Görme kusuru olanların gözünü çizdirerek gözlükten kurtulduğu anlatılarak bir hastane grubu öne çıkartılmaktadır. Bu gün ülkemizde ki göz çizme ( Göz numarasını küçültme) operasyonlarının sayısı hiçbir Avrupa ülkesinde görülemeyecek boyutlara ulaşmıştır. Bu işin ticari bir gelir getirme aracı haline geldiğini söylemek çok da yanlış olmasa gerek. Gerçek sağlık sorunu için gözü çizilenleri bir […]
16 Mayıs 2011 - 12:36 'de eklendi.
Görme kusuru olanların gözünü çizdirerek gözlükten kurtulduğu anlatılarak bir hastane grubu öne çıkartılmaktadır.
Bu gün ülkemizde ki göz çizme ( Göz numarasını küçültme) operasyonlarının sayısı hiçbir Avrupa ülkesinde görülemeyecek boyutlara ulaşmıştır. Bu işin ticari bir gelir getirme aracı haline geldiğini söylemek çok da yanlış olmasa gerek.
Gerçek sağlık sorunu için gözü çizilenleri bir tarafa bırakırsak, çok düşük numaralı gözlerin, hatta yakın görme bozukluğu olanların dahi gözlerinin çizilmeye başlamış olması, bu işin hangi boyutlara ulaştığını göstermeye yeter sanıyorum.
Ancak bu konuda şaşırtıcı olan şey, çok sayıda gözlük kullanan göz hekiminin gözlük kullanmayı sürdürmesidir. Bu size ne anlatır bilmiyorum?
Son yıllarda bitkisel ilaçlar ve insan sağlığı, yazılı ve görsel basında her türlü denetimden uzak bir şekilde ticari ve reklam aracı olarak kullanılıyor..
Sağlık, her insan için olmazsa olmaz ve vazgeçilemez en doğal haktır. Bu nedenle de, sağlık konusu çok kolay bir şekilde kötüye kullanılabilmektedir.
Ne yazık ki, zaman zaman bazı hekim ve eczacılar da bu tür yanlışların içersinde olabilmektedir.
O nedenle, bu gün sizlerle ilk bölümde bitkisel ilaçların ve ikinci bölümde de sağlık konularının, insan sağlığını tehlikeye atacak şekilde nasıl kötüye kullanıldığını paylaşmak istiyorum.
TV PROGRAMLARININ REKLAM ARACI HALİNE GELDİ..
İnsanların en az bilgili olduğu konu, sağlığı için uygulanacak ilaç ve tedavi yöntemleridir.
Aslında bu konuda bilgili olmalarına da gerek yoktur. Çünkü bu konuda söz sahibi olacak kişiler, hekimler eczacılardır.
O nedenle de, ilaç konusu her türlü istismara açıktır.
Yine o nedenle de, hekim ve eczacılar fakülteyi bitirince mesleklerine bağlı kalacaklarına, her türlü bilgi birikimlerini hastadan yana kullanacaklarına yemin etmekte ve ancak ondan sonra diplomalarını alabilmektedirler.
Hekim ve eczacıların bu yemin metinlerinde, hasta sağlığını ve hakkını her türlü kişisel çıkarlarının önünde tutacaklarına, hastasıyla ilgili her türlü bilgiyi hiç kimseyle paylaşmayacaklarına dair sözler yer almaktadır. Sadece hastanın ailesine, o da hastasının sağlığı için gerekli ise, bilgi verebilmektedirler.
Peki, bu kurallar ne kadar geçerli olmaktadırlar. İşte sorunda burada yaşanmaktadır.
Tabip odaları ile eczacı odaları, meslek etiği ( Meslek ahlakı) dışı davranışlar konusunda çok hassas davranmakta ve gerektiğinde cezai işlemler uygulamaktadırlar.
Ancak, bu meslek odalarının kanunlarının günün şartlarına göre yenilenememesi nedeniyle, özellikle de sanal âlemde ki hızlı gelişen teknolojilerin yaygınlaşması ve internet üzerinden yapılan tamamen ticari çıkara dayalı bilgilendirmeler, hatta internet üzerinden yapılan ilaç satışları engellenenememektedir.
