
Bir gözlük camı yalnızca bir aksesuar değildir; sağlık, bilim, estetik ve insan hikâyelerinin birleşim noktasıdır.
Meslek tüm inceliğini ışığın büyüsünden, gücünden alır. Hepimizin çocukken yaptığı bir deney vardır: Büyüteçle kâğıt yakmak. Küçük bir mercek, güneş ışığını odaklar ve kâğıdı tutuşturur. O an bize sadece basit bir oyun gibi gelir. Oysa o küçük deney, ışığın ne kadar güçlü olduğunu ve doğru yönlendirilmediğinde neler yapabileceğini gösterir. Optisyenlikte ışık asla oyun değildir; en ciddi ve hassas malzemedir.
Camın ardında bilim ve deney yatar. Gözlük camı milimetrik hesapların konusudur. Bilginin, iletişimin ve empatiyle yoğrulmuş emeğin sonucudur. Yanlış yapılmış bir gözlük, öğle sıcağında yapılan hatalı sulama gibidir. Doğru yapıldığında ise birçok güzelliğe kapı aralar: İlk kez net gören bir çocuğun gözlerindeki şaşkınlık, gazeteyi yeniden okuyabilen bir dedenin huzurlu gülümsemesi, “artık başım ağrımıyor” diyen birinin rahatlığı…
Görünmeyeni görünür kılmak kolay değildir. Yalnızca cam ve çerçeve ile sınırlı kalmayıp ışığı doğru yönlendirme, sağlığı koruma, estetik uyum sağlama ve iyi hissettirme sanatıdır. Erken fark edilen bir kırma kusuru ile geleceği aydınlatır. Bir gün, bir çocuğa prizma ile gökkuşağını gösterirsiniz ve içinizden “Bu ışıkla bir hayatı daha güzelleştirebilirim” dersiniz. İşte o anda, optisyenlik yalnızca gözleri değil, kalpleri de aydınlatır.
Optisyenlik, yalnızca ölçüm yapmak ya da montaj yapmak değildir. Doğru bilgi, teknik beceri, hijyen, sabır ve güven ister. Gözlük bir insanın dünyayı algılama biçimini değiştirir. Bu meslek asla ‘cam’ ve ‘çerçeve’ den ibaret değildir; her gözlük bir insan hikâyesinin parçasıdır.
Optisyenler olarak bizler günün sonunda geriye sattığınız ürün değil; kattığınız değer, bıraktığınız iz ve o ilk net bakış kalır. Bizler, sağlık sunucularının ilk basamağındayız. İletişiminizde doğru, net ve güvenilir olmamız mesleğin temel şartıdır.
Not: Bu yazıda optik lensler, halk arasındaki yaygın kullanımıyla “cam” olarak anılmıştır.
Sevdiğimiz bir mesleği yapmak, hayatta vereceğimiz en kritik kararlardan biridir. Çünkü ömrümüzün büyük bir kısmını çalışarak geçiririz ve bu zamanı nasıl değerlendirdiğimiz, hayatımızın kalitesini belirler. Biz, gerçekten keyif aldığımız, değerlerimize ve yeteneklerimize uygun bir işi seçtiğimizde, işe gitmek bizim için bir zorunluluk olmaktan çıkar. Her sabah, “Bugün yine sevdiğim işi yapacağım” düşüncesiyle uyanır, günümüze şükrederek başlarız.
Doğru meslek, bize sadece geçim kaynağı sağlamaz; aynı zamanda bizi geliştirir, motive eder ve yaşama daha büyük bir anlam katar. Biz, yaptığımız işten gurur duyduğumuzda, emeklerimizin karşılığını sadece maaşla değil, iç huzurumuzla da alırız. Bu yüzden meslek seçimi, geleceğimizi şekillendiren en önemli adımlardan biridir. Kendimizi tanımak, ilgi alanlarımızı ve güçlü yönlerimizi keşfetmek, bu yolda atacağımız ilk ve en sağlam adımdır.
Unutmayalım ki, doğru mesleği seçtiğimizde, çalışmak değil, üretmek ve hayatımıza değer katmak için yaşıyor oluruz.
Serap KÖŞE/ SCÜ Sağlık Hizmetleri MYO Optisyenlik Programı öğretim görevlisi