Optisyenin Sesi

Çapkınlık peşindeyseniz gözlük takmayın.

Hayata dair gerçekleri hangimiz merak etmez? Yanıtını aradığınız sorular bilimsel bir gerçeğe dayanıyorsa cevap aradıklarımız bazen şaşırtıcı bile olabiliyor. İşte NTV Yayınları’ndan çıkan ‘Bisküviyi Çaya Yatay Bandırın’ isimli kitaptaki bilimsel bilgiler… Warwick Üniversitesi’nden sağlık psikoloğu June McNicolas, bir otobüs dolusu uzağı görmeyen öğrencisini Londra’nın prestijli bir gece kulübüne götürdü. Gönüllülere verdiği görev açıktı: Flört, flört, […]

Bu Haber 27 Şubat 2011 - 16:45 'de eklendi ve 1347 kez görüntülendi.

Çapkınlık peşindeyseniz gözlük takmayın.

Hayata dair gerçekleri hangimiz merak etmez? Yanıtını aradığınız sorular bilimsel bir gerçeğe dayanıyorsa cevap aradıklarımız bazen şaşırtıcı bile olabiliyor. İşte NTV Yayınları’ndan çıkan ‘Bisküviyi Çaya Yatay Bandırın’ isimli kitaptaki bilimsel bilgiler…

Warwick Üniversitesi’nden sağlık psikoloğu June McNicolas, bir otobüs dolusu uzağı görmeyen öğrencisini Londra’nın prestijli bir gece kulübüne götürdü. Gönüllülere verdiği görev açıktı: Flört, flört, flört! Bu 38 gönüllü, gündelik hayatlarında gözlük veya kontaktlens kullandıkları için seçilmişlerdi. Deney için üç gruba ayrıldılar; Birinci gruptakiler normal olarak kullandıkları optik yardımcıları değiştirmediler; ikinci gruptakiler gözlüklerini lensle değiştirdiler; üçüncü gruptakiler ise lenslerini gözlükle değiştirdiler. Sonuçlar, gözlüklerini lensle değiştirenlerin yüzde 85’inin bu yüzden kendilerine güvenlerinin arttığını gösteriyordu. Gözlük takanların durumu kötüydü: Yüzde sekseni kendini lensle olduğundan daha az çekici hissetmişti. Araştırmacı McNicolas’a göre bu sadece hayal gücü değildi. Gözlükleriniz, ne kadar son moda olsa da, vücudunuzun en çekici parçası olan gözlerinizi perdeler. Flört eden öğrencilerin başarı oranı çok şey anlatıyordu. Gözlük takanlara kıyasla lens kullananlar dört kez daha fazla öpüşüp koklaşmıştı.

Yoğurt yiyin nefesiniz tazelensin

Bir grup gönüllünün nefeslerini test ettikleri bir deneyde Japon araştırmacılar, bozuk yumurta kokusu yarattığı bilinen sülfürlemeye özel dikkat gösterdiler. Kokunun kökleri, dilin gerisindeki derin oyuklarda bulunuyordu. Burası sülfat üreten bakterilerin geliştiği az oksijenli bir bölgedir. Gönüllüler yiyecek, ilaç ve diş fırçalama rutinleriyle ilgili katı kurallara uydular. Yapılan bir sıfır-ölçümün (nefesin normal şartlarda ölçümü) ardından gönüllüler altı hafta boyunca günde iki kez 90 gram, şeker içermeyen yoğurt yediler. Normal beslenmelerine ek olarak tükettikleri yoğurt, sülfat üreten bakteri sayısında belirgin bir düşüşe ve dolayısıyla daha taze bir nefese kavuşmalarına neden oldu.

Bisküviyi çaya dikey değil yatay batırın

Deneyimsiz bandırıcılar, genelde dibinde süngersi bisküvi parçaları olan bulanık bir bardak çayla baş başa kalırlar. Bunun sebebi, bisküvideki şekerin sıcak sıvıda dağılması ve yağın erimesidir. Bu malzemeler, diğer bileşenleri bir arada tutan zamk gibidir. Bir de bunun üstüne nişasta kırıntıları, nemi sünger gibi emer. Sonuç: Yumuşamış olan bisküvi kendi ağırlığına yenik düşüp parçalanır. Bristol Üniversitesi’nden İngiliz fizikçi Len Fischer bu sorunu ebediyen çözmeye karar verdi. Bandırmaya bilimsel hassasiyetle yaklaşmak için, bir bisküviyi mikroskobun altına yatırdı. Araştırmacı bandırdı, hesapladı ve sonunda ideal bandırma tekniğini buldu. Basit olduğu kadar da dahiyane bir numaraydı: Bisküviyi mümkün olduğu kadar yatay tutun, tıpkı nehirdeki sal gibi. Böylece alt sıvıyı emerken üstü kuru kalır. Bisküvi gücünü bu şekilde daha uzun süre muhafaza eder. Fisher, bisküvisini bu yöntemle eskisine kıyasla dört kat daha uzun bir süre boyunca bandırabildiğini hesapladı.

BENZER HABERLER
YORUM YAPMAK İSTERMİSİNİZ?(Yorum Yok)
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
Optisyenin Sesi
sosyalsosyalsosyalsosyalsosyalsosyal