Üzülerek söylemek gerekirse, ilaç konusunun böylesine istismar edilmesinin en büyük sorumlusu TC Hükümetleridir.
Bunun nedenini açıklamak için öncelikle bazı konuların irdelenmesi gerekir.
Her şeyden önce ilacın herhangi bir ticari emtia olmayıp, insanın en kutsal varlığı olan sağlığı için vazgeçemeyeceği bir emtia olduğunu vurgulamak gerekir.
Buna karşılık, dünya ilaç tekellerinin ilaç satışlarını artırmak için her türlü yolu kullanmaktan kaçınmadığı gerçeği vardır.
Bunu bilen Devletler, halkını korumak için her türlü önlemi alırlar.
Türkiye Cumhuriyeti Hükümetleri de ilaç konusunda ruhsat verme dâhil, imalatından satışına kadar her noktasında ki izin ve denetim yetkisini Sağlık Bakanlığı’na vermiştir. Daha doğrusu vermişti!
Çünkü artık ilaç ruhsatlandırma konusunda tek söz sahibi Sağlık Bakanlığı değildir.
Sağlık Bakanlığı’nın ruhsatlandırma ve fiyatlandırma ile kontrol konusunda ki ciddi denetim ve titizliği, yabancı ilaç tekellerinin yıllardır yakındığı bir konuydu. Sonunda bu denetim yetkisine ortak getirildi ve Tarım Bakanlığı da devreye sokuldu.
Önce ilaç tekellerinin baskısı ile kutu satışı yüksek bazı ilaçlar için eczane dışında satılabilir izni çıkartıldı. Sonra vitamin, bebek mamaları ve reçetesiz satılabilen bir kısım ilacın ruhsat verme yetkisi anlaşılması ve izahı mümkün olmayacak bir şekilde Tarım Bakanlığına devredildi.
Bu konuda en büyük kolaylık sağlanan ilaç türü ise, son yıllarda onbinlercesi piyasaya sürülen bitkisel kökenli ilaçlar oldu.
Özellikle de karbonhidrat değerleri yüksek ve kilo aldırıcı hazır gıdalarla beslenmenin yaygınlaşması sonucu oluşan fazla kiloların giderilmesi için içeriği belirsiz bitkisel ilaçların kullanımının artması ile ölümle sonuçlanan vakalar da sıkça duyulur oldu.
Bizim insanımızın büyük bir kısmının doktora gitmektense arkadaşı veya komşusunun önerdiği ilacı kullanmayı tercih etme alışkanlığını düşünür ve buna birde bu tür kişilerin sözünün hekim ve eczacılardan daha çok geçerli olduğu gerçeğini eklersek, kontrolsüz ilaç satışının sakıncaları çok daha iyi anlaşılır. Bunun en son örneği olarak, bu yazının kaleme alındığı sırada “Altın Çilek” Zayıflama ilacı kullanan bir kişinin öldüğü haberleri TV’lerde yer alıyordu.
Yukarıda da altını çizdiğim gibi, dünya ilaç tekellerinin satış alanını genişletmek için her yolu denediği, hatta ülkelerin siyasetinde dahi etkin olduğu bilinen bir gerçekken, ilaçta denetimin gevşetilmesi toplumun sağlığı açısından büyük riskler yaratmıştır.
Çözüm;
1-Tarım Bakanlığının ilaç konusunda ki yetkileri kaldırılmalı ve bu konuda tek yetkili Sağlık Bakanlığı olmalıdır.
2- Son yıllarda bitkisel ilaç konusunda yeterli donanıma sahip binlerce eczacı yetişmiştir. Bir o kadar eczacı da bu konuda meslek içi eğitim almıştır. O nedenle, her türlü bitkisel ilaç ve ilaç olarak kullanılan bikri tür ve türevlerinin sadece eczane de satışına izin verilmelidir.
3- Aktarların ve marketlerin hiçbir ilaç bilgisine sahip olmadan bu ürünleri satması yasaklanmalıdır.
