Optisyenin Sesi

Başarının Sırrı/ Turgut Çakar

Dünya var olduğundan beri belki ilkel çağlar da dâhil, beslenebilmek için avlanmak, avlanmak için de birliktelik gerekirdi; insanoğlu hep örgütlenmiştir.

Bu Haber 18 Ocak 2011 - 18:29 'de eklendi ve 8705 kez görüntülendi.

Başarının Sırrı/ Turgut Çakar

turgutcakar
Aile, devlet, siyasi partiler, sosyal hareketler, sendikalar, odalar, birlikler, dernekler ve hatta spor kulüpleri…

Bireyler kendilerinden hissettikleri diğer bireyler ile korunmak, dışarıdan gelecek saldırılara karşı güç birliği yapmak ve sahip oldukları değerleri birleştirerek kendilerini daha da geliştirmek adına bu birliktelikleri kurarlar.

Geleceğe yön vermek için geçmişi bilmeli onu inkâr etmek yerine onlardan örnek almalıyız.

Türkiye gözlükçüleri de yarım asır kadar önce böyle bir birliktelik kurdu. Amaçları bu günü yönlendirirken geleceği de planlamaktı. Ellerinde olan imkânlarla, geçmişten aldıkları derslerle ve çok farklı bakış açılarını dikkate alarak durumlarını değerlendirdiler. Onlar eğitimin önemini biliyorlardı, bu nedenle birkaç aylık kurslarla, mesleğin usta çırak ilişkisinden çıkarak bakanlığa bağlı bir eğitim sürecine girmesini sağladılar. Üzerinde yaşadığımız coğrafyanın o zamanki koşullarında fakültelerin açılması konusunda çalışmalar yaptılar. Dergi çıkardılar, internet sitesi kurdular, ülke menfaatleri adına ticari ilişkileri olan diğer ülkelere boykot uyguladılar. Optisyenlerin meslek icra etme haklarına kavuşmasını sağlamak için dönemin Cumhurbaşkanına kadar çıktılar, Doğal afetlerde bölgeye gidip yardımlarda bulundular, yeni bir kanuna kavuşmak için kanun koyucuları zorladılar ve uluslar arası meslek örgütlerine üye olmak için müracaatlarda bulundular.

Kendileri dışında oluşan etkenlerden dolayı, çok önemli kazanımlar elde etseler de daha büyük başarıya imza atmakta yetersiz kaldılar. Genç bir cumhuriyetin çocukları olarak gelişmekte olan bir milletle birlikte zorlu bir yoldaydılar. Ülke sınırları dışında kalan ama komşu durumundaki ülkelerin savaşları ve askeri darbeler tüm sivil toplum hareketlerini olumsuz etkilemiş gelişmeyi geciktirmişti.

20.YY’ın son on yılında ülkede taşlar yavaş yavaş yerine oturmaya başlamış ve meslek de bundan nasibini almaya almıştı. Artık oldukça büyüyen ve kendi öz kaynakları ile gelişen bir meslek grubu olarak birlik arayışlarına girilmişti. 21. YY’a girildiğinde mesleki ufuk daha da genişlemişti. Avrupa Birliği süreci hızlanmıştı, kanunlar ve demokratik haklar yeniden yapılanıyordu. Ekonomi büyüyor konjonktür değişiyordu; bu durum bizleri de etkiliyordu. Artık daha büyük bir temsil gücüne ihtiyaç vardı. Yeniçağın gereğine uygun ve evrensel değerlere sahip bir yönetim kadrosu ile meslek ileri taşınılmalıydı. Bu da yeni yönetim kadrolarına ihtiyaca yol açtı. Yeni yöneticilerin kişisel ve mesleki vizyonu olmalıydı. İlkeler ve değerler gerçekçi olmalı, bu gerçekler üzerine yol haritası çizilmeliydi. Derneklerde de yeni yapılanmalar oldu, çalışmalar yapıldı ve bugüne geldik.

Diğerleri ile ilişki ve iletişimde sorunlu olan yöneticilerin üstlenmiş oldukları vizyonu başarı ile taşımaları mümkün değildir.

İşte bugün yaşadığımız tam manası ile budur. İlişki ve iletişimde sorunlu, benmerkezci ve soyut kavramlar üzerinde zaman ve enerji kaybedenler,

kendi öz eleştirilerini yapmak yerine, başarısızlıklarının nedeni olarak diğerlerini suçlamaya başlamış durumdalar.

