Bir cumartesi pazarını bahane ederek gittiğim dükkanda Şans Optik tabelasının yerine Şans Güneş Evi yazıyordu.
03 Aralık 2022 - 10:14 'de eklendi.
Büyük olaylar atlatınca sığınacak bir liman arıyor insan.
Büyük olaylar dediğim de insan yaşamında büyük olan, toplum hayatında rastlanan doğal olaylardan söz ediyorum. Ölüm, boşanma, ayrılık gibi şeyler.
Hanımın uzun süren kanser tedavisi ve sonrasında yokluğunu yaşamak, oğlanın yurt dışına yerleşmesi ile uzun süren alışma ve yeni yaşama tutunma yolunu dükkanda buluyorum. Allah şahidim dükkanı beraber çalıştığımız Evren’e bırakmayı düşünürken, Evren’in Tokatlı bir kız alıp, Tokat’a yerleşmesi ile dükkanda tek başıma kaldım. Bu şartlar birini almama müsait olmadığından tek başıma idare ediyorum. Mesaisi bana bağlı bir iş. Devretsem ne yaparım?
Hastalık sebebiyle 2 yıldır uğramadığım dükkan da yeni yüzlerle karşılaşıyorum. Pancar Mustafa bunlardan biri. Tam benim dükkanın önündeki binada 1. Katta oturuyor. Sabahları balkonundan odun alırken görüyorum. Kısa boylu, sert suratlı biri.
Bir cuma namazına geç kaldığımda dışarıda kurulan safta yanını bana ayırdığını gördüm. Oturuverdim yanına. Namaz bitiminde cemaat dağılırken, ben hala dualardaydım. Sığınacak bir yerimde dualar.. En son ben kalktığım için altımızda yer alan naylon halıyı toplayıp kenara koyacaktım ki, bir ucundan da Mustafa tuttu.
Allah kabul etsin dedi.
Ben de Allah razı olsun. Dedim. Ona da Allah kabul etsin dedim mi, demedim mi hatırlamıyorum. Hatırladığım orada hayatıma girdiğiydi.
Beraber konuşa konuşa dükkanın önüne geldiğimizde,
Gel bir çay içelim dedim.
Bundan sonra hep göreceğim gibi yaz kış açık renk takım elbiseli, kulağına yakın yerde bir yara izi bulunan, elinden eksik etmediği 33 tesbihi ile oldukça saygılı ve biraz da nasıl desem alışık olmadığım tarzda hafif argo konuşan bu adama kanım kaynadı. Burada ki arsasının satışı için bir kaç günlüğüne şehre gelen Evren, yanımda Mustafa’yı görünce bir ara,
Abi bu adam için pek iyi konuşmuyorlar. Haberin olsun demişti. Niye böyle bir uyarıya ihtiyaç duydu bilmiyorum. Yoo hayır tahmin edebiliyorum. Efendiliğine, dürüstlüğüne kimsenin laf söyleyemeyeceği Evren, biraz nasıl desem?? Bir çok konuda ön yargılı biriydi. Bu da onun bir özelliğiydi. Ne yapayım? Birini tutmadı mı, tutmazdı işte.
Pancar anlatıyor;
Sarıyer’in malzemecisiyim. Bu dediğim Sercan’ın, Rıdvan’ın yıldızlaştığı dönemler. Sead Çelebiç diye bir futbolcu var ki; takımın beyni. Ortalarıyla Rıdvan’ı besliyor. Bir de frikik atışı var ki; anlatamam. Millet penaltı kazandığında sevinir, biz kaleye yakın faul ya da serbest vuruş oldu mu havalara uçardık. Bilirdik ki, Çelebiç onu gole çevirecek. Çokta alçak gönüllü, gariban dostu bir adam. Beni de çok severdi. Bir akşam beni aldı, takıl bize dedi. Eşiyle beraber beni de Balta limanın da bir balıkçıya götürdü. Masada Kovaçeviç, Tarık Hodziç ve eşleri falan var. Türkiye de ki Hırvat oyuncular başka takımlarda da olsalar ara ara aileleriyle beraber böyle görüşürlermiş. Düşünebiliyor musun abi? Adam öyle yüce gönüllü ki; beni mahremine soktu. Neyse o gece Sarıyer belediye başkanı İhsan Yalçın dı galiba o da misafirleriyle o balıkçıya geldi. Sonra masamıza uğradı. Çelebiç saygıyla ayağa kalktı. Arkadaşlarını tanıttı. Kovaçeviç, Hodziç falan diye. Soy adları iç iç diye bitiyor ya, Başkan için anasını satıyım. Dedi . Bu hak size doğuştan verilmiş zaten. Biz gül gül öldük.
