve teknoloji alanındaki rekabete dönüşmüş olan mücadelelerde ise, yine nitelik nicelikten her daim üstündür. Bu durumu, zekâsı ve ileri görüşlülüğü sayesinde çok önceleri fark etmiş olan Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün de hemen hemen her alanda niteliği niceliğe tercih ettiği, bu uğurda eğitim ve üretim çalışmalarını yönlendirdiği açıkça görülebilir. Atatürk, Türk insanının muasır medeniyetler seviyesine erişmesi için; bilimin, eğitim ve nitelikli olmanın önemini her daim vurgulamış, adeta ülkemizin yönünü nitelikli olma yönüne çevirmek için çabalamıştır.
Atatürk’ün gösterdiği yolda durmadan ilerlemek için, bizlerin yapması gereken de nitelikli birer insan, nitelikli birer vatandaş olmaktır. Bu nitelik ise kişinin; her yaşta, hangi şartlar altında olursa olsun, kendini geliştirme düşüncesinde olması ile gerçekleşecektir. Bu gelişim ise ne yalnızca farklı alanlarda uzmanlaşma ile ne de yalnızca birden fazla işi iyi yapabilecek seviyede olmakla ilgilidir. Kendini geliştirmek; bir işte uzmanlaşmaktır. Ancak bununla birlikte, değişime açık olmak, bilgiye önem vermek ve evrensel değerleri özümsemek ile ilgilidir. Kişinin gerçek niteliği, kaç alanda yetkin olduğu, ne kadar mal-mülk sahibi olduğu değil; özünde kim olduğu, nasıl bir insan olduğudur. İşte nitelik tam da budur!
İnsan bilgisiyle ilişkili olarak nicelik ve nitelik kavramlarına ilişkin yazılı olmayan bir yasa olduğu söylenebilir: miktar ne kadar büyükse, nitelik o kadar düşük olur. Bu konuda su götürmez örnekler vardır. Örneğin Mozart, Bach, Beethoven ya da Stravinsky hiçbir zaman satış rekoru listelerinin başında olmamışlardır. Diğer bir örnek ise çok satan kitaplar listelerinin; bilim, şiir ya da felsefe eserleri ile değil kişisel gelişim kitaplarıyla, hatta sosyal medya fenomenlerinin ne anlattığı belirsiz kitapları ile dolu olmasıdır. Yani, nicelik ve nitelik çelişir ya da en azından birbiriyle tamamen uyumlu değildir.
Bugün, tarihte görülen ve aslında kazananın hangisi olduğu aşikâr olan tüm bu nitelik-nicelik tartışmalarına rağmen, işin ya da işi yapan kişinin niteliğinden çok niceliğine odaklanan birçok insan vardır. Bunlarla birlikte, mümkün olan en kısa sürede hem nitelik hem de nicelik isteyenler de vardır. Ancak, ne yazık ki, niteliği niceliğe tercih eden çok az sayıdadır. Emma Goldman bu durumun yarattığı tehlikeyi şöyle anlatmıştır: “Eğer yaşadığımız zamanın eğilimlerine dair bir özet yapacak olsaydım, ‘nicelik’ derdim. Çoğunluk, kitle ruhu, her yerde baskın ve bu durum ‘nitelik’i yok ediyor.”
Niceliğin niteliğe tercih edilmesi; bir şeyden daha fazlasını elde etmenin, yüksek niteliğe sahip birkaç şey elde etmekten daha önemli olduğu düşüncesinden kaynaklanmaktadır. İş hayatında ise, genellikle insanları aceleye getirmek, insanları bir şeyi çabucak yaptırmaya teşvik etmek için kullanılmaktadır.
Niteliğin önemli olduğunun vurgulanması ise, “az olsun, öz olsun” ilkesi gereğince, insanların bir işe yeterli zamanlarını ayırmalarını, o işi en doğru şekilde yapmalarını sağlar. Bu da aslında onlarca niteliksiz sonuç elde etmekten çok daha evladır. Çünkü önemli olan, neticenin en iyi şekilde ortaya çıkmasıdır. İçi boş olduktan sonra, sayının kaç olduğunun bir önemi yoktur. Nörobilimci Howard Newton’ın da dediği gibi: “İnsanlar bir işi ne kadar hızlı yaptığınızı unutur, ancak ne kadar iyi yaptığınızı hatırlarlar.”