4- Özellikle zayıflatıcı diye satılan bazı ürünlerin TV’ de ki reklamları ve reklam amacına dönük sağlık programları durdurulmalıdır.
5- İnternet üzerinden yapılan ilaç satışları bir şekilde engellenmelidir.
—————————————————–
Artık TV’lerde ki sağlık programlarının, bazı hekimlerin ve sağlık kuruşlarının reklam aracı haline geldiği görülmektedir. Bazı sabahlar rast geldiği için seyrettiğim bu sağlık programların da dinlediklerime 43 yıllık bir eczacı olarak inanamıyorum.
Özellikle de obezite ( Aşırı şişmanlık), estetik, kanser ve göz hastalarını hedef alan bu programların çok azı eğitici ölçülerin dışına çıkmadığı için toplum sağlığı açısından sınırlı da olsa yararlı olabilir.
Ancak üzülerek söylemek gerekirse, bu programların çoğu ya bir hekimin veya bir hastane grubunun tanıtımı ve hasta yönlendirme amacına yönelik olduğu görülmektedir.
Örnek olarak görme kusuru olanların gözünü çizdirerek gözlükten kurtulduğu anlatılarak bir hastane grubu öne çıkartılmaktadır.
Bu gün ülkemizde ki göz çizme ( Göz numarasını küçültme) operasyonlarının sayısı hiçbir Avrupa ülkesinde görülemeyecek boyutlara ulaşmıştır. Bu işin ticari bir gelir getirme aracı haline geldiğini söylemek çok da yanlış olmasa gerek.
Gerçek sağlık sorunu için gözü çizilenleri bir tarafa bırakırsak, çok düşük numaralı gözlerin, hatta yakın görme bozukluğu olanların dahi gözlerinin çizilmeye başlamış olması, bu işin hangi boyutlara ulaştığını göstermeye yeter sanıyorum.
Ancak bu konuda şaşırtıcı olan şey, çok sayıda gözlük kullanan göz hekiminin gözlük kullanmayı sürdürmesidir. Bu size ne anlatır bilmiyorum?
Özellikle sabah programlarında yoğun bir şekilde yer alan bu sağlık programlarının hedef kitlesi ev kadınlarıdır.
Ağırlığını şişmanlık ve estetik ameliyatlarının aldığı bu TV programları, sıkı bir şekilde denetlenmelidir. Bu programlara mutlaka bir düzen getirilmelidir.
Son söz; İlaç ve insan sağlığı ticari reklam amacı ile kullanılamaz, kullanılmamalıdır.
TC Hükümetleri ruhsat ve denetim dâhil Sağlık Bakanlığı’nın tek sorumlu olmasını sağlamalıdır.
Geçtiğimiz Cumartesi günü 14 Mayıs Bilimsel Eczacılığın 172. İlk kurulan altı eczacı odasından birisi olan, Samsun Eczacı Odası’nın kuruluşunun da 55. yılıydı.
Tüm meslektaşlarımızın Eczacılık Bayramı’nı kutluyor, 25. ve 40. yıl plaketi alan arkadaşlarıma da sağlıklı daha nice meslek yılları yaşamasını diliyorum..
İyi haftalar….
Sadi SUBAŞI
Optik ve gözlük sektörünün uluslararası ölçekteki en önemli ...
Antakya Yayladağı’nda öğrencilere Beta Optik tarafından ücre...
Türkiye’ nin optik dijital dergisi, Tüm cihazlarda erişilebi...
"Mal ve Hizmetlere Uygulanacak Katma Değer Vergisi Oranların...
Kurum ile Bankaların protokolleri sona erdiği için artık ban...
Thélios azınlık hissesi planlarken, kalan hisseler kreatif d...
Sağlık Bakan Yardımcısı Doç. Dr. Şuayip Birinci, yapılan bir...
Nemrut taş heykellerinden birine sanal ortamda giydirdiğimiz...
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal A...
Kod8 Yazılım Teknolojilerinden Optik Mağazaları İçin Yeni Dö...