Pancar’ın ağzından bal damlıyor. Neler anlatmıyor? Çocukken Perşembe pazarında motor tamirinde çalışmış. En iyi Haliçte çalışan motorların tamirini yaptığından adı Pancar Mustafa’ya çıkmış. Sonra bir ara hapis yatmış. Sonra askerlik. Sonra da çalışmadığı iş kalmamış. O dükkana geldiğinde yalnızlığımı unutuyorum. İnsan tanıma konusunda da Evren’e acıyorum Bu yaşta bu kadar güvensiz olmakta neyin nesi? Bir şey anlatırken arada dikkatli dikkatli yüzüme bakıp tepkimi ölçen Pancar, artık sabahtan kahvaltı hazırlayıp dükkan geliyor. Kapatıncaya kadar beraberiz. Dükkanın yakının da oturması sebebiyle anahtarı önüne attım.
Pancar, dedim. Biliyorsun ben sabahları geç geliyorum. Sen artık buranın adamı sayılırsın. Zaten erken kalkıyorsun. Aç, temizliğini yap. Beraber çalışalım. Böyle başladık.
Pancarın arkadaşları birer birer takılmaya başladılar. Ne zaman arkadaşlarından rahatsız olsam araya bir anekdot sıkıştırıp asıl mevzuyu bana unutturuyor.
Annem bir gün rahatsızlanmış Komşular ziyaretine gelmiş. Neyin var Naime teyze? demişler
Kanserim demiş. Ama benim suçum yok. İrsiymiş demiş. Aileden…
Komşular demiş ki; Naime teyze ailen de kanser hastası var mıydı?
Olmaz mı? Demiş. Eniştem rahmetli kanserdi. Yengem de öyle. Bizim büyük gelin, sonra damat Anladın ya.. Abi kan bağını anlamazdı annem.
Seviyorum bu adamı ya. Bir gün ortalığı temizlerken çekmecelerden birinde eskiden yazdığım bir takım karalamalarımı bulmuş. Hemen ayarıma girdi. (Dikkatinizi çekmiştir. Ben de bazı durumlarda Mustafa’nın laflarını kullanır oldum)
Abi çok güzel yazıyorsun da, Bu iş böyle olmaz dedi. Bir çift kağıtlı yapalım sana bak o zaman neler yazarsın dedi. Söylediğinden bir şey anlamadım . Ertesi gün elinde ufak bir paketle dükkana geldi.
–Abi dedi. Bir sigara tutuşturdu elime. Orhan Pamuk var ya! Ben bunların semtinde taksicilik yaptım. Orhan abi, Çok şey anlatırdı ama, bir şey yazamazdı. Bir gün buna çift kağıt yaptık. Adam bülbül oldu. Düşündüğü her şeyi yazmayı becerdi. Sonrasını biliyorsun işte.. Bi dene abi dedi.
Biz o gün gece 12 e dek Pancar ve arkadaşları Kempes ve porsiyon Kemalle dükkanda kağıt sarıp durduk. Kempes le porsiyon erken kalktılar.
Bu adamları gözüm tutmadı dediğimde, Pancar.
Öyle deme abi diyor. Delikanlı çocuklar. Kader kurbanı onlar. Kempes, bir kadına tecavüz etmiş. Kadın diyorsam malın gözü biri. Çocuğun hayatını mahvetmiş. Porsiyon desen zararsız biri. Kumkapı da bir ermeninin evine çökmeye çalıştı. Garibim, otopark mafyasıyla başı belaya girdi. Zor kurtardık.