Niteliğin önemi yalnızca bir işin yapılmasında ya da üretim faaliyetlerinde değil, çalışan ve işçi alımlarında da son derece önemlidir. Ancak ne yazık ki günümüzde, müesseselerde, keza kamu kurum ve kuruluşlarında niceliğin göz önüne alındığı, niteliğin göz ardı edildiği görülmektedir. Halbuki bu durum, daha sonrasında telafisi güç sorunlar ortaya çıkmasına sebep olacak, pişmanlık ve hüsranla sonuçlanacaktır. Bir işin en iyi şekilde yapılması, o alanda en yetkin olan kişiye bırakılması ile olacaktır. Söz gelimi bir işe alımda, başvuranların sahip olduğu sertifika sayısına mı bakarsınız, yoksa nitelikli ve gerekli sertifikanın olup olmadığına ya da sertifika olmasa bile, kişinin o alanda yetkin olup olmadığına mı? Eğer cevabınız niceliğe yani sayıya bakarım şeklinde ise, emin olun, bugün olmasa dahi yarın bu seçiminizden pişman olacaksınız. Çünkü nitelikli olmayan bir seçimden ne nitelikli bir iş beklenebilir ne de nitelikli başka bir sonuç.
Bu minvalde, nitelik göz önüne alınmadan yapılan bir seçim, liyakat esasına da alenen aykırı olacak, dolayısı ile beklenen yararın elde edilebilmesi bir yana, nice zarar ve ziyana sebep olacaktır. Cenap Şehabettin de dediği gibi: “Eşeği mektep müdürü yapan dershanelerin ahıra döndüğünden şikâyet etmemelidir.” Daha da önemlisi, liyakatsizliğin etkisi kişiselden çok toplumsaldır. Bu sebeple liyakat esası olmaksızın yapılan bir seçim; yalnızca bir kişiyi, bir müesseseyi, bir kurumu değil bir toplumu etkiler ve bu sebep tüm toplum bireylerini ilgilendirir.
Niteliğin önemini sosyal ilişkilerde dahi açıkça görmek mümkündür. İnsan, binlerce kişi tarafından tanınabilir, yüzlerce arkadaşa sahip olabilir. Ancak önemli olan, gerçekten onu önemseyen kişilerin kim olduğudur. Zor gününde yanında kim var ise gerçek dostu da odur insanın, gerçek ailesi de. Sayıya bakarak yanılanları, kendini kandıranların ise sonrasında pişman olduklarını çokça görürüz.
Netice olarak her konuda, her alanda önemli olan niteliktir. İnsan bu yönde kendini geliştirmeli, işini bu esasa yönelik yapmalı, bu temelde ilişkilerini yönlendirmelidir. Niteliğe değer veren insan; iyi bir vatandaş, başarılı bir iş insanı, sevilen bir kişidir. Niteliğe önem vermeyen kişi ise, yalnızca pişmanlıkla baş başa kalacaktır. Kaldı ki niteliğe yani liyakat esasına önem vermeyen, bir müessese ya da kamu kurum ve kuruluşu ise, pişman olmak için dahi çok geç olabilir!
Suat ŞİMŞEK
Yazarın diğer yazılarını okumak için tıklayınız |
1- Trevanian, Şibumi
Kurum ile Bankaların protokolleri sona erdiği için artık ban...
Ekmeğinin pesinde koşan biri. Öyle bir yerlere mesaj vermek ...
Dinlendirici gözlük kavramının yanlış bir inanış olduğunun a...
İlk yerleştirmelerde, devlet üniversiteleri arasında en düşü...
Dünyada ilk tam göz nakli yapılan kişinin doktoru olağanüstü...
Küresel Kalkınma İçin Gözlük Kullanımı’ raporunu hazırlayan ...
Rodenstock önümüzdeki aylarda Regen tesisini saf bir mühendi...
Orta Vadeli Program (OVP), kredi kartı ve kredi kullanımına ...
Mahkeme kararı doğrultusunda optik gözlük camlarının hastala...
AB'nin MDR düzenlemesinin Türkiye'de de yürürlüğe girmesi so...