Hayatını baştan aşağıya zehir eden, geleceğe dair ne varsa elinden alan kumar, bu sefer kurtuluşu olabilirdi.
08 Aralık 2017 - 15:26 'de eklendi.
-Hadi kapatalım artık, bu günlük bu kadar yeter diyen Sezgin’e;
–Ben kapatırım. Biraz daha kalayım belki bir şey olur. Diye karşılık verdi. Montunu giyerken aynadan Mustafa’nın dükkanda kalmak sebebini yüzünden anlamaya çalışan Sezgin, gönül rahatlığı ile sen bilirsin. Dedi.
–Ben kahve de olacağım. İstersen gelirsin.
Sezgin’in arkasından sabit gözlerle bakmaya başladı. Böyle dükkanı geç saatlerde kapatmalar filan… Akıllarına bir şey getirmesin insanların diye düşündü. “Mesai bitti, hadi evine ” demeleri mi lazım?
Başka zaman yalnız kaldığında porno sitelere girmeyi firsat diye bellerken, bugün bir durgunluk geldi Mustafa ‘ya.
Oturduğu büro koltuğunda hafiften sağa sola dönerek çiçekli kravatının ucunu elinde ki kaleme dolamaya başladı.
Bu hareketi ondan öğrendiği Raşit ustası aklına geldi. O da tüm göbeğini aşıp, pantolon iliklerinde sona eren ince kravatınin uçları ile oynar,
–Oğlum Musto. Derdi.
–Herkesin hayatında paranın oluk oluk aktığı bir dönem olur. Ama istisnasız olur. İşçisinden patronuna, herkesin hayatını değiştirecek bir kısmet furyası yaşanır. İş ki tutabilene.. Parayı tuttun tuttun! Sonra hayıflanır durursun.
Mustafa, tutamayanlardan olduğunu hatırladı. Barlar, pavyona, kumar, Ankara geceleri…
Sonra ödenmeyen senetler, karşılıksız çekler… Derken bu soğuk sınır kasabasında, Soluklu da mesul müdürlük…
Belki bundan sonra bir şeyler değişir. Değişir di mi? Ömrünün geri kalanını bu Soluklu gibi küçük ve muhafazakar bir sınır kasabasında geçirmeye hiç niyeti yoktu. Ama bazen işte, hani her şer de bir hayır var derler ya… Böyle şeylere şahit olmak… Kısmete bak! Hem de evinin önünde…
Gece 12 den sonra girenin çıkanın eksik olmadığı, kapışında son model arabaların durduğu bu apartman da bir şeyler döndüğünü hemen anlamıştı. Ya genelevdi, ya da kumar işi dönüyordu. Kadın işi pistir. Bulaşmak istemezdi.
Ama kumar? O ayrı. Sabahlara kadar ışığı söndürüp pencere önünde dikizledi durdu apartmanı. Günlerce gün ışıdıktan sonra sallanarak çıkan adamlara eşlik etti pencereden.
Ucuz olsun diye kasabanın dışında etrafı boş arsalar la çevrili tuttukları bu ev, değerlendirebilirse kısmeti olacaktı. Şöyle ki, kumar oynandığı kesindi. Kumar’ın, zarların, havada uçuşan kağıtların kokusunu kilometrelerce öteden alırdı. Eski bir tövbekardı. Hayatını baştan aşağıya zehir eden, geleceğe dair ne varsa elinden alan kumar, bu sefer kurtuluşu olabilirdi.
Al işte! Fırsat karşısına çıktı. Ev, belli ki daha yeni kurulmuş. Kasabanın kumar tutkunu ileri gelenlerinden ve bir kaç sivil polisten başka bilen yok. Daha mahallenin dikkatini çekmemiş. Bu ne demektir? Bu, göz hakkı istemenin zamanıdır. Racon da vardır böyle bir şey. Gördüm, biliyorum ama susacağım demektir. Bir çok kumarhane sahibi de bu geleneğe uyar. Bir güzellik yaparlar. Burası yeni olduğundan da bu göz hakkı da bayağı bir tutar. O da beni buradan kurtarmaya yeter belki.
Mustafa bunları düşünürken, Allah’ın işine bakın. Yakın gözlüğü almaya gelen adam, inşaatçı Hıdır bey çıkmasın?
Bu Hıdır bey, Mustafa’nın evinin karşısında ki binanın sahibi olmasın? Muhabbet ehli adamın samimiyetinden cesaret alan Mustafa, uygun bir dille durumu anlatıp, bir şeyler döndüğünü anladığını söyler Hıdır’ın şaşkın bakışları karşısında “abi, bildiklerim benimle beraber. Yanlış anlama. Buradan gideceğim zaten. Biraz sıkışığım da.. Hani göz hakkım varsa?…”
Hıdır, şaşkın vaziyette kendine uzatılan gözlükle okuduğu gazeteyi önündeki sehpaya bıraktı. “Öyle ya ” dedi.
–Gözlükçü adamsın tabii, göz hakkı istersin…
Gözlüğün parasını çıkarıp masaya koydu, gitti. Mustafa’yı önce bir titreme aldı. Sonra bir sıcaklık bastı. “Acaba,doğru mu yaptım lan?” diye düşündü. Sonra , ” elbette ya ! Milletin kanını emdiler . Elbet verecekler” diyerek kendini gaza getirmeye çalıştı.
Z raporlarını aldı. Bilgisayarı kapattı.
” Babacan bir adama benziyordu. Bakarsın bu akşam gelir-buyur yeğenim. Göz hakkın der. Masaya birşeyler bırakır ” diye umut etmişti.
Kepengi kapattı. Akşamın ayazında buz tutmuş yolda ilerlerken, yanına birinin yaklaştığını fark etmedi bile. Kaba etinde duyduğu sıcaklıkla geriye döndüğünde 18 yaşlarında kapşonlu bir genç, elinde bıçakla alaycı bir şekilde sırıtarak,
— Göz hakkı istiyordun di mi? Dedi.
–Şimdilik bununla idare et. Bir dahakine daha yüklü ödeme yaparız.
Metin Turanlı
ÜNİVERSAL GÖZLÜK SAAT OPTİK ÜRÜNLERİ SANAYİ VE TİCARET AŞ’YE...
Optik ve gözlük sektörünün uluslararası ölçekteki en önemli ...
Antakya Yayladağı’nda öğrencilere Beta Optik tarafından ücre...
Türkiye’ nin optik dijital dergisi, Tüm cihazlarda erişilebi...
"Mal ve Hizmetlere Uygulanacak Katma Değer Vergisi Oranların...
Kurum ile Bankaların protokolleri sona erdiği için artık ban...
Thélios azınlık hissesi planlarken, kalan hisseler kreatif d...
Sağlık Bakan Yardımcısı Doç. Dr. Şuayip Birinci, yapılan bir...
Nemrut taş heykellerinden birine sanal ortamda giydirdiğimiz...
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal A...