Allahım neler duyuyorum? Bu insanlarla benim ne işim olur? Başım dumanlı olmasa bir şeyler soracağım ama, fırsat vermiyor. Onun da kafa dumanlı. Adıyaman da Menzil şeyhine gittiğinden söz ediyor. Balatta deliler evinden yemek yediği günleri anlatıyor. Beni mest ediyor.
Artık her akşam, çift kağıda sarıyoruz. Arada bana soruyor
Diploma olmazsa bu iş yapılmaz mı abi? Diye
Ben de saf Saf anlatıyorum. Optik kelimesini kaldırırsan her şey yapılır Mustafa. Güneş gözlüğü satarsın, imitasyon satarsın. Kimse dokunamaz.
Seviyorum bu adamı. Dünyamı değiştirdi. Hiç yalnızlık hissi yaşamıyorum. Beni hiç tanımadığım ortamlara sokuyor. Bunca yıl, sadece müşterileriyle yaşayan ben şimdi Pazar yolunda bir bitirim hanede Barburt sallıyorum. İlk gece 150.000 tl kaybettim. Esnafım diye kolaylık gösterdiler. Sağ olsun iyi insanlar. İkinci ve üçüncü akşamlar aynı oyuna girdiğimde borcum 370.000 tl oldu. Mustafa araya girdi. Borcuna ben kefilim diyerek arayı yaptı.
Arayı yaptı da ben de 370,000 tl ödeyeceğim durum yok. Kumarhane sahibinin verdiği 1 haftalık süre dolduğu gün, pancar
Abi dedi. Hanımın bilezikleri var. İstersen dükkanı ben alayım. Yabana gitmesin.
Olur demekten başka çarem yoktu. yarısı nakit 150 ooo liraya Pancar’a devrettiğim dükkana, kafamı toparlamak için bir müddet gitmedim. Bir cumartesi pazarını bahane ederek gittiğim dükkanda Şans Optik tabelasının yerine Şans Güneş Evi yazılı dükkandan içeri girdiğimde elinde cep telefonuyla meşgul bir kıza
Pancar nerede ? diye sordum.
Arkamdan tanıdık bir ses!
Pancar ne ya? Dedi. Manavdan sebze mi alıyorsun? Mustafa bey demek bu kadar mı zor?
Döndüm. Her zaman açık renk takım elbiseyle görmeye alıştığım Mustafa koyu renk bir takım elbise ile bana hesap soruyor.
Beni dünya kadar borca soktuğun yetmezmiş gibi, bir de utanmadan alay mı ediyorsun?
Mustafa kalan para…
Ne parası lan, ne parası? Seni ölümden kurtardım. O adamlar 3 kuruş için senin götünü keserlerdi. Borcu üzerime aldım. Çok tantana yapma, şimdi polisi çağırırım.
Kös kös geri dönüş,
Kimseyi aramama,
Telefonlara çıkmama,
Evi boşaltma,
iz kaybettirme..
Bir birahane önünde yolumu kesen biri,
Şadi bey! Şadi! Sen?
Okul arkadaşım, avukat emeklisi Gürkan… Ayak üstü sohbet, Bol acıma, Çokça kızma.. ” Bu ne hal böyle ? Neden aramazsın? Neden haberimiz yok ! Belli ki hepsi tezgah! Borcun falan yoktur ! Hallederdik ”
Gürkan dan aldığım 100 lira, Sonrası,
Bir evin şarap, biraz tütün ve ekmek…
Metin Turanlı
Yazarın diğer yazılarını okumak için tıklayınız |
Antakya Yayladağı’nda öğrencilere Beta Optik tarafından ücre...
Türkiye’ nin optik dijital dergisi, Tüm cihazlarda erişilebi...
"Mal ve Hizmetlere Uygulanacak Katma Değer Vergisi Oranların...
Kurum ile Bankaların protokolleri sona erdiği için artık ban...
Thélios azınlık hissesi planlarken, kalan hisseler kreatif d...
Sağlık Bakan Yardımcısı Doç. Dr. Şuayip Birinci, yapılan bir...
Nemrut taş heykellerinden birine sanal ortamda giydirdiğimiz...
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal A...
Kod8 Yazılım Teknolojilerinden Optik Mağazaları İçin Yeni Dö...
Bu söyleşi çok ses getirecek. Mutlaka izleyin. Odaların ve B...