Uzun süredir ailevi sorunlar yaşayan bir meslektaşımla dertleşmek için, bir süredir randevulaşıyorduk. Kısmet bu cumartesiymiş. Genelde hafta içi günler gittiğimiz daimi mekanımızı cumartesi ziyaret edince hafta sonu eğlencesi fasıla da denk geldik. Gripten yeni kurtulduğum için dışarıyı tercih etmedik. İçerde de bize gösterilen yer, sahneyle,tuvalet arasında 2 kişilik küçük bir masa. Nazımız garsonlara geçer diye […]
26 Mayıs 2013 - 20:02 'de eklendi.
Uzun süredir ailevi sorunlar yaşayan bir meslektaşımla dertleşmek için, bir süredir randevulaşıyorduk.
Kısmet bu cumartesiymiş.
Genelde hafta içi günler gittiğimiz daimi mekanımızı cumartesi ziyaret edince hafta sonu eğlencesi fasıla da denk geldik.
Gripten yeni kurtulduğum için dışarıyı tercih etmedik. İçerde de bize gösterilen yer, sahneyle,tuvalet arasında 2 kişilik küçük bir masa. Nazımız garsonlara geçer diye ” ya bize şöyle kuytu bir yer bulsaydınız.Bu gürültü sohbetimizi bölmesin ” diye söyleniyorduk ki; mekan sahibi hoşnutsuzluğumuzu sezmiş gibi, ” Vay akşamcılar ! Nasıl da en güzel yeri kapmışsınız ” diye lafı ağzımıza tıkıverdi.
Saat 20:30. Daha masa donatılmadan kanun, keman, ut ve darbukadan oluşan, her biri aynı zaman da şarkıda söyleyen grubumuz fasıla başladı.
Önce bir kanun taksimi. Ardından bir, iki ağır parçadan sonra aklımda kalan ilk tanıdık parça :
Ömrümüzün son demi / sonbaharıdır artık.
Önce havadan-sudan,sonra yeni kurulan Gözlük kooperatifinden falan konuştuk. Bir arada ” herkes örgütleniyor. Bizim de optik çalışanları olarak, çırağından-mesul müdürüne kadar optik çalışanlarının da örgütlenmesi zamanı geldi.” dedi.İlgilenmediğimi söyledim.Hayal kırıklığı içinde,bir-iki kadehten sonra içini dökmeye başladı:
” Abi, kültürel farklılıklarımız var. Ben sosyal bir adamım. Bak Hulki ! Sen beni tanırsın. Benim karım beni taşımalı. Di mi ama? Yanlış mıyım abi? ”
”Haklısın.Tabii ” diyemeden, garson başımızda : ” Hulki abi, şurada bir yer boşaldı. İsterseniz sizi oraya alayım ” diye mutfak yanı kuytu bir masayı işaret ediyor. Deminden beri de diğer masaları inceliyordum. İçersi iyice dolmaya başlamış, başta önemsemediğim masamızın değerini yeni yeni kavradığımdan ” yok be koçum. Biz alıştık buraya. Bize dokunma ” diyorum. ” Size de iyilik yaramaz ” der gibi bakarak başka saplara yöneldi, uyanık garson. Saz heyetiyle yan yanayız. Sahneye bakan herkesin bakışı aynı zaman da bizi de buluyor. Bir nevi göz önündeyiz. Bırakır mıyım böyle yeri ? Her şarkıda, her kadehte başkalarının da gözü olan masamızda daha bir keyif alıyorum.
Bu ne sevgi ah, bu ne ızdırap / zavallı kalbim ne kadar harap.
Saat 21:30. Keman taksimi ardından bir büyük bitti. Bir tane daha getirdiler. Aaa ! Balıklar ne zaman geldi lan? Ben mezeyle geçiştirmeyi düşünürken Osman ineği habire sipariş veriyor. Kafayı mı buldu ne?
Dilimi bağlasalar, anmasam hiç adını/ gözümü bağlasalar görmesem hiç yüzünü.
Ardından
Duydum ki unutmuşsun,gözlerimin rengini.