Sosyal sorumluklarımızı yerine getirebilmek için tüzel bir kişiliğe sahip olmamız gereklidir.  Kim ne derse desin bizler doğru bildiğimiz yolda kararlı bir şekilde yürüyeceğiz. Geldiğimiz noktada başarılarımızın altında yatan neden de budur.

Mevcut imkânlarla en güçlü yapı güç birliği ile bir konfederasyon sahibi olmaktı, bunu başardık.  Asla tevazu göstermeyeceğimiz, kolay kazanılmamış bir başarıydı. . Birçok yoklukla ve güçlerini birleştirmiş başka bir grubun saldırıları altında biz bunu başardık

İstanbul’a kar yağmadan Türkiye’ye kış gelmez denir. Kurtuluş savaşından hatırlayın,  Anadolu olmadan da Türkiye’nin kalkınamayacağı gerçeği ile Anadolu’da başlayan hareketin İstanbul ayağı eksik kalmasın diye çıktığımız bu yolda bu gün beş yüz üyeye ulaşmış olmanın haklı gururunu yaşıyoruz.

Yola çıkarken kurumsal  yapıyı ve bu yapının sosyal sorumluluklarını iyi belirledik.

Lider bir kadro ile hareket etiğimiz için derneğimizin şahıs adı ile değil (Ahmet’in, Mehmet’in Derneği veya başka bir isim değil) İstanbul Gözlükçüler ve Optisyenler Derneği olarak anılmasına özen gösterdik. Bizim derneğimiz kendi adı ile anılır diye bütün kurumlara da bunu deklare ettik.

Lider kadro oluşunca bu kadronun liderlik vasıflarını da belirledik.

Her birimiz:

1)      Toplumun çıkarlarını kendi çıkarlarından üstün tutan,

2)      Kişisel egolarından arınmış,

3)      Sadece meslekten ve meslektaştan yana taraf olan,

4)      Oldukça açık ve dürüst,

5)      Savunduğu ilkeleri yaşayarak tabanına örnek olan, bireyler olarak yönetime yön verdik.

Derneğimiz tüzel kişilik olarak:

1)    Kendisini finansal olarak başkalarına bağlı hale getirecek bağlantılara girmeden çalıştı,

2)    Her yönüyle şeffaf oldu,

3)    Her an için hesap vermeye hazır oldu,

4)    Bütçesini verimli kullandı,

5)    Yasalara her zaman uydu. Kendisini zan altında bırakacak eylemlerden uzak durdu,

6)    Toplumda ve evrensel olarak kabul görmüş ahlaki değerlere uydu,

7)    Toplumsal sorunların çözümünde popülist davranışlar yerine, gönüllü katkılarda bulundu. Reklam malzemesi olarak kullanmadı, kullanılmadı.

Başarı için yalınız bunlar yeterli değildi:

1)    Lider kadro ve ulaşılmak istenen amaç arasında tutarlık sağladık,

2)    Neden sonuç ilişkini kurduk ve sonuçlara ulaşmak için yöneldik,

3)    İşbirliklerini geliştirdik kimsenin dışarıda kalmaması için özen gösterdik,

4)    Sürekli öğrenmek için gayret gösterdik,

5)    Çalışmalarımızda öğrendiklerimiz ile girişimlerde bulunduk,

6)    Arkadaşlarımızın hata yapmamaları ve mahcup olmamaları için her zaman doğru bilgilere ulaşmalarını sağladık.

Şimdi güneş gibi olduk artık hiçbir balçık ışığımıza engel olamaz. Dedikoducular Diyarbakır’da, Adana’da, Trabzon’da, Antalya’da ve Ankara’da yüz yüze konuşalım teklifine “hayır” diyenlerdir.

Emek tacirleri ise çalışma belgesini yayınlamak yerine teşekkür ederek başkalarının belgeli çalışmasına sahip çıkanlardır.

Allah da kul da doğruyu takdir ediyor. Bizler de doğru olduğumuz için kazanıyoruz ve kazanmaya devam edeceğiz.

 

Turgut ÇAKAR

BENZER HABERLER
YORUM YAPMAK İSTERMİSİNİZ?(Yorum Yok)
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
Optisyenin Sesi
sosyalsosyalsosyalsosyalsosyalsosyal