İstemezükçüler ne ister?

Yapay zekâ teknolojisindeki gelişmeler günümüz gözde mesleklerinin geleceğini tehdit ediyor. 

Birçok mesleğin yok olacağı, beraberinde ileri teknolojiye dayalı yeni mesleklerin öne çıkacağı uzmanlarca dile getirilmekte.

Yapay zekanın robotik cerrahi uygulamalarına entegrasyonu, özellikle mikrocerrahideki gelişmelerin kimi branşlarda Tıp doktorlarını dahi saf dışına itebileceğinin sinyallerini vermekte.   

Refraktif cerrahideki gelişmeler önümüzdeki yıllarda görme sağlığı gereçlerini ve hizmet sunucularını devre dışı bırakarak optisyenliği yok olacak meslekler arasına sokabilir ya da bambaşka bir yöne evrilmesine yol açabilir. 

Dünyadaki teknolojik gelişmeleri kafasını kuma gömerek görmezden gelenlerin günü kurtarma çabalarını hayretle izlemekteyim.

40 Yılı aşkın bir mücadele sonucu yürürlüğe giren mesleki kanun ve oda birlik yönetmeliği üzerinde sürdürülen bilek güreşinin sonuçlarını ibretle izliyoruz.

Siyasi iktidarlar örgütlü toplum istemez. Dolayısıyla sivil toplum örgütlenmelerini baltalamak için var gücünü kullanmaktan çekinmez. Barolarda, Odalarda, Sendikalarda, Vakıflarda ve benzeri teşekküllerde yaşanılanlar buna örnektir.

Siyasi iktidarın ayak sürdüğü, sermaye şirketlerinin de istemediği Oda – Birlik yönetmeliğine optisyenler neden karşı çıkar? 

Mesleki örgütlenme hangi optisyenin tekerine çomak sokar da İstenmez? 

İstemezükçüler mantıklı cümlelerle bu soruları cevaplayamaz! Sorarak test edebilirsiniz!

Optisyenlik, Eczacılık gibi müstakil bir meslek olmadığından dolayı işçi – işveren ilişkisi söz konusudur.

Optisyenlik müessesesi açabilmenin ön şartı olan mesul müdür optisyenin temsilcisi konumundaki Oda ile etle tırnak misali iş birliği içinde olması gereken önyargılı sermaye şirketi yöneticilerinin Oda’ya karşı sergilediği kibir, kurulması gereken diyaloğun önündeki en büyük engeldir.

Mesleki örgütlenmeyi belirsizlik sürecine iten ve bu durumdan medet umanların, siyasetçilerle kol kola yasalaşmaya direnmesi kimlere zarar veriyor? Kimse sorguluyor mu?

Ağaca balta vurmuşlar sapı bendendir demiş! https://optisyeninsesi.com/sapi-bendendir/

Sermaye şirketlerinin dümen suyunda kendine yön çizmeye çabalayanların sahibinin sesi konumunda olması tabiiki ayıplanamaz ama insan sormadan edemiyor, Odanın hükmü şahsiyeti yoksa neyin hesabını kimden soruyorsunuz?

Konunun direkt muhatabı Optisyenler Birliği olmasına karşın neden İstanbul Odası sürekli hedefte? 

İstanbul Oda Yönetimini hedeflerine koyup şuursuzca eleştirenler, Oda’yı zamanında olağan genel kurula götüren görevdeki Oda yönetimini dava edip seçimli olağan genel kurulu iptal ettirmedi mi? 

Seçimli genel kurul yapılmasını engelleyen malum zihniyetin İstanbul Odası Yönetimini utanmadan makam işgalcisi gibi itham etmesi ancak “bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” deyişiyle açıklanabilir.  

Unutkanlık ve aldatılmak toplumsal zafiyetimiz. Yazdığım yazı üzerinden algı yaratmaya çabalayan kendini başkanı olduğu derneğin sahibi sanan Turgut Vardi o koltuğa nasıl oturtulduğunu unutmuş görünüyor. Haziran 2012’de yapılan Dernek Genel Kurulu öncesi meslektaşlarımız Erol Aydoğan ile Nuri Uzun’u Derneğin Başkanlığını üstlenmem için ikna etmek üzere işyerime gönderen kendisi değilmiydi?

O süreci ve görevi neden kabul etmediğimi merak edenler 2020 yılında yayımlanan https://optisyeninsesi.com/zavalliligin-kronolojik-oykusu/ ibretlik yazımı okuyup, öğrenebilir.

İ.O.G.O Mali Genel Kurul Divan Başkanı olarak demokratik davranmadığımı, muhalif tarafa söz hakkı vermediğimi iddia eden Sayın Vardi’ye toplantı videolarını izlemesini öneririm.

Oybirliğiyle kabul edilen, itiraz edilmeyen, hatırlatmama rağmen gündeme ek madde önergesi vermeyenlere Gündem maddeleri üzerinde görüş bildirmeleri için mikrofon vermedim mi?  

Gündem dışı konularda görüşlerini aktarmak için söz almak isteyenlere gündemin son maddesi “Dilekler” bölümünde izin verebileceğimi söylediğim için mi antidemokratlıkla suçlanıyorum? 

Geçmişte olduğu gibi; er ya da geç su akacak, yolunu bulacaktır. Tabi ortada meslek kalırsa!

Geçmişte Oda Birlik Kanununa karşı çıktığım iddiasına gelince; Sevdiğim bir deyiştir “Ne kadar anlatırsan anlat, anlattıkların karşındakinin anladığı kadardır.”

Neye karşı çıktığımı anlamak isteyen 2019 yılında yayımlanan Bumerang https://optisyeninsesi.com/bumerang/ başlıklı yazımı ve sayısal similasyonları inceleyerek aydınlanabilir. 

Yıllarca sakıncalarını anlatmaya çalıştığım ama anlamamakta ısrar edenler, itiraz ettiğim o 4 maddenin sonuçlarını 40 yıl sonra bizzat yaşayarak acı bir şekilde öğrendiler.   

Taşra kafalılara söyleyebileceğim son söz; inzivaya çekildiğiniz köşenizde ailenizle günün keyfini çıkarın, dünyanın nereye evrildiğini anlamak isterseniz yapay zekâ teknolojisini takip etmeniz yeterli. 

Saygılarımla

Hakan Ertunk/  Gözlükçü

 

NOT: Yazı yayınlandığında, yazının içinde geçen Nuri Gizer ismi ne yazar tarafından, nede haber sitemiz tarafından bilinçli bir şekilde konulmamış, sehven, yanlışlıkla yazılmıştır. Doğrusu düzeltilerek Nuri Uzun şeklinde düzeltilmiştir.