Arada udi bey, biten şarkıların ardından şarkıların bestekarını ve makamını söylemeyi ihmal etmiyor. ” efendim, bu dinlediğiniz şarkı, merhum üstat, bestekar Avni Anıl beyefendinin kürdil-i hicazkar eseri olup elimizden geldiğince yorumlamaya çalıştık. Takdir sizlerin efendim.”
Kadehinde zehir olsa, ben içerim bana getir.
Osman anlatıyor: ” Abi, bu Nesrin karısı 2 gündür Çeşmede. Bi arayıp ta kocam n’apıyor demiyor.” Ağlıyacak gibi. ” Ne işi var Çeşme de ” diyebiliyorum. ” Ne biliim abi. Turksel’ in şirket toplantısı mı ne varmış? Dünden beri telefonlarımı açmıyor. Mesajlarıma da cevap vermiyor ” diyor.. ” sen de gitseydin ya ” diye kaşıyorum ben de . ” kavga ettik ya. Gidemezsin dedim. Dinlemedi, gitti.” ağlıyor. Ühüü. Ühüü.
Söyleme bilmesinler, bu aşkın bittiğini/ neden beni bırakıp, terk edip gittiğini.
Kadehi yudumlarken, bu şarkı da cuk oturdu diye düşünüyorum.
Saat 23,00.
Do,si,la,si./ do,si,la. Udi coşmuş. Biz bu işin kralını biliriz edasıyla şarkıya notayla başlıyor.
Neşeyi gönlümde bitmez sanırdım / felek ben hep seni böyle tanırdım.
Arada udi den ” vurun beni öldürün ” diye şarkı istiyorum. Anlamıyor. Peçeteye yazıp, gözünün önüne koyuyorum, ” repertuvarda yok abi ” diyor. Kemancı da habire sakal işareti yapıp duruyor. Anlamazlığa gelip, kadeh kaldırıyorum. Şerefe!
Artık Osman’ı da dinlemiyorum. Konudan konuya atlıyor. Şeref’i görüyor muymuşum? Kerem,bir dükkan daha açmış, Kemal de ticaret odasına mı giriyormuş, haberim var mıymış? ? Mehmet’ ler de gruplaşıyorlarmış…. Grup deyince, Karşı grupta bir kadın bize doğru bakıyor. Hemen gardımı alıp şarkıya eşlik ediyorum.
Cihanda bilir benim de sana yandığım, yandığım amman/ ellerin köyünde garip kaldığım,kaldığım amman
Eller havada. Artık herkesle samimiyim. Dışarı sigara içmeye giderken dahi, oynayarak gidiyorum.
00,45 ‘te;
Güz güllerinde, meyvalar geldi.
” Lale devri çocuklarında, yollukları aldık.
” Dünyaya bir daha gelsem sevgilim ” diyerek, tuvalet kapısında bekledim.
” İndim havuz başına” eşliğinde hesapları ödedik.
” Köprüler yaptırdım gelip geçmeye ” diyerek te kahvelerimizi içtik.
01,30’da, Dışarı çıktığımızda, Osmanla defalarca öpüşürken ” eski dostlar, eski dostlar ” çalıyordu.
Eve doğru giderken de aklımda en son ne kalmışsa onu söylüyordum.
Gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar……
Metin Turanlı
Antakya Yayladağı’nda öğrencilere Beta Optik tarafından ücre...
Türkiye’ nin optik dijital dergisi, Tüm cihazlarda erişilebi...
"Mal ve Hizmetlere Uygulanacak Katma Değer Vergisi Oranların...
Kurum ile Bankaların protokolleri sona erdiği için artık ban...
Thélios azınlık hissesi planlarken, kalan hisseler kreatif d...
Sağlık Bakan Yardımcısı Doç. Dr. Şuayip Birinci, yapılan bir...
Nemrut taş heykellerinden birine sanal ortamda giydirdiğimiz...
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal A...
Kod8 Yazılım Teknolojilerinden Optik Mağazaları İçin Yeni Dö...
Bu söyleşi çok ses getirecek. Mutlaka izleyin. Odaların ve B...